Usta gazeteci Mehmet Şener yine ülke gündemine ilişkin hafızalarda yer alacak bir yazı kaleme aldı.
İşte o yazı; ” Hiç kuşku yok ki, teröre en çok kurban veren ve de terör belasından en fazla zarar gören illerden birisi de Erzurum’dur. Kanlı terör örgütünün Erzurum üzerine kurduğu oyunları ve yaptığı hesapları artık bilmeyen kalmadı.
Şu sıralar çeşitli zeminlerde teşhir edilen bazı haritalarda, aralarında Erzurum’un da bulunduğu bir bölgenin sözde Kürt devleti olarak gösterilmesi, bölücü örgütün bu şehir üzerine kurduğu senaryoların hangi boyuta ulaştığını göstermektedir.Bilen bilir ki, kanlı örgüt kurulduğu günden buyana Erzurum’u “elde etmek” için olağanüstü bir çaba harcamaktadır.
Zaman zaman örgüt yöneticilerinin, dağdaki militanlarına “Erzurum’u istiyoruz, ne pahasına olursa olsun Erzurum’u düşürün” dediği resmi kayıtlara bile geçti. Bu uğurda kanlı PKK, birçok deneme yaptı ve her defasında da duvara tosladı.
Erzurum’un bu adam gibi tavrı sadece PKK’yı değil, PKK’ya hamilik eden çevreleri de acayip şekilde rahatsız ediyor. Öyle ki, Erzurum’u farklı bir yapıda göstermeye çalışan bazı çevreler şehrin demografik yapısıyla da oynuyorlar. Şu ana kadar Erzurum halkı her oyunu boşa çıkarmayı ve her provokasyonu ters yüz etmeyi başardı.
Önümüzdeki günler neyi gösterir bilmiyoruz.
Erzurum bugüne kadar sağduyulu ve aklıselim hareket etti. Bazı kesimler istiyordu ki, bu şehirde Türk-Kürt çatışması başta olmak üzere, her türlü karanlık oyunlar sahnelensin. Ama Erzurum halkı bu tezgaha gelmedi ve PKK’ya karşı sürdürdüğü tavrını kardeş kavgasına dönüştürmedi.
Bundan sonra da dönüştürmeyecek…
Fakat aynı Erzurum, artan terör eylemlerine karşı da mutlaka bir tepki gösterme ihtiyacı hissediyor. Hatırlanacağı gibi 1990’lı yıllarda, Erzurum’da bölücü PKK’yı telin mitingi gerek verdiği mesaj gerekse çapı itibarıyla bir ilkti. O tarihlerde pek çok kamu görevlisi Erzurum’un bu esaslı duruşu sayesinde, terörle mücadelede kendilerini daha güçlü ve daha istekli hissetmişlerdi. Çünkü arkasında hiçbir resmi organizasyon olmayan on binlerce insan ayağa kalkıp terörü lanetlemişti.
Zaman içerisinde aynı boyutta olmasa bile başka protestolar başka şehirlerde de tekrarlandı ama hiç birisi Erzurum’da köpüren halk öfkesine benzemiyordu. Çünkü Erzurum, az ve öz konuşan bir şehirdir.
Şu günlerde Erzurum’da bir defa daha kanlı örgüte yönelik bir halk ayaklanmasının yapılması bekleniyor. Hemen her gün birkaç şehit cenazesinin illere gitmesi ve buna bağlı olarak da bazı illerde terörü telin mitingleri düzenlenmesi, ister istemez tüm gözleri Erzurum’a çevirdi:
Erzurum ne yapacak, nasıl tepki gösterecek?
Hazır, daha birkaç gün önce bölücü PKK’nın, AK Parti il binasının önüne koyduğu bomba ile şehri kan gölüne çevirme girişimi olmuş, ancak son anda tespit edilen bombanın imhasıyla büyük bir felaket önlenmişti.
Her ne kadar Erzurum’un terör konusunda tavrının çok net olmasına karşın, çeşitli kesimlerde ses getirecek bir telin mitingi düzenlenmesi beklentinin olması da normal. Öyle ya, PKK’nın elde etmek istediği ama bunu bir türlü başaramadığı bir şehrin cevabı merak edilir.
