Eski devirlerde kuyumcular yaptıkları yüzük, kolye, küpe gibi ziynetlerde kullandıkları elmasların arka kısmına foya adlı maddeyi sürer, bir çeşit ayna gibi ışıkların yansıtılmasını sağlarlarmış. Zamanla foyalar çıkar, dökülürmüş.
Yapılan işin sahte uydurma bir iş olduğu ortaya çıkarmış. “ foyası meydana çıktı” deyimi de o günlerden bu güne kadar ulaşmış.
Murat Bardakçı’da tıpkı bu hikayede olduğu gibi foya sürülmüş bir çalışmanın, foyasını döktü.
Ben bir çok kişinin aksine kendisine teşekkür ediyorum, o olmasaydı bu traskripsiyonun ( Osmanlıca bilmediğimizden) bu kadar hatalarla dolu bir çalışma olduğunu bilmeyecektik.
Murat Bardakçı Tarihin Arka Odası adlı programda yine Atatürk Üniversitesi tarafından hazırlanan Albayrak Gazetesinin traskripsiyon çalışmasını eleştirdi.
Bir çok hatayla dolu bu çalışma sonrasında Üniversite tarafından yapılan savunmanın yetersiz olduğunu vurguladı ve “ benim karakter analizimi yapacağınıza, adam akıllı bir çeviri yapsaydınız.
Üniversitenin ödeneği vatandaşların vergileridir. Bunu sormaya hakkımız var” dedi.
Kimse kusura bakmasın Bardakçı yerden göğe kadar haklı.
Zamanın yetersizliği, aceleye geldi savunması bence de geçerli bir savunma değil. Böyle hatalarla dolu bir çalışma yapmaktansa yapılmaması daha hayırlı bir iş olurdu. Ayrıca dedikodular çalışmanın büyük bir kısmını da yüksek lisans öğrencilerinin yaptığı yönünde.
Bir şeyi de çok merak ediyorum. Atatürk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesinde gerçekten Osmanlıcaya çok hakim hocaların olduğunu biliyorum. Bu metinlerin traskripsiyonunu yapmak o hocalar için tabiri caiz ise çocuk oyuncağı.
Ancak çalışmada onların isimleri yok. Kitap baskıya girmeden önce bile bu hocalara gösterilseydi eminim bu gün düşülen duruma düşülmezdi.
Örneğin Prof. Dr. Mehmet İnbaşı, Prof.Dr.Besim Özcan, Yrd.Doç.Dr. Ümit Kılıç Bu çalışmayı baskıya girmeden önce inceleselerdi eminim bu sorunların hiçbiri yaşanmayacaktı.
Savunma garip; Baskı yapıldıktan sonra hataları fark ettik ancak yetişmesi lazımdı. Zaman kısıtlıydı.
Geçen bir ağabeyimle bu meseleyi tartışırken çok hoş bir örnek verdi. “Bu beton değil ki donması için zamana ihtiyaç olsun.” Osmanlıca harfleri Türkçe harflere çevirmek, güçlü bir kadroya sahip tarih bölümü için ne kadar zaman alabilir ki?
İyi niyetle başlanılan bir iş maalesef fiyaskoyla sonuçlandı. Atatürk Üniversitesinin böylesi bir şekilde gündeme gelmesi de ayrıca bir Erzurumlu olarak beni üzdü. Umarım bundan sonra yapılan bu tür çalışmalarda daha dikkatli olunur.
Bir yanıt yazın