Gurbette yaşayan veya yeni yaşamaya çalışan bir kardeşinizim. Tamı tamına 10 aydır Erzurum’dan ayrılalı. Erzurum’u özlüyormusun diye sorulsa herhalde uzaktan haberdar oluyorum. Özlemim belki henüz yeni olduğu için pek özlemiyorum desem  yalan olmaz.

Ama önemlisi şu ki,  mesleğim icabı aktif olarak yaptığım gazetecilik mesaimde her günün,  her saatinde bir kez Erzurum’u ajanslardan takip ediyorum. Kayda değer  önemli konular üzerinde de  çalışıyorum. Yine ayırt etmeden Erzurumla ilgili yazılan yazıları,  oturduğum bilgisayarın başında dönüşümlü olarakta okuyorum.

Acaba bugün kim ne yazmış diye bakıyorum… email adresime gelen yazıları da  aksatmıyorum. Geçtiğimiz günlerde Erzurum basınındaki son bir yıllık değişimlerle ilgili yazılanları ve çizilenleri de takip ediyorum. Her ne kadar ilgilenmeyeceğim desemde bir yanımın olduğu bir şehre duyarsız kalınamayacağı gerçeği beni de sizler kadar rahatsız ediyor. Düne kadar o kapılarda nemalanan  kişilerin bir anda neması kesildiğinde birden bire orasını düşman gözü ile görmeleri ne kadar erdemliliktir, bunu da anlamada zorlanıyoruz.

Zaman zaman  Erzurum valisine başta olmak üzere , Emniyet Müdürüne, Daire müdürlerine belediye başkanlarına yapılan haksız eleştirileri hala anlamış değilim. Özellikle belediye başkanlarına karşı oluşturulan komplo kadrolarıyla saldırmalarına bir anlam veremiyoruz. İcra ettikleri  görevi, beğenelim beğenmeyelim layıkıyla yapmaya çalışıyorlar. Bazılarımızca bu görevleri  iyi yapıyor, bazılarımızca iyi yapamıyor. Bu görünceli bir durum.

Ama hasıl olan dışarıdan gazel okuyanların bu şehre verdiklerine bir bakmak gerekiyor. Verdikçe isteyen, yedikçe doymayan, doydukça inkar eden bir zihniyetin bol gezdiği bir şehirde bu söylediklerimizden çok sayıda yok. Var olanlarda vaten bir elin parmakları kadar. Yaptıkları iş ise sadece mide bulandırmak, onuda en iyi şekilde yapıyorlar.

İnsan yaşamada ve hayatını idamede gayesi belli. Her insan evinin rızkı için çalışıyor. Bu çalışma ona ne kazandırıyorsa ona şükretmeden başka yapacak bir şey yoktur. Kazançta sınır olmaz, kimisi çok, kimisi az, kimisi ise ucu ucuna yettiği  kadar kazanıyor. Artırmak veya azaltmak yine o kişinin kendi elindedir. Yani o kazandığını kullanma politikasıyla alakalıdır.

Bunların aksine şehirde var olan bir tarz var ki, bu yıllardır bu şehri sömüren bir o kadar da insanları yargılayan, kendisine menfaat sağlamayanları tarih önünde yargılayan demeçlerle ortaya çıkanlarla dolu..

Şöyle bir sağınıza solunuza bakın bunları aramada zorluk çekmeyeceksiniz. Çünkü o varlıklar zaten her gün Erzurum’un gündemine giriyor veya tam ortasında bulunuyor. Bu şehir niye göç veriyor diye sorduğunuzda da,  işte bu gerçekler  yüzümüze şamar gibi geliyor.

Bu işte  bu kişiler büyük katkı sağlıyor. Onları kovsanızda, dövsenizde bu şehirden gitmezler, çünkü nemalandıkları tek iş bu . Haksız kazançlarla evlerini, işlerini, arabalarını ve yaşamlarını götürüyorlar.  Velhasılı nokta kadar menfaatleri için virgül kadar eğiliyorlar. O işten nemalanmasalar açlarından ölürler, başka bir yetenekleri yok çünkü…

Bizim mesleğin içinde olan kişiler bu kişileri çok iyi tanırlar. Kökünü salmış, köklerini ulaşabildiği yere kadar ulaştırmaya çalışanlar, bu şehri günbe gün batırma yarışındalar. Onlar yaşarken şehir ölecekmiş onların umurunda bile değil. Her defasında bürokrat,  siyaset ve ticaret üçgeninden nasiplenen ama  ilk hedefinde de yine onları yere vuran bu  ucubelerden  ve asalaklardan bu şehir kurtulduğu gün büyüyecek. Ve gelişecek….