Erzurum halkı hem PKK’ya, hem de PKK’nın içeride ve dışarıdaki hamilerine her fırsatta gerekli cevabı vermiştir. Daha birkaç yıl önce yaklaşık 40 dolayında sivil toplum örgütünün imza koyduğu bir kınama bildirisi okunmuştu. O bildirinin okunması için tarihin 3 Temmuz olarak seçilmesi takdir edileceği gibi tesadüf değildi. 3 Temmuz, Atatürk’ün Erzurum’a yani büyük kongreye katılmak üzere geldiği tarihtir. Erzurum halkı o gün kamuoyuna o bildiri ile hem cumhuriyete bağlılığının altını kalınca çizmiş, hem de bebek katillerine ve yandaşlarına “sabrımız taşıyor” mesajı vermişti.
Ülke genelinde olduğu gibi Erzurum’da da sokaktaki insanın öncelikli meselesi ne referandumdur, ne AB üyeliği, ne de başka gelişmeler… Vicdan sahibi herkes ülkeyi yangın yerine çevirmeye çalışan terör illetine karşı tek yürek, tek ses oldu. Her gün ocaklara ateş düştüğü bir ülkede, terörden öncelikli bir sorun olamaz.
Liderlerin meydanlardaki referandum yarışı ve birbirlerine laf yetiştirme çabası ise, geniş kitleler tarafından öfke duyularak takip ediliyor.
Çünkü artık sokaktaki sade vatandaş biliyor ki, Türkiye’nin başına çorap örmek isteyen çevreler içten içe yeni mevziler kazanıyor.
Dün gazetelerde çıkan habere göre, Amerika, PKK ile bir anlaşma yapmış ve İran’daki yasadışı terör örgütü üyelerinin Kandil’e yerleşmesini istemiş. Buna mukabil de PKK’ya, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Kandil’e saldırısını durdurma sözü vermiş.
Bu haberi henüz ne PKK ne de Amerika yalanlamadı.
Gerçi yalanlasalar da inandırıcı olamazlar. Zira benzer nice sahnelere hep birlikte tanık olduk. Dolayısıyla böyle bir anlaşmanın olması çok da uzak bir ihtimal değil.
Kanlı terör örgütü PKK, son haftalarda artırdığı kanlı pusularını, daha geniş kitlelere yaymanın planlarını yapmış. Bu yüzden de ülke genelinde son derece geniş güvenlik önlemleri alındı. Ancak Erzurum gibi “hassas” olan şehirlerde, hem güvenlik önlemleri artırılırken son derece özenli olunmalıdır, hem de muhtemel provakasyonlara karşı gerekli tedbirler alınmalıdır.
Şayet geçtiğimiz hafta AK Parti il binasının önüne konulan bomba bulunup da imha edilmemiş olsaydı ve Allah esirgesin o bomba patlayıp da birkaç kişi ölmüş olsaydı, Erzurum ciddi biçimde karışacaktı.
Çünkü PKK’nın kanlı eylemleri yüzünden yüreği yanan Erzurum halkı adeta patlamaya hazır bir bombaya dönmüş durumda. Bu yüzden herkesin her zamankinden daha fazla sağduyulu ve itidalli olması kaçınılmazdır.
PKK’nın, “Erzurum’u düşürme” çabası her defasında sonuçsuz kalınca, kanlı örgüt yeni eylem planları hazırlıyor. Bu planlardan biri de kuşkusuz ki bu şehirde bir Türk-Kürt çatışması çıkartmaktır.
PKK, referandum öncesinde aralarında Erzurum’un da bulunduğu bazı kritik şehirlerde kargaşa çıkarmanın ve halk arasında kanlı kavgaların başlatılmasını planlıyor.
Bu sinsi tuzağa düşmemek için başta güvenlik birimleri olmak üzere, herkesin hepimizin Türk-Kürt ayrımı yapmaksızın son derece uyanık olmamız lazım”.
Mehmet Şener
Bir yanıt yazın