Topçu Yüzbaşı Bektaş Tufan Güneş… Kıbrıs Gazisi. 12 Eylülde Erzurum-Ağrı-Kars ve Artvin illerini kapsayan Sıkıyönetim 2 Numaralı Askerî Cezaevi Müdürü. Topçu Kıdemli Yüzbaşı Güneş, cezaevindeki işkenceye ve insan hakları ihlallerine karşı çıkarak istifa etmiş.
Sonrasını kendi ifadesinden öğreniyoruz:
“Daha sonra Kıbrıs gazisi payeme bakılmaksızın apar topar yakalanarak işkenceye maruz kaldım.”
Gazi Yüzbaşı 2 yıl önce, referandumdan hemen sonra İzmir’de başsavcılığa ‘beni yargılayın’ başvurusu yapıyor.
Bektaş Tufan Güneş, Karşıyaka Başsavcılığı’na verdiği dilekçede aynen şunları ifade ediyor:
“12 Eylül 1980 döneminde, Erzurum-Ağrı-Kars-Artvin İlleri Sıkıyönetim 2 numaralı Askeri Cezaevi Tutukevi ve Gözetimevi Müdürü olarak görev yaptım. 1982 Anayasası’nın kaldırılan geçici 15’inci maddesinin 2’inci fıkrası kapsamında bulunmam nedeniyle yüzde 58 ‘evet’ oyuyla yansıyan halk iradesine ve yaratılan beklentiye uyarlı olarak; kendi özgür irademle yargı huzuruna çıkmak ve hesap vermek istiyorum.”
Şimdi niye yazdık bu bilgileri?
Geçen Gün Türkiye’nin saygın ajanslarından İhlas Haber Ajansı’nın servise koyduğu haberi ‘’Erzurum’daki işkencelerin en büyük tanığı’ başlığı ile Erzurumflaş’ın manşetine taşıdık.
Haber birçok saygın sitede yer aldı…
Sonra bakın ne oldu…
Mehmet Şener hangi ortamda yazdı bilmiyorum, Yüzbaşının kim olduğunu araştırma gereği duymadan coştu.
Tutana aşk olsun..
Yüzbaşı diyor ki ‘işkence yapmadığım için istifa ettim. Kıbrıs gazisi olamama rağmen işkence gördüm ‘
Zahir döktürüyor:
‘’Adam işkenceci, adam despot, adam sıkıyönetim zaptiyesi, adam demokrasi düşmanlarının sıradan ve ucuz bir figüranı…’’
Haydaaa!
2 yıl önce yargılanması için mahkemeye başvuruyor…
Zahiri kim tutar…
‘’Şimdi kalkmış 32 yıl sonra, simsiyah olan vicdanını aklamak için rol yapıyor.’’
1 Nisan şakası gibi.
Sonra dönüyor bize…
Demokrasiden ne anladığımız ve hukuka inancımız soruluyor…
‘Sen bir dönemin işkencecisini sanki bir dönemin kahramanıymış gibi internet sitende takdim ediyorsun. Allah’tan kork… Ne zamandan beri işkenceciler “masum” sayılmaktadır.’’ diye ekliyor.
Daha da ileri gidiyor;
‘’Adam senin arkadaşın mıdır nedir bilmem ama nasıl bu işkenceci herifi ‘masum’ gösterme gayretine giriyorsun. Sayın Narmanlıoğlu, yoksa sen de O işkenceci herifi aklamanın derdinde misin?’’
Ve acı olanı…
Yapmadığını bizden istiyor
‘Azcık araştırın…’
Ve ekliyor:
‘’Sayıl Bey, 32 yıl önceye git ve o ‘ben de müdahilim’ diyen işkenceci herifin ne herzeler yediğine, ne kadar can yaktığına bir bak…’’
Allah, Allah …
Şener, Yüzbaşı’nın işkencesine mi maruz kaldı acaba? diye düşünüyorum .
Yaşı yetmiyor.
Ya da bir yakını …
Bugünü idrak edemeyen geçmişten nasıl taşıyacak ki!…
Sonra anlama yeteneğimizin kıtlığından bahsediyor ama kendisi yanlış yorumluyor.
Buyurun;
‘Geçenlerde bizim Prof.Dr. Mevlüt Aras enfes bir tespitte bulunmuştu. Aynen imzamı atıyorum:
“Şeytan taşlamaktan, tavafa vaktimiz olmadı”
Yahu bizim de alçak ve namussuzlara karşı savaş vermekten, kimi sahte kahramanlara ayıracak vaktimiz olmadı ki…’
Pes yani…
Bu kaçıncı Mehmet Bey?
Bu mesleğin bir hazzı vardır Mehmet Şener…
Yaptığın haberin, kaleme aldığın yazının arkasında durabilme…
Onun için alt kısmı çok iyi oku:
Demokrasi anlayışımızı sormuştun;
Düşünen her insana saygı duymaktır.
Hukuk için de diyoruz ki;
Bir toplum dinsiz yaşar ama adaletsiz asla…
Şu mide bulantısına gelince;
Haber ağızdaki lokma gibidir…
Çiğnemeden yutulursa karnı ağrıtır…
Karın Ağrısı da mide bulantısı yapar…
Bir yanıt yazın