MENÜ ☰
ATA-AÖF’te Sınavsız İkinci Üniversite Ön Kayıtları Devam Ediyor
Büyük Erzurum Sofrası
Ahmet Gökhan YAZICI
ŞERİAT.?


Maalesef son yüzyılımızı bazı kavramlar arasına mengene vari sıkıştırılmış, baskı, maniplasyon ve ajitasyonlar ile geçirdik
Laiklik- Anti laiklik gibi…

2. Yüzyılımızın ilk yılında ise, ilk yüzyılın bedellerinden , sıkıntılarından hiç ders çıkarmadan dozaşı dahada artırıp tam gaz devam ediyoruz Laiklik- Şeriat kıskacında…

Her iki kavramında tarih içerisinde beşeriyetin dünyevi farklı yorum ve uygulamalar ile aslında içinin boşaltıldığı, asli menbaasından uzaklaştırılarak beşeri menfaatlere uyarlandığıda aslında inkar edilemeyecek bir gerçek olmasına rağmen…

İnananıda, İnanmayanıda kıldan ince kılıçtan keskin bir hassasiyetle şirke ve kaosa sürükleyebilecek kırılması yüzde yüz olan bir fay hattını tetikler gibi korkusuzca, fütursuzca tartışıyor, yargılıyor, sorguluyoruz…

Laiklik; Din ve Vicdan özgürlüğü olmasına rağmen, kendi beşeri sistemimize atfen , Din ve Devlet işlerinin birbirinden ayrılması uyarlaması ile inanç ve vicdanlara sınırlar, ölçüler, kıstaslar ve hatta ipotekler koya biliyoruz…

Şeriat ; Kur-an âyetleri ile Hazreti Muhammed’in söz ve fiillerinden oluşan naslardan ibaret Dini kanunların asli menbaasından ve mecrasından uygulanmasını sağlayacak İslam Hukukunu içermesine rağmen…

Yine Allah cc ‘nün tüm beşeriyet için vahyettiği, ilham ettiği ilahi kanunları, alim ve ulema sınıflarının, kendi fıkıhlarını temellendiren mezheb-i  farklı  yorumların

Yine ilah-i kavramı kendi beşeri dinlerine meze ve sermaye eden bazı tarikatler, tekke ve zaviyeler, cemaatlerin sapkınlıklarının sayesinde aslında Efendimiz ve onun tedrisatından ve öğretisinden nasiplenmiş büyük Halifelerimizin  dönemi dışında hiç uygulanmamış Şeriatı kimimiz överek- kimimiz yererek, kimimiz arzulayarak, kimimiz korkarak

Bilmeden, anlamadan, araştırmadan maalesef sadece tartışıyoruz, sorguluyoruz, yargılıyoruz…Yoğunluklada bilmeden şirke giriyoruz…

Aslında Uhrevi ve Dünyevi kutsaliyet içeren her iki kavramda keşke beşeri içtihat ve yorumlar ile asli menbaasından uzaklaştırılmadan tüm insanlığın sosyal ve içtimai hayatında uygulanabilse idi…

Özellikle Adalet timsali Hz Ömer döneminde Örf-i Hukuk olarak uygulansada, 1850 yıllarda İslam Hukuku olarak sistemize edilmeye çalışılmış oda tarihsel süreç içerisinde ki içtihatlar , yorumlar ile asli menbaasını karşılamamış olan günümüz tartışmalarına sebep olmaktan maalesef ki öteye geçememiş…

Asli menbaasından hareketle beşeri ve uhrevi ihtiyaçlar çerçevesinde sistemize edilebilseydi…;

Özel işlerinde kendisine ait mumu, Devlet işlerinde ise Beytülmala ait mumu kullanan, askerlerinin sebep olduğu bir kırıl keçi ayağının manevi hesabını 13 yılda verme korkusunu, endişesi ile hayatını tanzim eden,

Aç olan torunlarını taş kaynatarak avutan ninenin vebali ile aç kalıp sırtında ona un taşıyan , bir gayri müslimin arazisine rızası dışında yaptırılan mescidi yıktırabilen , en ağır suçlara bile tövbe kapısını hep açık tutan, sefere çıktığında dalından koparıp yedikleri meyvelerin yerine kul hakkından korkup akçe bağlayan , tüm insanlığa zulüm ve katliam kapısını açanları kısas kapısı ile kapatan ilah-i ve İslam-i bir öğretidir, hükümdür, kanundur velhasıl İlahi kaynaklı aslında ve özünde İslam Hukuk Sistemidir.!

Asli menbaasından ve mecrasından uzaklaştırılmadan, ihmal ve süistimal edilmeden bu hukuk sistemi tüm beşeriyetin sosyal ve içtimai hayatında yaşanabilseydi…

Ne dünya, ne insanlık , ne zalimler, nede Müslümanlar böyle olmazdı..olamazdı vesselam.!

selam saygı dua
Ahmet Gökhan Yazıcı

📆 04 Mart 2024 Pazartesi 12:37   ·   💬 0 yorum   ·   ⎙ Yazdır

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

ERZURUM'DA HAVA

ERZURUM
Esentepe Avrupa Konutları
YENİ SAYI

YAZARLAR

RÖPORTAJLAR

ANKET

Üzgünüm, şu anda etkin anket yok.

BAĞLANTILAR