Merkez partiler “kaset” ya da “dosya” siyaseti yapa dursunlar, BDP alttan alta tansiyonu yükseltmeye, ortamı germeye ve şiddeti tırmandırmaya devam ediyor.
Merkez partiler “kaset” ya da “dosya” siyaseti yapa dursunlar, BDP alttan alta tansiyonu yükseltmeye, ortamı germeye ve şiddeti tırmandırmaya devam ediyor.
Geçen hafta BDP’nin önde gelen hatiplerinin açıklamalarını gördük.
Allah aşkınıza normal şartlarda bu açıklamaların hangisi yenilir yutulur türdendir?
Tehdit var, şantaj var, hakaret var……
Bölücülük artık sıradan bir davranış. Baksanıza İmralı’daki terörist başı ha bire süre veriyor, yeni kredi açıyor ve uyarılarda bulunuyor!
Son olarak da, “15 Haziran’dan sonra olacakları kimse engelleyemez” dedi.
Medya, ana muhalefet liderine yer vermediği kadar, İmralı’dan yapılan açıklamaları yayımlıyor!
Aysel Tuğluk gibi zaten rijit olan isimler, zıvanadan çıkmış durumda.
Kardeşlik, barış ve demokrasi gibi kavramların arkasına sığınarak, doğrudan doğruya teröre ve bölücülüğe destek verip, seçimleri bloke etmeye çalışıyorlar.
Belki çok iyi niyetlerle başlatılan “Kürt açılımı” projesinin geldiği nokta bu olmamalıydı……
Çünkü:
Bugün milyonlarca insan, BDP’nin yürüttüğü bu yıkıcı politikayı, o açılımın bir sonucu olarak görüyor.
Haksız da sayılmazlar.
Fakat şimdi artık o nokta aşıldı. Yani hükümet açılım projesinde haklı mıydı, haksız mıydı sorusu geride kaldı.
Bugün içinde bulunduğumuz şu süreç, ülkenin ciddi bir tehlikeyle karşı karşıya kaldığını açıkça gösteriyor.
BDP militanları artık yurdun dört bir yanında, sokağın tansiyonunu yükseltmek hatta kardeş kavgası çıkarmak için var güçleriyle çalışıyorlar.
Polisin de sabrını zorluyorlar, toplumun da……
İşte Erzurum örneği:
Dün Mahallebaşı’nda bir grup BDP’li ya da PKK sempatizanı oturma eylemi yaptı.
Gerekçeleri çok manidar:
“Niçin yaşasın Apo diye slogan atan arkadaşlarımızı gözaltına aldınız?”
Anlayışa ve gelinen noktaya bakar mısınız?
Hani Güneydoğu’da bu tür sloganlar, eylemler, gösteriler artık vaka-i adiyeden bile sayılmıyor ya, adamlar Erzurum’u da o kapsamda görüyorlar artık.
Yahut da yavaş yavaş kanıksatmaya çalışıyorlar.
Bugün, “Yaşasın Apo” sloganı, yarın da ellerinde Apo posterleriyle Cumhuriyet Caddesi’nde yürümek isteyecekler.
Peki, Erzurum bu atmosferi kaldırabilir mi?
Önemi yok; zaten istiyorlar ki Erzurum’da infial olsun, karşıt görüşler meydana insin ve böylelikle dünyaya desinler ki, “Bakın en tabi gösteri hakkımızı bile çok görüyorlar ve bizi linç etmeye çalışıyorlar”
Son derece tehlikeli bir oyun bu……
“Herkes uyanık olmalı, bu tür tertip ve tuzaklara düşmemeli” diyor, aklıselim herkes……Lâkin fitili ateşleyen bu bölücülere bir “dur” diyen çıkmıyor.
Bu alçakça tertip böyle daha ne zamana kadar sürüp gidecek?
Erzurum gibi hassasiyeti yüksek bir şehirde, “Yaşasın Apo” sloganları atıp, oturma eylemi yapmak, hangi kardeşliğe ve barışa hizmet eder?
Eğer BDP dediği gibi gerçekten demokrasiden ve hoşgörüden yana bir anlayışa sahip olmuş olsaydı, bırakın Erzurum’u hiçbir yerde PKK’nın taşeronu olmaya can atmazdı.
Seçimlere 33 gün gibi kısa bir zaman kaldı. Ve manzaradan anlıyoruz ki, sokağın tansiyonu daha da yükselecek……
Merkez partilerin liderleri birbirlerine hakaret yarışında son sürat koşarken, BDP toplumun sinir uçlarına basıp basıp duruyor ve en olmadık yerlerde adeta temayül yoklaması yapıyor.
Erzurum’da olup biten budur; yani nabız ölçme veya temayül yoklaması:
Kim ne ölçüde tepki verecek, devlet ne kadar tolerans gösterecek?
Her zaman aynı dilekte bulunuyoruz; bu kez de tekrarlayacağız:
Herkes sağduyulu olsun, şeytanın değirmenine su taşıyacak adımlardan kaçınılsın.
Bölücülük yapan BDP’lilerin karşısına siviller değil, devletin polisi ve yasaları çıkmalıdır.
Yani bugün, her zamankinden daha çok uyanık olma zamanıdır.
Orkun Çizmeli
Bir yanıt yazın