Başbakan Erdoğan, o gün “ucube” yakıştırması yapmamış olsaydı, şimdi Türkiye, Kars’ta SİT alanına hem de yargı kararına rağmen yapılan “kaçak heykel”i bilmeyecekti bile…
Kıyamet, Başbakan’ın ağzından çıkan o sözcüğün ihtiva ettiği mana yüzünden koptu. Bu tanım doğruydu, değildi bahsi diğer. Nasılsa toplum vicdanı gelişmelere bakıp, bir yargıda bulanacaktır illâ ki…Fakat bu hususta ne düşündüğümüzü merak edenler için hemen belirtelim: Kanaatim odur ki sıfatı her ne olursa olsun hiç kimse, bir eser için aşağılayıcı bir ifade serdetmemeli veya o eseri vücuda getiren sanatçıyı rencide etmemeli.
Başbakan, ezber bozan bir üsluba sahip……
Bu yüzdendir ki, olaylar karşısında anlık tepkiler veriyor ve duygularını asla gizlemiyor. Misal, beğenmediği bir heykel için “ucube” deyip, sesini en üst perdeden yükseltirken, idam edilen bir mahpusun mektubunu okurken de gözyaşlarına boğulabiliyor.
Yani tebdili kıyafeti sevmiyor……
Bu yazı ile muradımız ne Tayyip Erdoğan analizi yapmaktır, ne de bir safta durup başka bir safa saldırmaktır.
Kars’taki o heykelin şahsında başlayan tartışma, bize Erzurum’u hatırlattığı için bu meseleye müdahil olma ihtiyacı duyduk.
Başbakan’ın heykel için “ucube” demesinin doğru bir yaklaşım olup olmadığı bir yana, asıl üzerinde durulması gereken husus, o heykelin SİT alanına hem de yargı kararına rağmen nasıl yapıldığıdır?
Biliyorsunuz benzer bir durum şehrimizde var: Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Küçükler, neredeyse bütün bir şehrin itirazına rağmen, inadım inat diyerek, Çifte Minareli Medrese gibi muhteşem bir eserin bağrına önce o barakaları yaptı; sonra da hızını alamayıp şu sıralar tamamlayamadığı o dubleks tuvaleti kurdu.
İlla ki her eser kıymetlidir ama bazı eserler vardır ki taşıdığı mana, mimari ve tarihi kökleri bakımından öncelik kazanır.
Tıpkı Çifte Minareli Medrese gibi……
Ahmet Küçükler ne kadar aksini savunursa savunsun aynı karar bizim de elimizde var ve o yargı hükmünde, barakaların derhal yıkılması yazıyor.
Buna rağmen seçilmiş olmayı, yargı kararlarını yok sayma hakkına sahip olma şeklinde yorumlayan (üstelik hukuk tahsili görmüş) Ahmet Küçükler, işi öyle bir abarttı ki, baraka dikmekle yetinmeyip, bir de tuvalet yaptı.
Başbakan Erdoğan, nasıl ki Kars’taki heykeli eleştirirken o heykelin dikildiği yere vurgu yapıyor ve SİT alanı olduğunu söylüyorsa; beklerdik ki aynı tepkiyi Çifte Minareli Medrese için de gösterseydi ve Ahmet Küçükler’e, (hem de kendi partisinden, yani kendisinin gösterdiği bir aday) “Niye böylesine kıymetli bir eserin önüne bu barakaları yaptın ve ne hakla şimdi de tuvalet inşa ediyorsun?” diye sorsaydı……
Tayyip Bey’in, tarihi eserlere karşı nasıl duyarlı bir insan olduğunu biliyoruz. En azından İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığı sırasında nice yıkılmaya mahkum olmuş kıymetli eseri kurtardığını bilmeyen yoktur.
Kars’taki yanlışa nasıl müdahale etti ve de tepkilere rağmen geri adım atmadıysa, benzer bir çıkışı Çifte Minareli Medrese için de yapabilirdi.
Hoş hala zaman geçmiş değil.
Ahmet Küçükler’i çağırıp sorsa ki, “Niye o mahkeme kararını uygulamıyorsun?” zaten her şey çözülmüş olacak.
Çünkü ortada tapu gibi bir mahkeme kararı var ama uygulanmıyor.
Kars’ın o dönem görev yapan belediye başkanı, SİT alanına üstelik de yargının yürütmeyi durdurma kararına karşın, heykel dikmiş olması ne kadar kanunsuzluk ve kabalık ise, Küçükler’in de bile bile yaptığı o barakalar için verilen “yıkılsın” emrini uygulamaması o derece insanlık ayıbıdır ve de suçtur.
Şayet Ahmet Küçükler AK Partili olduğu için özel bir muamele görüyorsa, yani koruma zırhına alınıyorsa, burada maşeri vicdan sızlar ve tarih indinde o korumayı sağlayan kim olursa olsun suçlu olur.
Çifte Minareli Medrese sıradan bir eser midir ki, Ahmet Küçükler’in kişisel egolarına feda edilebiliyor?
Bazı dostlar, “Tamam da Tayyip Bey’in bu rezaletten haberi yoktur” diyor.
Olabilir……
Ama mazeret değil ki……
Tayyip Bey görmediyse bile Bakan Akdağ dahil bütün vekiller gördü, görüyor ve biliyor.
Onlar niçin susuyorlar, onlar niçin hakikat karşısında sırf aynı partideniz diyerek insanlık onurunu küçülten bir duruş sergiliyorlar?
