Ben ‘kök’ değerlerimi araştırıyorum gerekçesiyle bir başkasının olan değerler, hazineler bir başkasına mal edilmemeli, bir başkasınınmış gibi gösterilmemeli…
Sezen AKSU, KÖK adını verdiği yeni bir albüm çıkaracak.
Albümde ‘Sarı Gelin’ türkümüz de yer alacak, ama türkçe değil, ermenice seslendirilecek.
Eğer bunu yapacak olan sıradan bir şarkıcı olsaydı gülüp geçerdim. Dikkate almaz, üzülmeye bile değer bulmazdım. Gelin görün ki;dillerden düşmeyen nice şarkıyı seslendirmiş değerli bir sanatçımızdır Sezen AKSU.
O yüzden bu iş çok canımı sıktı,asabımı fena halde bozdu.
Sezen AKSU, şimdiye kadar yüzlerce konserde yaptığı şekilde çıkıp ‘Sarı Gelin’i Ermenice söyleseydi…
Bu kadar önemsemezdim.
Müzik evrenseldir.
Ermeni’lerle asırlar boyu birlikte yaşamışız.
Kültürlerimiz karşılıklı etkilenmiş.
Onlar bizim ezgilerimizi mırıldanmışlar, biz onların şarkılarını söylemişiz…
Der geçerdim.
Ama Sezen Hanım…
Albümüne KÖK adını vermiş.
Neden ‘KÖK’ demiş albümüne, neden KÖK’ü aradığı yolculuğa çıkarken dağarcığına bizim canım türkümüzü de azık olarak yerleştirmiş?
‘ Farklı içeriği ve sound’u nedeniyle Kök’e ağırlık vermek isteyen ‘ Sezen Aksu’nun, yeni albümüne ilişkin açıklamasına bir göz atalım:
“Kök derken çok derinlere giden bir müzikal araştırmadan söz ediyorum. Sadece kültürümüzün değil, insanlığın köklerinden izler taşıyan eserler bulmaya ve bu paralelde eserler üretmeye gayret edeceğim bu albüm için. Konsantrasyonumu bir süre sadece bu çalışmaya odaklamak istiyorum. Eski, yeni, bilinen ya da kuytularda kalmış birçok eserin gün ışığına çıkacak olmasından heyecan duyuyorum. Meslek yaşamımın bu noktasında ihtiyaç duyulduğunu hissettiğim bir çalışma olarak değerlendiriyorum “Kök”ü.”
Gördüğünüz gibi sanatçı albümüne çok özel bir misyon ve anlam yüklüyor.
Bu tür kültürel manifesto taşıyan eserlere imza atmalı sanatçılar.
Şairler, romancılar, ressamlar gibi müzisyenler de birer kültür dalgıcı gibi derinlere dalmalı. Gıdasını, suyunu arayan ulu çınar kökleri gibi maziden beslenmeli…
Ama bu arayış vicdanlı, insaflı, bilgili bir arayış olmalı…
Kök, toprağın derinliklerinde kendi özünü emmeli.
Ülkemizde yaşayan Ermeni, Rum ve diğer etnik kökenli vatandaşlarımız…Köklerini özgürce arayabilmeli, kendi kültürel değerlerine sahip çıkmalı… Biz de onların değerlerini kendi değerimiz gibi benimseyip korumalıyız.
Ama ben müziğimizin ‘kök’lerini araştırıyorum gerekçesiyle bir başkasının olan değerler, hazineler bir başkasına mal edilmemeli, bir başkasınınmış gibi gösterilmemeli…
Bunun adı kültürel gasp olur; miras eşkıyalığı olur, değer hırsızlığı olur.
Yüzde yüz Erzurum’un olan bir güzelim türküyü…
Özensizce…
Pervasızca…
İnsafsızca…
İzansızca…
Götürüp Ermeni’ye tapularsanız…
İşte orada size ‘KARTALIN KANADINDAN TÜY KOPARMAK MİNİK SERÇEYE YAKIŞIR MI HİÇ? ’ deriz…
Ermenice de söyle bu has Erzurum Türküsünü… Ama bu Ermeni şarkısıdır deme… Diye bir ricada bulunuruz.
