Yazılarımız konusunda oldukça farklı yorumlar alıyoruz.
Duyarlı bir okurumuz düşüncelerindeki köşe yazarı profilini anlatmış kendine özgü ifadeleriyle, mailimizde paylaşmış.
Yazılarımızda hiçbir zaman Erzurum’da süt liman bir tablodan bahsetmiyoruz.
İşsizlik azaldı, Erzurum yatırım cenneti oldu demiyoruz.
Gerektiğinde yapıcı eleştirileri ve sorunları sonuna kadar takip ediyoruz.
Yazdığımız yazılar konusunda zaman zaman bu işleri düzeltmek size mi kaldı? İfadeleriyle de karşılaşıyoruz.
Kayıt dışılığı, yoksulluğu, işsizliği, yatırımcının feveranını kimseden çekinmeden ele alıyoruz.
Bazen tarihi eselerdeki ilgisizliği, bazen bir yoksulun feveranını bazen de kentin en önemli sorunu olan sahipsizlik sorununu ele alıyoruz.
Erzurum okuyucusu her geçen gün daha da bilinçleniyor.
Sadece eleştirmek için eleştirmiyor yazılanları.
Düzeyli ve öneri içeriği olan her türlü fikre saygımız sonsuz.
Yazarlar ve gazeteciler okuyucu desteği ile yaşar.
Okur sizi kendisinden biri olarak görüp, telefon numaranıza ulaşarak her türlü sorununu ifade edecek kadar yakın buluyorsa, mailinize toplumsal mesajlar ve sorunlar iletiliyorsa,yazılarınız takip ediliyorsa gerçekten işinizi hakkıyla yapıyorsunuzdur.
Hiçbir zaman herkesi memnun edecek bir yazar olamadık elbette.
İlgiller eksikleri yazdığımızda bize sitemlere bulunmayı da ihmal etmiyor.
On yılı aşkın bir süredir Erzurum basınında aktif görev yapan bir gazeteci olarak okuyucularımızın rasyonel yorumları bizleri memnun ediyor.
İşte okuyucumuzun kaleme aldığı o fikirler;
İşte Devlet Büyüğü’nü kızdırmayacak, borsa endeksini 6 bin 500 puan düşürmeyecek (!) köşe yazarı tipi:
-Ya bir tarikatın rahle-i tedrisinden geçmiş olmalı ya da Soros’un vakıflarından iyi hâl kâğıdı getirmeli. :
-İktidar partisi için gerektiğinde canını verebilmeli. :
‘Yat’ dediğin zaman yatmalı, ‘Tut’ dediğin zaman tutmalı. :
İktidar büyüklerinin karşısında el pençe divan durmalı, gözlerini asla yerden kaldırmamalı. :
-Soru sormamalı, sadece kendisinden istenilenleri yazmalı. :
-Yazacağı konulara tek başına değil; parti büyükleriyle karar vermeli. :
“Tarafsızlık” diye bir kompleksi (!) olmamalı. :
-“Kendisine tanınan özgürlükle” yetinebilmeli, daha fazlasını istememeli. :
“Bağımsızlık” diye tutturmamalı. :
-“Doğruluk, dürüstlük” kavramlarına takılıp kalmamalı. :
Askere, yargı mensuplarına, akademisyenlere ve tüm muhaliflere karşı kalemi sivri olmalı. :
Kendisini okura ve vicdanına karşı değil, iktidara karşı sorumlu hissetmeli. :
İktidarı eleştirenlere karşı usta bir “laf cambazı”, iktidara karşı ise “dut yemiş bülbül”olabilmeli. :
Kalemini kırmaktansa satmayı, “kârlı bir ticaret” olarak görebilmeli.
Gerçekten olması gereken yazar kriterini objektif ifadelerle anlatmış okurumuz.
‘Kalemle kuyu kazmak,sonra da içine düşmektir yazmak,diğerlerinin de peşinden düşeceğini umarak…. Bencillikle beslenen bir bilgilenme halidir.’
Diyor bir düşünür yazmak eylemini tanımlarken….
Bazen eleştiriyorsunuz, bazen de alkışlanıyorsunuz.
Doğruları yazdığınızda birileri küserken bir diğer kesim sizi alkışlıyor bu manada herkes tarafından sevilemiyorsunuz elbette ki.
Çaresizliği, duyarsızlığı ve tepkisizliği yazarken, sessiz çığlıklara tercüman olursunuz. .
Yanlışlara itiraz ederken toplumun derdi sizin derdiniz haline gelir.
Nesnel gerçekleri kaleme alanların işi oldukça zordur bu yönüyle…
Sahipsiz kentin sözde kahramanlarını yazarken okurumuzun verdiği tepkilerin daha ağırıyla karşılaşıyoruz.
Bu doğrultuda okurlarımızın rasyonel önerilerini bekliyoruz.
Gamze İspirli
Bir yanıt yazın