Yahu, ölümle sıtma arasında sıkışıp kalmak zorunda mıyız?
Bunun “sağlıklı yaşamak” gibi, çıkar bi yolu yok mudur?
Ya da şairin dediği gibi, “Usta ölüm hep bize mi düşecek?”
Ne yaman bir çelişki ve ne hazin bir tecelli…
Evet… Domuz gribinden söz ediyoruz…
Yani şu kimin gerçekte neyle karşı karşıya olduğunu bilmediği tehlikeden…Ajanslar “flaş” koduyla geçiyor tehlikenin büyüklüğünü; ama beri yanda ise, başka terane okunuyor. Bu sebeple işte, vatandaş soruyor:
Kime inanalım, nasıl bir yol izleyelim?
Küresel salgının, tahribatı da o büyüklükte oluyor.
Ya da Azrail adres sormuyor bu arenada…
Öteki açılımlar sonunda ne doğurur bilinmez ama, bu küresel gribin can yaktığı su götürmez bir gerçek…
Bir anlam ifade eder mi bilmiyorum, ancak bu noktada bizim nerede durduğumuzu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Ama bundan daha önce de kimin ne dediğine veya kimin ne demediğine bakmakta yarar var…
Manzara şu:
“Aşı olursak başka sağlık sorunlarına maruz kalırız” diyenler ile “aşı olmazsak risk altındayız” şeklinde hüküm koyanlar arasında sıkışıp kaldığımız aşikar bir durum…
Sanki başka renkler yokmuşçasına, siyah veya beyazı tercih etmek zorundayız.
Tıpkı Kemal Sunal filmlerinde olduğu gibi…
“Evlenirsem de öleceğim, evlenmesem de”
Sokaktaki sade vatandaş kime inanacağını bilmiyor.
Zira konuşan herkes uzman, herkesin isminin önünde “profesör” unvanı var.
Biri “hemen aşı olun” deyip kestirip atıyor, öteki de “sakın ha” diyerek, ahaliyi büyük bir tehlikeye karşı uyarıyor!
Oysa karşımızda bir gerçek var:
Küresel tehlike, domuz gribi!
Bu reel tehlike ne zenginlik dinliyor, ne de geri kalmışlık…
Nerede ve ne zaman hangi ülkeyi vuracağı belli değil.
Bilinen odur ki, şöhretliler de bu hastalığa yakalanıyor, mülteci olanlar da…
Ve Türkiye bu salgının sık aralıklarla uğradığı duraklardan biri.
Daha şimdiden vaka sayısı yüzlerle ifade ediliyor.
Ve öbür yanda ise, Sağlık Bakanı Recep Akdağ gibi, birilerinin “adamı” olabileceği ihtimali olmayan bir siyasetçi, günlerdir bas bas bağırıyor:
“Domuz gribi toplu ölümlere yol açabilir”
Şahsen bendeniz bu hususta Sağlık Bakanı Recep Akdağ’a kulak verip, O’na inanmak istiyorum…
Zira benim yakından tanıdığım Recep Akdağ, şu kişinin veya bu örgütün maddi çıkarı uğruna, halkına, devletine ihanet etmeyecek kadar dürüst, namuslu ve vicdan sahibi bir kimsedir.
Elin gavuru aşı parasından milyon doları kaldırsın diye, Akdağ asla kimseye payanda olmaz…
O, “Herkes aşı vurulsun” diyorsa, doğrudur…
Bu sebeple, aşı piyasaya çıkar çıkmaz ya da Erzurum’a ulaşır ulaşmaz ben ve ailem, hatta mesai arkadaşlarım aşı vurulmak için sıraya gireceğiz…
Ama bu tavrım, öteki görüşün büsbütün yanlış ve yalan olduğu anlamına da gelmez…
Bendeniz sadece içimdeki sese kulak veriyorum ve Akdağ’a olan güvenimi, hayatımın pratiğine katıyorum o kadar…
Kim bilir belki de, “aşı olmayın” diyenler uzun vadede haklı çıkacaktır; bilmiyoruz…
Recep Akdağ’ı yakından tanımıyor olsaydım şahsen, şu olup bitenler karşısında, “aşı olmayın” diyenlerden yana reyimi kullanırdım. Lakin Recep Akdağ faktörü işin içine girince manzara değişiyor.
O halkını ve devletini kandırmayacak kadar düzgün bir insandır…
İnanmaktan ve güvenmekten başka çaremiz yok.
Recep Akdağ, bu meselede siyasi geleceğini risk etmiş bir kimse…
O diyorsa ki “herkes bu aşıdan vurulmalıdır” diyecek bir şey yok.
Millet olarak, sıtma ile ölüm arasına sıkışıp kalmadığımızı bilmemiz lazım ki, tarafları daha iyi anlayabilelim.
Bütün dünyada domuz gribi gibi, bir gerçek var mı yok mu?
Var…
Hem de bütün insanlığı ölümcül biçimde tehdit ediyor.
Ülkemizin de bu tehdide maruz kaldığı madem ki bir gerçek, o halde meseleyi inatlaşmaya dökmeden gereğini yapmak lazım.
Aşı vurulmaksa aşı vurulmak, tahlil yaptırmaksa tahlil yaptırmak… Neyse o…
Yeter ki bu inatlaşma artık bir nihayet bulsun…
Sağlık Bakanı Akdağ, “herkes aşı olsun” derken, hem bir sağlık adamı olarak konuşuyor, hem de siyasi sorumluluğu üstleniyor. “Hayır, aşı olmaya gerek yok” diyen uzmanlar ise, belki bir hekim olarak konuşuyorlar ama bir sorumluluk taşımıyorlar.
Bu sebeple, aradaki farkı çok iyi görebilmek lazımdır.
Bakınız Erzurum bile bu tehlike çemberi içerisine giren şehirlerden… Ve kimse birkaç hafta sonra bu şehirde domuz gribine yakalanan kişi sayısının, yüzlerle ifade edilemeyeceğini garanti edemiyor.
Bu sebeple, aşı piyasaya çıkar çıkmaz herkes bu aşıdan olsun ki en azından kadere karşı direnme yerine, tedbir almış olalım…
Nasılsa nihai kararı Allah veriyor.
Ama unutmayalım ki…
Tedbir alıp, sonra tevekkül etmek de yine Allah’ın emridir…
Gazaptan kaçıp, rahmete sığınmak gibi..
ne olacak şidi olacak mıyız olmayacak mıyız