Aday listeleri açıklanır açıklanmaz, ilk tepkiler güney ilçelerimizden gelmişti; “Niye bizden biri aday gösterilmedi?” diye…
Ve geçen şu bir haftada boyunca da, “Bizden niye aday yok?” sorusunun yerini, “AK Parti’ye oy vermeyeceğiz” şeklinde sert tepkiler almıştı.
Politikayla ilgili herkes gibi ben de, “Acaba AK Parti nasıl bir açıklama yapacak?” diye merak ediyordum.
Derken, o açıklama dün geldi; hem de Sağlık Bakanı Recep Akdağ’dan…
Siz ne düşünürsünüz bilemem ama bendeniz Bakan Bey’in, o açıklamasında samimi olduğuna inanmaktayım. Çünkü gerekçesini anlatırken çok güçlü bir tez’i vardı:
“Biz mikro milliyetçiliğin her türüne karşıyız. Erzurum’u güney, kuzey diye ayırmak, art niyetle olmasa bile zaman içinde hoş olmayan bir görüntü alır. Erzurum, 18 ilçesi ve şehir merkeziyle bir bütündür, vekil adayları da aynı zamanda her ilçenin adaylarıdır.”
Doğru…
Aslında hepimizin meseleye böyle bakması lazım… 
Erzurum, 18 ilçesi ve bin dolayındaki köyü ile bir şehirdir. Etnik kökene dayalı bir tasnif yapmak, kısa vadede olmasa bile uzun vadede Erzurum’un ana dinamiklerini zedeler.
Yani Türk-Kürt diye bir ayrıma lüzum yok.
Gerçi kimse böyle bir ayrımı yüksek sesle dillendirmiş değildir.
“Bizden niye aday yok?” diye soran güneyli vatandaşlarımızın muradı, “Niye Kürt aday yok?” yerine, misal; “Hınıslı, Tekmanlı, Karayazılı aday niye yok?” şeklindedir.
Tamam; bazıları da açıkça “Niye Kürt yok?” demiş olabilir. Bu da kimseyi rahatsız etmemelidir. Nasıl ki, İspir ve Pazaryolu halkı ilçelerinden iki adayın (Bakan Akdağ ile Fazilet Dağcı Çığlık) çıkmasından gurur duyup seviniyorsa, bir Hınıslı veya Karaçobanlı da ister ki, vekillerden biri kendi aralarından çıkmış bir kimse olsun…
Dün Bakan Recep Akdağ’ın bu meselede verdiği en çarpıcı cevaplardan biri de şuydu:
“İllâ da bir isim gerekiyorsa, o kimse benim. Ben güneyin de kuzeyin de şehir merkezinin de adayıyım.”
Bu açıklamadan sonra sanırım güney ilçelerdeki itirazcıların sayısı azalacaktır. Çünkü Bakan Akdağ’ın o bölgede son derece ciddiye alındığını ve sevildiğini yakından biliyoruz.
Bakan Akdağ, en son Kış Oyunları’nın yapıldığı günlerde Erzurum’daydı. O günden bugüne kadar gelemediği memleketine, aday adaylarının temayül yoklaması nedeniyle de bilerek gelmemişti. Yani arayı epey açmıştı…
Dün Müceldili Konağı’nda basın mensuplarıyla bir araya gelen Bakan Akdağ, hakikaten samimi açıklamalarda bulundu. Bir yandan çaylar yudumlanırken, bir yandan da basının sorularına net cevaplar verdi.
AK Parti Hükümeti’nin, dolaysıyla da kendi bakanlık süresinin kısa bir panoramasını çıkardı ve Erzurum’a yapılanları anlattı.
En çok da kış turizmi, sağlık, eğitim, ulaşım, hayvancılık ve çağrı merkezleri gibi, Erzurum’da artık sıklet merkezi haline gelen noktalar üzerinde durdu.
Yapılanları kısa geçti, yapılacak olan hizmetleri anlattı. Yeni kurulacak olan “Şehir Hastanesi”ni anlatırken, çocuklar gibi sevinçliydi. Çünkü üç yıl sonra hizmete girecek bu projenin Erzurum’u nasıl sıçratacağını ve marka şehir olma yolunda ileriye taşıyacağını en iyi bilen kimlerden biriydi…
Dedik ya açıklamalarında samimiydi. Misal; Erzurum’un kentsel dönüşüm konusunda ne yazık ki, başarılı olamadığını söyledi ve bu sorunun yeni dönemde hızlı çalışmalarla giderileceğini belirtti.
Sohbet sırasında, Bakan Bey’in sağ ve sol tarafında ise, Fazilet Hanım hariç diğer milletvekili adayları oturuyordu. Onlar da coşkuluydu ve yaptıkları kısa konuşmalarda samimi mesajlar verdi.
Muhyettin Aksak, tecrübeli ve kendinden emin bir görüntü sundu. O daha çok şehre yapılan hizmetlerin altını yeniden çizdi. Çengiz Yavilioğlu ise, ülkenin AK Parti iktidarı süresince nerden nereye geldiğine rakamlar vererek dikkati çekti.
İbrahim Aydemir, hastanedeki bir yakınının ameliyatı nedeniyle konuşma yapamadan ayrılmak zorunda kalırken, Adnan Yılmaz, Başbakan’ın usta-çırak tanımlamasına atıfta bulundu ve kendisinin çıraklık döneminde olduğunu, şehre hizmet için 24 saat telefonun açık olacağını söyledi.
Seçim yarışı henüz başladı. İki aya yakın bir zaman hem adaylar hem de partiler kıran kırana bir mücadele verecek. AK Parti zaten baştan beri yarışı çok ilerde götürüyor. Bunun üzerine bir de Recep Akdağ faktörü eklenince, fazla söze gerek kalmıyor.

Mehmet Şener