‘One minute’ Katar’da nasıl yankı buldu?
Sabahın ilk ışıkları, az sonra kavurucu sıcakla buluşacak olan Doha’nın geniş bulvarlarına henüz ulaşmamıştı ki, heyetimizi taşıyan araçlar Mövenpick Oteli’nin önünde durdu. İstanbul Atatürk Havalimanı’ndan, Katar’ın başkenti Doha’ya tam üç buçuk saatte ulaşmıştık. Bu yolculukla bir kez daha tanık olduk; Türk Hava Yolları artık dünya standartlarında bir havayolu şirketiydi ve onlarca noktaya kalkan uçaklarıyla, en dişli rakiplerine nal toplatıyordu. Bu da, Türkiye’nin ulaşım alanında geldiği seviyeye işaret ediyordu.
Saatler ilerleyip de gün öğle vaktine erişince, çöl ve sıcak gerçek yüzünü göstermeye başlamıştı. Bereket nem yoktu ve kapalı alanlarda sıcak kimseyi etkilemiyordu. Yolculuk yorgunluğunu üzerimizden attıktan sonra, yarın ki program için ön çalışmalara koyulduk.
Başta As Başkan Sinan Seçen olmak üzere, AK Parti eski milletvekili İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın danışmanı Prof. Dr. Mustafa Ilıcalı, Gaziantep’in Şehitkamil İlçesi Kaymakamı Mehmet Aydın, Antepli meslektaşım Alper Tunga Çiftçi ve sosyal hizmetler uzmanı Murat Bey bir araya gelip, heyetin yapacağı temasları ve ana programı gözden geçirdik.
Daha da önce Osmanlı eserlerinden oluşan “Türk-İslam Eserleri Sergisi”nin açılışı törenine katılacağız, ardından da hem İstanbul Büyükşehir Belediyesi, hem de Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’nün katkılarıyla düzenlenen cirit gösterisini izleyeceğiz.
Herkes son derece heyecanlı… En çok da cirit milli takımında görev alan sporcularımız taşıdıkları büyük sorumluluğun farkındalar.
Programa göre, cirit gösterisine Katar Emiri’nin kızı ve üst düzey devlet yöneticilerinin yanı sıra o ülkedeki yabancı elçiler katılacak. Yani VIP bir gösteri olacak…
Mihmandarlarımız ve bize hizmet eden Katarlı görevliler olmasına rağmen, heyetin can damarı görevini Mustafa Ilıcalı üstlenmiş durumda. İleri derecedeki İngilizce’si ve bu tür büyük organizasyonlardaki tecrübesiyle Mustafa Bey, bize yabancı bir ülkede bulunduğumuzu hissettirmedi bile…
Geleneksel Spor Dalları As Başkanı Sinan Seçen, bu seyahatten bir ay önce yine Doha’ya gitmiş ve altyapıyı hazırlamıştı. Sırası gelmişken bihakkın teslim etmek adına söyleyelim:
Sinan kardeşimiz, ata sporu cirite hem gönül vermiş bir Dadaş; hem de ciddi fedakârlıklarda bulunarak, Türkiye’nin ve özelde de Erzurum’un adını bir çok ülkede duyuran çalışkan bir insan…
Minnacık bütçelerle öyle büyük başarılara imza atıyor ki, şayet aynı işleri devlet yapmış olsa hiç zannetmiyorum ki bu çapta bir etki doğabilsin. Tamamen beşeri münasebetler ve cesaretle, Erzurum’a binlerce kilometre uzaklıktaki ülkelerde cirit gösterileri yapılıyor ve şehrimizin adı en iyi biçimde duyuruluyor.
Katarlı mihmandar, Türk Büyükelçisi H. Emre Yunt’un heyetimizi beklediği haberini verince, hemen hazırlanıp Doha’daki büyükelçiliğimizin yolunu tuttuk. Dışişleri Bakanlığı’nın bilgisi ve kontrolünde gerçekleşen bu etkinlik, tabi ki büyükelçiliğimizi de yakından ilgilendiriyordu. Bu sebeple de Büyükelçi Yunt, ekibiyle birlikte gerekli hazırlıkları yapmıştı.
