MENÜ ☰
Büyük Erzurum Sofrası
Erzurum Haber Gazetesi » Yazarlar » Dünya çok hızlı koşuyor
Belkıs Altuniş Gürsoy
Belkıs Altuniş Gürsoy
Tüm yazıları için tıklayınız.
Dünya çok hızlı koşuyor


İnsanlık asırların birikimini birbirine devrederek yol alırken pek tabiidir ki, değişerek yenilenerek yol almıştır. Hiç bir asır bir öncekinin aynı olmamıştır. Dünya bir değişimler, arenasıdır. Ama bu değişim bazen yavaş yavaş, yedirile yedirile seyrederken, bazen de takip edilemez derecede hız kazanmıştır.

Zamanın da tıpk insan gibi bir kaderi vardır bir hakimi ve bir hükmü. Kimi dönemler  sessiz ve derin bir akış, kimileri nice tufanların gizli hazırlığı içinde, kimileri hareketli, kimileri bereketli, kimileri de çetin ve acılı. Her devrin rengi başka, her devrin şekli başka. Hiç bir devrin zihniyet yapısı da diğerininki ile aynı değil.

Bazı yüzyıllar önemli hadiselerin birbiri peşisıra vuku bulduğu zaman kesitleri olmuştur. Üstüste keşifler, fetihler yaşanmış, yatağı değiştirilen bir nehir gibi tarihin akışı değişmiştir. Bazı dönemlerde  geçişler  daha yumuşak olurken, bazı dönemlerde  sert ve keskin virajlar almak zarureti doğmuştur.

15.Yüzyıl, asırların bir kavşak noktasıdır. Pek çok önemli hadise bu döneme rast gelmiştir. Bu  asırdan sonra sanki zaman kanat takmıştır. Adı üstünde Orta Çağı’ın ardından gelen Yeni Çağ’dır. O, her güne bir başka desenle uyanmayı kendisine  vazife edinecektir.

Bu yüzyılda matbaa keşfedilmişitr. Bu keşif, okur yazar oranının artmasında, bilginin yayılmasında büyük kolaylıklar getirmiştir.

İstanbul fethedilmiştir. Doğu Roma İmparatorluğu’nun başşehrinin Türkler tarafından alınması, dünya siyaset, ilim, sanat ve ekonomi dengelerinde çok büyük akisler uyandırmıştır. Rönesansın başlaması da dahil, sanki suya büyük bir taş atılmıştır. O taşa yakınlığı nispetinde halka halka yayılan bir dalga silsilesi,  pek çok hususu temelinden değiştirmiştir.

Amerika’nın keşfi, aynı yüzyılın bir başka devasa hadisesi olarak, bir domino  etkisi yaratamış  ve pek çok değişimi peşinden sürüklemişitr.

Arap yarımadası’ndan çıkıp da İspanya’da büyük bir medeniyet inşa eden Endülüs’ün yıkılışı da bu asra rastlar.

16. Yüzyıl  Osmanlı İmparatorluğu’nun yükselme devridir. Ama tecrübeyle sabittir. Zirve noktaları, aynı zamanda inişin de başlangıç  noktalarıdır. Devlet, 17. yüzyılı toprak kayıpları ile  kapatır. Zincirlerini kırmış bulunan Avrupa ise süratli bir  hamle atağına  girer.

18.Yüzyılda İngiltere’de Sanayi devrimi gerçekleşir. Orta Çağ’ın yıldızı Doğu, bu devrimin bir hayli uzağına düşer. Tabiiki doğurduklarının da…

Aynı asırda yaşanan Fransız İhtilali yine önemli bir kilometre taşıdır. Avrupa’da kök salan zihniyet değişiminin sarsıntıları tez zamanda bütün dünyaya yayılır. Bu devre, hürriyet, adalet, eşitlik, kardeşlik gibi kavramların boy atıp, filiz verdiği isyankâr bir devredir

19. Yüzyıl ilimde ve teknolojide patlamaların yaşandığı bir dönemdir. Pozitivizm  ve onun çocuğu Materyalizm meydanlarda dolu dizgin at koşturur olmuştur.

20. Yüzyıl iki dünya savaşına ve irili ufaklı bir çok savaşa ev sahipliği yapmış çok sancılı bir  süreçtir. Modernizmi, Postmodernizmi ve Küreselleşmeyi sinesinden çıkaran bu yüzyıl, başı dönmüş bir yüzyıl olarak tarihe geçse yeridir. Kuralların, geleneğin, değerlerin hallaç pamuğu gibi atıldığı aykırı bir zaman dilimi..

Çağımız bilgi çağıdır.

