Toplam nüfusu 400 bin civarında olan Nahçivan, iktisadi, siyasi ve sosyal açıdan “bağımlı” olmak zorunda ne yazık ki… Ankara ya da Bakü olmasa Nahçivan diye bir şehir de olmayacak. Bu yüzdendir ki, aklı başında olan tüm Nahçivanlılar, şunu söylüyor: “Nahçivan, Türkiye’nin 82. ilidir.
Bizi Türkiye’den farklı bir yermiş gibi düşünmeyin” diyor. Pratikte de durum zaten böyle…Nahçivan’daki ikinci günümüzdü; programda fuar açılışı, işadamlarının karşılıklı görüşmeleri ve Bakan Zafer Çağlayan’ın yapacağı toplantı vardı.
Kaldığımız Tuzdağ Oteli’nin bahçesinde kurulan fuar alanı çok önceden hazırlanmış ve fuarda yer alacak pavyonlara son şekli verilmişti. Doğu Anadolu İhracatçılar Birliği Genel Sekreterliği ise, bu organizasyonun başarılı bir şekilde neticelenmesi için, elinden gelen tüm çabayı sarf etmişti.
Fuar alanı dediysek, öyle sandığınız gibi onlarca pavyonun ve yüzlerce ürünün yer aldığı bir fuar değildi elbette… Zira, fuarı düzenleyen Nahçivan’dı ve Nahçivan’ın da hangi koşullarda olduğu malum… Buna rağmen, Nahçivanlı dostlar ellerinden geleni yapmıştı ve Türkiye’den giden işadamları ile daha kalıcı bir köprü kurmak için samimi bir çaba harcamışlardı.
Bakan Zafer Çağlayan, fuar alanını gezerken, siyasetçi kimliğinden ziyade, eski bir işadamı şapkasıyla meseleye baktı ve fuar alanındaki pavyonları büyük bir özenle inceledi. Bakan Bey’in yanında Doğu Anadolu İhracatçılar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Cemal Şengel, Genel Sekreter Fikret Kabakuş ve işadamları vardı. Zafer Çağlayan, popülizme tenezzül etmeyen realist bir politikacı…
Türkiye ile Nahçivan arasında yüksek miktarda alış-veriş yapılabilmesi için, özellikle Bakü’nün ciddi adımlar atması gerektiğine dikkati çekti. Otelde düzenlenen törende konuşan Cemal Şengel ise, kökleri asırlar öncesine dayanan iki kardeş ülke arasındaki birlikteliğin, sadece ticari alanla sınırlı kalmamasını ümit ettiğini belirterek, sosyal ve kültürel açıdan da daha fazla çaba harcanmasını istedi. Doğu Anadolu İhracatçıları Birliği olarak, iki ay içerisinde Nahçivan’a ikinci ziyareti gerçekleştirdiklerine vurgu yapan Şengel, “Aynı dili konuşup, aynı kültürel kodlardan beslenen kardeşleriz. Yasal zeminin elverişli hale gelmesiyle, gerçek anlamda ‘Bir millet, iki devlet’ oluruz” dedi.
Buradaki toplantının ardından, Türk ve Nahçivanlı işadamları karşılıklı görüşmelere geçtiler.
Bizim heyette, gıda üreticisinden, inşaatçıya kadar değişik meslek gruplarından işadamları vardı ve hepsi de, bu ziyaretin somut bir adımla taçlanmasını istiyordu.
Doğu Anadolu İhracatçılar Birliği, uzun bir süredir komşu ülkelerle sıcak temas kurarak, karşılık ticaretin artırılmasına çaba harcıyor. Ve bu anlamlı çabanın sonunda da, İran, Azerbaycan, Gürcistan ve Nahçivan gibi ülkelerle, alışveriş yapılıyor. Heyete başkanlık eden Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, bu iki günlük ziyaret boyunca, hem mekvidaşı Nahçivanlı nazıra, hem de Nahçivan Ali Meclis Başkanı Vasif Talibov’a aynı şeyi söyledi:
“Türkiye, Azeri kardeşlerimizi incitecek, onlarla aramıza soğuk girmesine neden olabilecek bir oluşumun içinde olmaz, olmayacak da. Bu kapsamda şayet Ermenistan, Türkiye sınırının açılmasını istiyorsa, tavrımız çok açıktır: Ermeniler derhal Karabağ’daki işgale son vermek zorundalar. Aksi takdirde hiçbir ticari sonuç, Türkiye ile Azerbaycan’ın kardeşliğinden daha önemli değildir.”
