Şüphesiz ülkemizin her köşesinin güzelliğinin yanında her ilimizin, her ilçemizin, her köyümüzün ve insanımızın yer yüzündeki farklı ülkelerin, farklı şehirlerinin yanında insanıyla ap ayrı güzelliğiyle sahiptir. Tarihsel kültürünün yanında hoş görü ve insani duyguların zenginliği başka ülkelerin coğrafi yapısıyla birlikte insani duyguları açısından zengin ve eşsiz bir toplum olmasının tartışması yapılamaz.
Her ne kadar bazı durumlarda kızgınlık anında, duygusal söylemlerle söylenmiş olan,’’ Bizden adam olmaz.’’ Gibi gerçeği yansıtmayan sözlerin geçersizliğini Dünya konjonktür el bağlamda farklı ülkelerin insanlarından üstün ve insani olduğunu Tarihsel olaylardaki yaklaşım ve bakış açısının ın yansımasıyla insanlığın örnek temsilciliğinin bayraktarlığını yapmakta olduğunun gururunu her geçen yıl ve dönemde yaşamanın bahtiyarlığını bu ülkede yaşayanlar olarak samimiyetimizi el birliği ile göstermek zorundayız.
Bütün bu güzelliklerin yanında ne var ki farkına varmadan veya sorumlular tarafından farkına varılmayan, farkındaolunup ta bazı toplumsal tepkilerin oluşacağı endişesiyle yerel yönetimleri ilgilendiren şehirlerin sorunları tam anlamıyla çözülemiyor veya çözümlemede çeşitli güçlerin lobi sel baskılarından dolayı her geçen yıl sorunlar kat be kat katlanıp gelecek nesillere aktarılmak gibi bir sürünceme içerisinde kalmaktadır.
Sorunların başında büyük kentlerde özellikle İstanbul gibi Dünya kentinde var olan Tarihi eserlere ve Tarihi mekanlara yeterince sahip çıkamama ve eşsiz Tarih birikimin çer çöp arasında kaybolup sessiz, sedasız ve sahipsiz harap bitap duruma düşürülmesinin yanında bazı rantçıların işgaliyesi altında olması Zengin bir kültürün bir Tarihin yok edilmesinin sancısını duyarlı vatandaşlar olarak yüreklerimizde hissederken, Şanlı Tarihimize ve atalarımıza karşı yapılan bu duyarsızlığın vebali altında yok olup gitmenin vicdani sorumluluğunun günahkarlığını taşımanın üzüntüsü içerisinde olmanın kurtuluşunu hangi duyarlı yöneticimiz üstlenecek olmasının beklentisindeyiz.
Özellikle İstanbul’un Tarihi yarımadası ve Tarihi mekanları, Tarihi semtlerindeki tarihsel eserlerin etrafı işgaliye edilmiş, gelişi güzel alışveriş dükkânları güzelim tarihi yerleri yok etmiş ve bu güzel tarihi eserleri görememenin yanında çirkin ve sağlıksız iş yerlerinin varlığı hem Turizm kirliliği hem de sağlıksız gıda ve yiyecek mekanları halkın sağlığı ile oynandığı gibi güzelim Tarihi yerler ve meydanlar çerçöp ve koku ile mikrop salarken havaya hiçbir zaman hak etmediği bir çevresel kirlilikle bu aziz Milletin Tarihsel kültür ününde yok olmasının hastalığını salgılamaktadırlar.
Eminönü’ndeki ve Mısır Çarşısının etrafındaki sağlıksız açıkta satılan gıda maddeleri ve tarihi hanların yıkılıp dökülerek aslının dışında büfe ve nargile gibi işletmelerin hızlı artış gösterilmesindeki sorumsuzluğa yok diyebilecek bir baba yiğit yöneticinin olmamasının hesabını ecdadımıza nasıl izah edebiliriz.
O güzelim kapalı Çarşının ara sokakları seyyar satıcı pozisyonunda ki iş yerlerinin düzensizliği adeta kapalı çarşının ruhunu ve bir Kültürü bir Tarihi, birMilletin geçmişini yok edercesine kıyasıya yarış içerisinin acımasızlığının gölgesinde yok olmuş ve insanların gözleri Dünyada eşi benzeri olmayan tarihi eserleri görmemenin mahkumiyetine hapsolmuş bir durumdadır. Kentlerimizde bulunan Tarihi eserlerin etrafının Tarihsel mimariye uygun bir düzenleme yaparak, Halkın görüş açısına kültürel yönden sunulması, sağlıksız bir görünüm sağlayan yiyecek içecek gibi yerlerin ruhsatlarının iptal edilerek kültürel mekanlara ve müzelere dönüştürülerek, Turizm ağırlıkta hizmetlerin verilmesi için projelerin geliştirilmesi bir Milletin İlelebet liginin bakisi olacaktır.
Neşat YALÇIN/Cafesiyaset
nesatyalcin@gmail.com
Bir yanıt yazın