Son derece mütevazı bir binada ve çok az sayıdaki personelle hizmet sunan Doha Büyükelçiliğimiz, bizi sıcak ve samimi bir havada karşıladı ve çay sohbetinde hem yarın ki programın üzerinden geçildi, hem de Katar hakkında doyurucu bilgiler sunuldu.
Kişi başına milli gelirin yaklaşık 150 bin lira olduğu Doha’da, zenginlik, lüks ve ihtişam adeta tavan yapmış durumda. Susuz çölün ortasında yeşertilen muhteşem bir şehir ve birbirleriyle yarışa girmiş baş döndüren gökdelenler…
Bizim Dadaşkent’te nasıl ki her iki üç metrede su çıkıyorsa, Katar’da da kazma vurulan her karış toprakta, daha doğrusu çölde petrol veya doğalgaz çıkıyor. Kızıldeniz’in bahşettiği birbirinden kaliteli balıklar ise bu zenginliğin tuzu biberi olmuş.
Amerika üssünün Doha’da bulunması öylesine rengini ve kültürünü yerleştirmiş ki, başınızı nereye çevirirseniz çevirin ya Amerika’yı yahut da İngiltere’yi görüyorsunuz. Zaten 1970 yılına kadar bizzat İngiliz sömürgesi olan Doha, o günden bugüne kadar sanki aynı kültürün esiri gibi gündelik yaşamını sürdürüyor.
Tıpkı Avrupa’daki gibi otobanlar, ultra lüks alış-veriş merkezleri, tamamen zenginlere hitap eden restoranlar, otantik kültürden de izler olsun diye korunmuş olan, tipik Arap çarşıları, bol yıldız için yarışan oteller ve konforda sınırı aşmış olan araçlar…
Büyükelçi H.Emre Yunt, bize Katar’ı anlatırken, Türkiye-Katar ilişkilerinin hangi noktada olduğunu vurgulamak için şöyle dedi:
“Türkiye haritadaki eski yerine dönüyor” Yani bir zamanlar Osmanlı toprağı olan bu Arap yarımadası, uzun zaman Türkiye’nin ilgi alanının dışında kalmış. Fakat son yedi sekiz yıldan bu yana iki ülke arasında öyle bir samimi ilişki doğmuş ki, bir anda çok sayıda Türk şirketi Katar’da iş yapmaya başlamış. Şimdilik 15 bin dolayında Türk Katar’da işçi veya iş veren olarak çalışıyor. Bu şirketler içerisinde en göze çarpan ise Tefken Holding…
Otoban da yapıyor, köprü de… Bina da yapıyor, park-bahçe de…
Büyükelçi Yunt, “Böyle devam ederse birkaç yıl içinde Türkiye ile Katar arasındaki ticaret işlem hacmi elli milyar gibi yüksek bir rakama ulaşabilir” dedi.
Başbakan Erdoğan’ın Davos’taki çıkışını hatırlatarak, “Halk üzerinde bu çıkışın olumlu bir yansıması oldu mu?” diye sorduk.
Büyükelçi hiç düşünmeden, “Olmaz mı?” dedi. “Hem öyle bir olumlu hava esti ki, sadece sokaktaki sade vatandaş değil, devlet yönetiminde bulunan kişiler bile Türkiye’ye karşı müthiş bir sempati duyuyorlar ve her fırsatta saygı duyduklarını anlatıyorlar.”
Hatırlanacağı gibi o günlerde bizdeki bazı monşerler, öyle bir hava estirmişlerdi ki, Başbakan’ın o çıkışından sonra Türkiye’nin batacağını ve İsrail’in gazabına uğrayacağını bağırıp durmuşlardı. Geçen zaman içinde tam tersi gelişmeler oldu. İşte Katar’da bizzat tanık olduğumuz şekliyle halk ve yöneticiler o çıkıştan ötürü Türkiye’yi “büyük devlet” olarak görüyorlar ve “Türkiye eski haritasına dönüyor” görüşünün doğmasına neden olmuşlar.
Cumartesi: Katar Emiri’nin
kızı Sara’nın Türkiye sevgisi…
Mehmet Şener
Bir yanıt yazın