Bu HES meselesi hep böyle mi sürüp gidecek?
Kaç günden beri Tortum’da yaşanan “HES gerginliği”ni izliyoruz.
Jandarma-polis müdahale ediyor, vatandaş direniyor.
Zaman zaman öyle arbede çıkıyor ki, ciddi biçimde yaralanmalar bile oluyor.
Müteahhit ise, “Ben devletten ruhsat aldım, bu işi yapacağım” diyor.
Ortada tam bir kaos var… Bu noktada herkesin haklı olarak sorduğu ana soru şu:-Peki bu durum nereye kadar böyle sürüp gidecek?
Evet; birilerinin bu soruya net bir cevap vermesi gerekiyor. Öyle ya bu kaos ortamı daha fazla böyle sürüp gidemez.
Mesele öyle şirazesinden çıkmış ki, ne köylü müteahhidin ve de DSİ’nin verdiği garantiyi ciddiye alıyor, ne de bir yetkili oraya gidip kimseyle konuşuyor.
Müteahhit iş yapmak istiyor, köylü “yaptırmam” deyip iş makinelerine saldırıyor, asker-polis ikide bir müdahalede bulunuyor.
Tortum ve Uzundere gibi halkı son derece munis ilçelerde sık aralıklarla bu manzaranın tekrarlanıp durması, ciddi anlamda rahatsızlık yaratıyor. Çünkü Tortum halkı ne polise el kaldırır, ne de askerine toz kondurtur. Buna rağmen bu görüntü yüzünden, sanki bir “çatışma” varmış gibi anlaşılıyor.
Köylü, HES yüzünden suyunun bütünüyle kesileceğine, bağının bahçesinin kuruyacağına ve yaşam alanının çölleşeceğine inanıyor.
Müteahhit ise diyor ki, “Hayır ne suyunuz kesilecek, ne bağınız bahçeniz kuruyacak, ne de köyleriniz çölleşecek.”
Taraflar birbirine inanmıyor ve güvenmiyor.
Oysa bu HES’lere onay veren, “haydi gidin yapın” diyen hükümet devreye girse ve tarafları alıp konuşsa belki de bu kaos ortamı olmayacak.
Dikkat ediyorum da politikacılar özellikle bu “mayınlı alan”dan uzak durmaya çalışıyorlar!
Hatta sütre arkasından köylünün direnişine arka çıkan politikacılar bile var.
Bir yanda Başbakan Erdoğan, bir yanda da Bakan Eroğlu her fırsatta HES’lerin önemine vurgu yapıp duruyorlar. Öyle ki, Başbakan Erdoğan birkaç defa HES’leri engellemek isteyen köylüleri sert dille eleştirmişti. Yani hükümet HES’lerin yapılması noktasında keskin bir irade taşıyor ve sert bir duruş sergiliyor.
Sadece bu manzara bile gösteriyor ki, kim ne kadar itiraz ederse etsin devlet derelerin üzerine bu santralleri kurduracak.
Madem gerçek bu, şu halde köylü ile asker-polis niye karşı karşıya getiriliyor?
Misal; Sağlık Bakanı Recep Akdağ ve AK Parti milletvekilleri niçin o köylere gidip gerçeği açıkça anlatmazlar? Üstelik de bu köy ve ilçeler neredeyse yüzde yüz oranında AK Parti’ye destek veriyor. Yani Bakan Bey veya vekiller gidip konuşsa halk daha güvende hissedecektir kendisini…
Müteahhit durup dururken dozeri, kepçeyi alıp derenin yamacına geçmiyor. Birisi -ki o birisi bizzat devlettir- diyor ki, “Al sana yetki ve proje git filanca derenin üzerine şu çapta bir santral yap.”
Film bundan sonra kopuyor!
Köylü, “yaptırmam” diyor; hiç de haksız değildir. Çünkü kendisine anlatılana göre HES yapıldıktan sonra her taraf kuruyup çöle dönecek. Bu durumda herkes ayağa kalkar ve isyan eder.
Hükümet tam tersini savunuyor:
“Hayır kimsenin köyü çölleşmeyecek”
Peki hangisi doğru?
Köylüye söylenen mi, devletin savunduğu mu?
İlim adamları kaçak güreşiyor.
“Evet köylüler böyle düşünmekle doğru yapıyorlar” dese, hükümetten azar işitmekten korkuyorlar.
“Hayır bu inanç doğru değildir” de demiyorlar.
Ne şiş yansın ne kebap politikası güdüyorlar!
Sonuçta; köylü, müteahhit ve güvenlik birimleri karşı karşıya geliyor.
Geçen yıl tutuklanıp aylarca hapiste kalan insanlar oldu. Çünkü güvenlik güçleri yasal işlem yapıyor ve direnen kişileri yargıya çıkarıyor.
Bu böylece sürüp gitmemeli…
Devlet ya projesine ve işine sahip çıkmalıdır, ya da köylünün feryadına ve itirazına kulak verip gereğini yapmalıdır.
Allah korusun yarın bir gün o kaos ortamında ya kan akarsa kim hesabını verecek?
Mehmet Şener
KaRADENİZ BÖLGESİNDEKİ HESW pojeleri ile Tortumda ki Hes projelerinin çevreye etkisi aynı mı olur ALLAH aşkına… Yılık yağış ortalamaları aynımı? Bize bırakılacak tarımsal amaçlı suyu,Cansuyu denilen suyun miktarıını müteahhidin adamımı denetleyecek?Avrupada nehirlerin yan kolları üzerine kurulmuş herhangi bir hes projesi var mı?Saygılar..