Türkiye Erezyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı, size bir şey anımsatıyor mu?
Evet doğru, simgesi ‘yeşil yaprak’ olan TEMA’nın açılımı.
Geçtiğimiz hafta sonu TEMA’nın Onursal Başkanı Hayrettin Karaca ile iki gün belirli sürelerde birlikte olduk.
Türkiye’de ‘Hayrettin Karaca’ ismi çok önemli markalardan biri.
Çok mütevazı, güvenilir, sözü dinlenir bir doğa ve çevre aşığı.
TEMA Temsilcisi Işıl Bedirhanoğlu, Karaca’nın 30 kişiyle TEMA’yı kurduğunu, bugün üye sayılarının yarım milyonu aştığını söyledi.
On yedi yılda Türkiye’nin en büyük sivil toplum örgütünü kuran Karaca, henüz emekliliği düşünmüyor.

84 YAŞINDA, ANADOLU’YU DOLAŞIYOR
Kırmızı süveteriyle Hayrettin Karaca ‘Maşallah’ tam 84 yaşında.
Ama o tığ gibi bir delikanlı.
Geldiği ilk gün beşten fazla okulda öğrencilerle birlikte oldu.
Tortum’da konuşma yaptıktan sonra kendisini dinlemeye gelenlerin arasına girdi.
Kendisi gibi beyaz sakallıları buldu, onlara sarıldı, sohbet etti.
Toprak dedeyi ilk tanıdığımda daha çok erezyon konusunu işliyordu.
İnsan etkisinden kaynaklanan çölleşme tehdidinden ve akarsuların yılda bir Kıbrıs adası büyüklüğündeki toprağı denizlere taşıdığından söz ediyordu.
Hayrettin Karaca şimdi “Param var ama sınırsız tüketmeye hakkım yok” diyor.
Özellikle reklamlarla gelen tüketim çılgınlığına işaret ediyor.
Karaca, inanarak yola çıkanların mutlaka başarıyı yakalayacaklarını anlatıyor.
İhtiyar delikanlı, Türkiye’nin hayati sorunları için Anadolu’yu karış karış dolaşıyor.
Hala heyecanlı, hala duyarlı, hala çok başarılı.
Bizim emekliler ise evden camiye gitmeye eriniyor.
Niye torunlarımızın geleceği için böylesine önemli projelerde yer almıyoruz?
Toprak dedeye Allah’tan uzun ve sağlıklı ömür diliyorum.
TEMA Temsilcisi Bedirhanoğlu’na ve genç TEMA’cılara da başarılar.

TÜRKİYE VE ALMANYA’NIN FARKLI YAKLAŞIMI

ERZURUM’daki 26 sivil toplum örgütünün düzenlediği Tortum’un Aşağı Katıklı Köyündeki etkinliğe katılanlar mutlu biçimde ayrıldı.
Panelin sonunda bir vatandaş, çiçek açan elma ağacını gösterdi ve şöyle dedi:
“Almanya, mühendisini gönderiyor, şu kurtlu elmaya müşteri oluyor.
Benim ülkem niye bu elmaya, burada yaşayan insanlara sahip çıkmıyor?”
Herhalde sorun da burada.
HES’ler yüzünden o güzel Hödük Vadisi yok olacak.

İKİ FARKLI İNSAN PROFİLİ
Yöredeki vatandaşlar, HES’i protesto etti.
Her partiden belediye başkanları, siyasetçiler de vatandaşa destek verdi.
Oluşturulan platformun yanında ise kocaman bir cağ kebap ateşi hep yandı.
Başında ustalar, özellikle dışarıdan gelen konuklara servis yaptı.
Dikkat ettim, o yörenin çocukları ve büyükleri cağ kebaba dönüp bakmadılar bile.
Yine konuklar için platformun arkasında özel bir sofra açıldı.
Köy ekmekleri, bal, kaymak, peynir, yoğurt, sütlaç ikram edildi.
Ayrıca yörede yetiştirilen ve üretilen 60 kadar ürün birkaç masanın üzerinde sergilendi.
Sonra bu ürünler, özellikle dışarıdan gelen konuklara dağıtıldı.
Ama kendini uyanık sanan bazı aç gözlülerin o ürünleri, poşetlere doldurarak götürmeleri hiç yakışık almadı.

HAHO’YA BAHAR GELMİŞ

Y. Katıklı’dan Erzurum’a dönmek için hareket ettik.
Yol arkadaşım Öztürk Akkök, yöredeki ilkbahar belirtilerini görünce “Haydi Haho Camisine gidelim” dedi.
Her taraf yemyeşil, ağaçlar çiçek açmış.
Sanki yalancı cennet.
Benim tanıdığım en ünlü ‘Bağbaşı veya Haho’lu, Palandöken Hastanesi Başhekimi sevgili Recep Almacı’dır.
Kiliseden dönme camiye bakınca insanlık mirasına pek de iyi bakmadığımız görülüyor.
Her taraf delik deşik, koca taşlar sökülmüş.
Yerine iğreti duvarlar yapılmış.
Ağaçlar arasında bin yıllık eser, hala göz kamaştırıyor.
Çiçek açan ağaçlar altında, yeşil halı sahada yürümek insanı ferahlatıyor.
Ancak üç HES kurulursa, ne Ödük çayı kalır ne de o doğal güzellik.
Biz hala bunun farkında değiliz.

Kadir SABUNCUOĞLU