Bu çağ, makinalaşmanın yaygın ve hakim konuma geldiği, bireyselliğin arttığı, insanların yalnızlaştığı bir dönemdir.

Genellikle ”Az gelişmiş”, “gelişmekte olan” yaftasını yemiş olan doğu dünyasının başı önüne düşmüştür. Maddi, manevi, psikolojik anlamda baskı görmekte, kendilerini “gelişmişlere” benzetmeye çalışmaktadır.

Günümüzde  iki üç senede bir, hatta altı ayda bir  teknoloji değişmekte, dünya bir teknoloji çöplüğüne dönmektedir. Silah sanayi, uzay araştırmaları, kök hücre çalışmaları, genetik yapıyı değiştirme, canlı kopyalama derken akıl almaz bir değişimin  eşiğini gördük. Herşeyin insan için olduğu muhakkak. Ama bazen teknolojinin üreticilerini cezalandırdığına, banilerinden intikam aldığına şahit oluyoruz. Buna rağmen nükleer santrallerin, kendi elimizle yarattığımız birer “gayya kuyusu”olduğunu bile bile bizde de olsa diye harekete geçiyoruz.

Post modernizmin bir gereği olarak insan hızlı ve çok üretiyor. Çabuk ve kolay tüketiyor. Herşeyi kolayca harcayıp  bitiriyor. Kimse bu gidiş nereye demiyor. Çünkü insanın durup da uzun boylu düşünecek vakti yok. Hep bir şeyleri kovalamak derdinde, hep bir yerlere yetişmek telaşında.

Bizim nesiller kendi ömür merhaleleri içinde bir kaç nesle sığabilecek değişiklikler yaşadı. İçimizde nereden nereye geldik diye sorup da şaşırmayanımız var mıdır bilmem.  Küreselleşme, tek bir merkezden idare ediliyormuşcasına dünyayı küçülttü. Hepimize hayat modelleri, dünya görüşleri, yaşama biçimleri dayatıyor. Giyim kuşamımızdan, ev döşememize kadar hep zamanın dayattıklarına, medyanın direttiklerine boyun eğip irademizi rafa kaldırmak mecburiyetinde kalıyoruz. Tek tip olma yolunda mesafe katediyoruz.  Aksi taktirde dışlanacağımızı, devre dışı kalacağımızı düşünerek, kendimizi akıntının azgın sularına bırakıyoruz.

Bir çok hadise uzak yakın serpintileri ile bütün bir dünyayı etkiliyor.  Herkes bir diğerine ayak uydurmak endişesinde olduğundan birbirini derinden takip etmekte. İnsan, adı konmasa da bir kör yarış, bir rekabet ortamına dönüşen bu acımasız hayatta var olma mücadelesi veriyor. Bu düzen herkesi birbirine rakip olmaya zorluyor. Üniversite kapısında herkes herkesin rakibi, işe girişte hakeza.  Hızlı koşanlar, kendi rekorunu kıranlar yarışta öne düşerken, zayıflar, nefesi yetmeyenler arkada kalanlar, eziliyor. Bu oyunda aktörler, figüranlar bir de tamamen rol kapamayanlar,  sahne gerisinde kalanlar var.

Ama insan arada kaynıyor. Ama hayat kaçıyor. Ama beşerî değerler harcanıyor. Dünyanın öznesi insan, dünyanın nesnesi haline geliyor.

Böylesine başıboş bir gidişte insanın daha ağır bedeller ödemeden, kendi gerçeğine uyanması beklenir.

Belkıs Altuniş Gürsoy

 

 

 

📆 24 Haziran 2011 Cuma 11:48   ·   💬 2 yorum   ·   ⎙ Yazdır

“Dünya çok hızlı koşuyor” için 2 yanıt

  1. Hatice Şimşek dedi ki:

    ellerinize sağlık..

  2. F.Gül Koçsoy dedi ki:

    Bu hızlı hayat tarzının bizi kendimize yabancılaştırdığını, hayata ve insanlara tahammülümüzü daralltığını farkedebilirsek bir şeyler değişebilir. etrafımızdaki insanlara, okuduğumuz kitaba, hatta gideceğimiz tatile bile tüketilmesi gereken şeyler olarak bakıyoruz. Oysa ki herşeye biraz dikkat edersek, üzerinde durursak hayattan zevk almaya başlarız.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

ERZURUM'DA HAVA

ERZURUM
Esentepe Avrupa Konutları
YENİ SAYI

YAZARLAR

RÖPORTAJLAR

ANKET

Üzgünüm, şu anda etkin anket yok.

BAĞLANTILAR