Zafer Çağlayan’ın bu net tavrı ki, aynı zamanda Türkiye’nin resmi politikasıdır bu tavır; Nahçivanlıları ziyadesiyle mutlu etti ve konuşması ayakta dakikalarca alkışlandı. Resmi konuşmalarından ardından, işadamları için hazırlanan masalarda karşılıklı görüşmeler başladı. Doğu Anadolu İhracatçılar Birliği Genel Sekreterliği, çok kalabalık bir heyet oluşturmamıştı, ancak heyetteki işadamların hemen her meslek grubuna mensup olmalarına özen göstermişti.
Bu sebeple gıda üretici de vardı, oto lastiği satanı da Dr. Hüseyin Bey gibi sağlık mensubu arkadaşımız da vardı, ithalat ihracatçı olan tüccarlar da… Yani doğru bir seçim yapılmıştı. Karşılıklı görüşmeler, özellikle bizim heyetteki işadamlarını hayli mutlu etmişti.
Evet, belki akşamdan sabaha bir alış-veriş olması mümkün değildi ama işadamlarımızdan Timuçin Oral, Ömer Dumlu ve Özer Altaylı’nın izlenimleri son derece olumluydu. Şayet Nahçivan hükümeti Rus ve İranlı tacirlere gösterilen imtiyazları Türk işadamlarına da sunmuş olsa, öyle tahmin ediyorum ki, şu sıralar toplam 50 milyon dolar civarında olan ihracatımız bir yıl içinde belki de birkaç milyar dolara ulaşabilir. Zira, Nahçivan hızla gelişmekte ve halkın refah düzeyi hızla yükselmekte… Bu da Türkiye’den Nahçivan’a satılabilecek bir çok ürünün olduğu anlamına geliyor.
Sabır ve azim gerektiren bir süreç… Nahçivan kendi ayakları üzerine durabilen bir yapıda değil ki, dilediği kararları alsın ve dilediği ülke ile dilediği ilişkiyi kursun. Sonuçta Bakü ne diyorsa, Nahçivan onu uygulamak zorunda. Petrol ve doğalgaz Bakü’den geliyor. Bakü, bu ana ürünleri Nahçivan’a vererek, hem Nahçivan’ın yenibaştan imar edilmesini ve kalkınmasını sağlamış, hem de o ürünleri satıp gelir elde etmesini temin ediyor. Hal böyle olunca da, Nahçivan’ı, Bakü’den bağımsız görmek mümkün değil.
İki gün süren Nahçivan ziyareti sırasında, gazeteci kimliğimle çevreyi görmeye ve en son on yıl önce gördüğüm Nahçivan’ın geldiği noktayı analiz etmeye çalıştım. Tıpkı Nahçivanlıların dediği gibi, Nahçivan adeta Iğdır’dan sonraki bir ilimiz gibi… Mimariyi ve modern şehir yapısını saymazsanız, dili, dini, kültürü ve sosyal yapısı bizden farklı değil…
Aramızda toplam 13 kilometrelik bir kara sınırı var. Iğdır’ın bir yanında Erivan, tam karşısında da kardeş ülke Nahçivan…… Hani bir söz var ya, öksürsen duyulur diye, işte o misal Iğdır’dan baktığında sanki uzaktaki bir köy veya mahalle gibi duruyor Erivan ve
Nahçivan……
Heyetimiz sadece Erzurum’dan giden işadamlarından oluşmuyordu, misal Muş Valisi Erdoğan Bektaş, Muşlu işadamları, Ağrı Vali Yardımcısı Alper Bey ve Doğu’nun çeşitli vilayetlerinden çok sayıda işadamı bulunuyordu.
Resmi program sona erdiğinde, Nahçivan Ali Meclis Başkanı Vasif Talibov, heyete şehrin en klas restoranlarından birinde akşam yemeği verdi. Son derece keyifli bir ortamda geçen bu yemeğin ardından heyet yeniden otele döndü ve sabahın erken saatinde de yola koyulduk.
MEHMET ŞENER
Bir yanıt yazın