Mahkeme-i Kübra’da Ahmet Bey’in kendilerine şafahat edeceğine mi inanıyorlar yoksa?!
Demem o ki:
Her kim yapmış olursa olsun, yanlış yanlıştır. O kişinin, ne hangi merkeze biat ettiğinin bir önemi olmalıdır, ne de mensubiyeti ona bir imtiyaz sağlamalıdır.
Kars’ta yapılırsa üstüne gidelim, Erzurum’da olursa görmezden gelelim, biçimindeki bir anlayış hakim ise şayet, biz bu anlayışa isyan ve itiraz ediyoruz.
İtiraz ediyoruz, çünkü bu anlayış sonunda kendisini yarı Tanrı olarak gören hastalıklı tipler doğurur……
O tipler, “Ben yaptıysam doğrudur, ben dediysem hüccettir, ben karar verdiysem hükümdür” demeye başlar ki, Allah korusun bu anlayış da felaketlerin en vahim olanıdır.
Sonuç olarak diyoruz ki:
Kars’ta nasıl SİT alanına yapılan heykel yanlış ise, Ahmet Küçükler’in de Çifte Minareli Medrese’nin yanına baraka, önüne dubleks tuvalet yapması da daha büyük bir yanlıştır.
Bu yanlış, Ahmet Küçükler’in AK Partili olması yüzünden görmezden gelinirse şayet, asıl o zaman yanmışız demektir işte……
Erzurum halkı, Ahmet Küçükler’den Çifte Minareli Medrese gibi olağanüstü güzel bir esere imza atmasını tabii ki hiçbir zaman beklemedi. Ama aynı halk iki kez üst üste seçtiği Küçükler’den, kendisinin yapamadığı eserleri yıkmasını da hiç düşünmedi ve beklemedi.
Başbakan Erdoğan’dan istirhamımız, lütfedip bir de şu Çifte Minareli Medrese’ye dönüp bakmasıdır.
Adım gibi biliyorum ki bir dönüp baksa, nasıl haklı bir isyan içinde olduğumuzu görecek ve Allah bilir ya, Ahmet Küçükler’i bir kaşık suda nasıl boğmak isteyecektir.
Değişmez kuraldır:
Yol yapamayanlar, rol yapar.
Başbakan Erdoğan “ucube” yakıştırmasını o heykel için yaptı. Halbuki çekirdek Erzurum’u bir gezip inceleyebilse o hiçte şık olmayan sözcüğü Erzurum için kullanırdı.
O kadar yani……
Kimse Küçükler’den, asırlar ötesine yürüyecek bir eser yapmasını beklemesine beklemiyordu ama şimdi yaptığı gibi de mahvedici ve yıkıcı olacağına da ihtimal vermiyorduk doğrusu……
Ahmet Küçükler, öyle tahrip gücü yüksek bir mayına döndü ki, sadece şehre zarar vermiyor, merkezi hükümetin Erzurum için yaptığı devasa hizmetlerin dahi kaynayıp gitmesine yol açıyor.
Erzurum’a onlarca belediye başkanı gelip geçti. Bunların bir kısmı hakikaten şehre mühürlerini vurdular, bazıları da varla yok arası oldular.
Ne var ki bu başkanların hiç biri adını, Ahmet Bey gibi tarihe böylesine kötü biçimde kazıyacak eylemler içinde olmadı.
Çifte Minareli Medrese’ye muadil bir eser kuramadıysalar bile, O eserin günümüze kadar gelmesini bi şekilde sağladılar.
Son söz:
Vicdan sahibi bir sanat tarihçisi gelsin şu Çifte Minareli Medrese’nin yanına dikilen barakaları ve önüne konulan dubleks tuvaleti incelesin. Eğer, “Hiçbir sorun yok, zaten her şeyin en iyisini bilen Ahmet Küçükler, bu konuda da yine isabetli karar vermiştir” şeklinde bir görüş bildirirse, biz de söz veriyoruz, çıkıp Ahmet Bey’den defalarca özür dileyeceğiz.
Var mı öyle bir sanat tarihçisi?
Biliyorum hayli sıktı ama vallahi son bir söz:
O sanat tarihçisi sakın üst kurul üyesi olmak için öpmedik el bırakmayan ucuz adamlardan biri olmasın……
Mehmet Şener
“Peki Erzurum’daki “ucube”yi ne yapacağız?” için 2 yanıt
Bir yanıt yazın
ERZURUM'DA HAVA
Cemal
2011 geldi ve hepimiz aslında beş yıldır nasıl boş yere oyalandığımızı göreceğiz.
7 şubattan itibaren AKP gündeminden erzurumun nasıl düştüğünü herkes görecek.
Acınacak haldeyiz de itiraf eden yok.
Umursamiyorlar çunku Erzurum unutulmus ve ihmal edilmis bir sehir.. Cemal bey’in dedigi gibi, gorecegiz bakalim 2011 kis oyunlari sonrasini.. Umarim ki bu ilgi ve alaka bundan sonrada devam eder ve Erzurum’un Turkiye’nin en onemli sehirlerden biri oldugu unutulmaz.. Serzenisinizde haklisiniz.. Insallah mesajiniz yerine ulasir ve bir kulaktan girip digerinden çikmaz.. Tesekkurlerimle… Serap Durmazpinar Kuruhasanoglu / France