12 Temmuz 2009 günü Erzurum’da önemli bir sağlık skandalı yaşanmıştı.
Pasinler’in Ardıçlı köyünden 3 yaşındaki Celal Can Bakır, işaret parmağını traktörün vantilatör kayışına kaptırdı.
Rafet Bakır (38) da oğlunu Erzurum’daki Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesinin acil servisine getirdi.
Muayene eden doktorlar, sünnet parçasıyla parmağa yama yapılabileceğini söylediler.
Ancak plastik cerrah, yıllık izine ayrılmıştı.
Hastanede doktor olmadığına dair tutanak hazırlandığı görülünce baba- oğul bir ambulansa bindirildi ve hastaneler dolaştırıldı.
O pazar günü üç hastaneye gidildi ama parmağı onaracak bir plastik cerrah bulunamadı.
Akşam üzeri çocuğa bir iğne yapıldı ve evine gönderildi.
Bir hafta sonra da çocuğun sağ elinin işaret parmağı boğumdan kesildi.
SORUŞTURMA BİTTİ Mİ?
Aynı dönemde İstanbul’da buna benzer bir olay yaşandı.
Bakanlık, kusurlu bulduğu özel hastanelere ceza yağdırdı.
Erzurum’da yaşanan olayın üzerinden ise tam 74 gün geçti.
İki buçuk aydan beri Erzurum’da ki soruşturma niye sonuçlanmadı?
Sonuçlandıysa kamuoyuna bilgi verilmeyecek mi?
Ne vurdum duymaz bir yönetim anlayışıyla karşı karşıyayız.
Kopan parmağın sorumlusu kim?
Kime, ne ceza verildi?
Kamunun kestiği parmağın bedeli, kalem tutamayacak olan Celal Can Bakır’a nasıl ödenecek?
Lütfen açıklayın da herkes öğrensin.
100 MİLYONLUK HASTANENİN EKSİKLERİ NE?
Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi için 100 milyon lira harcandı.
Hastane, Erzurum’un önümüzdeki 50 yılı düşünülerek yaptırıldı.
Küçümsemek kimsenin haddi değil ama işlerliği konusunda aynı şeyleri söylemek mümkün mü?
Çünkü 600 yataklı Numune Hastanesini yutan bu hastanenin günümüzde sadece ‘bölge’ özelliği kaldı.
Numune’nin doktorları ile hala idare ediliyor.
Tabelasındaki ‘Eğitim ve Araştırma’ özelliği ise henüz ortalıkta yok?
ATAMALAR NİYE YAPILAMIYOR?
Hastaneyi Erzurum’a yaptırmak için çaba harcayan Sağlık Bakanı Recep Akdağ, bir yılı aşkın bir süre geçmesine rağmen niye eğitim hastanesine klinik şef ve yardımcısı atamadı?
Sağlık Bakanının memleketinde doktor yokluğundan bir çocuğun parmağı tedavi edilemiyor ve kesiliyorsa ‘yandı keten helva’ mı derler?
Recep Akdağ’ın bakanlığı döneminde, yani 2005’in sonlarına doğru Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesinin çeşitli servislerinde görevli iki profesör ile altı doçent niye istifa ettirildi?
Yine aynı günlerde, Erzurum’dakilerle birlikte Van 100. Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesinden iki profesör, beş doçent ve bir yardımcı doçent istifa ederek Sağlık Bakanlığına geçti.
Erzurum ile Van’dan istifa eden toplam 16 uzman, İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa gibi büyük kentlerdeki eğitim- araştırma hastanelerine klinik şefi olarak gönderildi.
Atamalarla bir bakıma doğudan batıya olan beyin göçü teşvik edildi.
Yetişmiş, uzmanlaşmışlar gitti, yerleri boş kaldı.
Şimdi aynı bakanlık, Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesine niye atama yapamıyor?
Acaba üniversitelerin tıp fakültelerinde istifa edecek profesör, doçent mi kalmadı?
Bir yanıt yazın