O yumuşak sanatçı yüreğinizle, hassas kalbinizle yanlışınızı fark edip bu ‘kültürel gasp’tan vazgeçmenizi bekliyoruz. En azından ‘Bu güzel Erzurum türküsünü, Türk-Ermeni dostluğuna bir köprü olsun diye ermenice seslendiriyorum’ deseniz…Hiç mesele kalmaz…
Sezen Hanım…
Adı üstünde bunun… TÜRKÜ… Başka tapuya gerek var mı?
‘Seni vermem yâdlara / Nice ki bu canım sağ ‘ sözünü, PALANDÖKEN gibi başını duman bağlamış bir dadaştan başka kim söyleyebilir?
Bir sevdalı Dadaş’tan başka kimin dudağından dökülebilir: ‘
‘Hop ninen ölsün Sarı Gelin aman’
***
Hatırlarsanız birkaç yıl önce…
Bir politikacı tarafından yazılan romanın, Ermeni bir vatandaşımız tarafından senaryo hâline getirilmesiyle…
Konu gündeme gelmiş ve Sarı Gelin türkümüz Ermeni’lere mal edilmeye çalışılmıştı.
Birçok Erzurumlu dostla birlikte ortalığı ayağa kaldırmış, türkümüzü ‘yadlara’ kaptırmamak için epey çabalamıştık. ( KÖK dolayısıyla sosyal medyada gerçekten bilinçli bir çaba göze çarptı. Erzurumlular Birleşim Derneği (ERBİRDER) Yönetim Kurulu Başkanı Osman Nuri Toraman, güzel bir açıklamayla hislerimize tercüman oldu. Teşekkürü hak etti. Biz de birçok dostla birlikte ağırbaşlı bir tepki koymaya çalıştık.)
O günlerde kişisel internet sitemize ‘SARI GELİN KİMİN TÜRKÜSÜ’ diye ana bir bölüm açmış, Dr. Yunus ZEYREK ‘in güzel bir makalesini yayımlamıştık.http://www.vahdetnafizaksu.net/sarigelin.asp)
Adı geçen makalede yer alan şu cümleler benim kanaatimle yüzde yüz örtüşüyor.
‘Sarı Gelin türküsünün, nerede söylenirse söylensin, hâkim toplum olan Türklerden alındığı kesin olarak anlaşılmaktadır.Bu türkünün hiçbir yerinde Ermeni unsuru yoktur. Ermeniler, bir gün oluyor, el dokumalarımızdaki motiflere, bir gün oluyor ünlü bir mimarımıza sahip çıkıyorlar. Şimdi de Sarı Gelin türkümüzün, kendilerine ait olduğunu söylüyorlar. Bu iddianın da, Anadolu toprakları üzerindeki hayallerinden farkı yoktur.’
*************************************
TAZİYE
Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof.Dr. Davut YAYLALI ile Fazile, Nazile, Necla,Esra ve Güleser’in’ muhterem pederleri; değerli büyüklerim Hanifi, Şakir, Necdet, Vahdettin, Enver Yaylalı’nın amcaları, sevgili anneciğimin amcasının oğlu, rahmetli halamın eşi, rahmetli babamın yakın arkaşlarından muhterem;
ZAKİR YAYLALI’nın
vefatını derin bir üzüntüyle öğrenmiş bulunuyorum.
Cenab-ı hak gani gani rahmet eylesin, mekanı cennet olsun. Kederli ailesiyle yakınlarına taziyelerimi sunuyorum.
VAHDET NAFİZ AKSU
SARI ÖKÜZ/Hikaye bu ya zamanın birinde otlaklarda öküz sürüsü yaşarmış bu birliktelik sebebiyle aslanlar hep cılız ve yalnız aslanları avlarlarmış.Öküzlerin lideri Boz Öküz ve yanındakilere tatlı dille konuşmaya başlamış:
“Saygıdeğer öküz efendiler. Bugün buraya sizden özür dilemeye geldik. Biliyorum bugüne kadar sizlere zarar verdik. Ama inanın ki, bunların hiçbirini isteyerek yapmadık. Bütün suç hep o Sarı Öküz”de. Onun rengi sizinkilerden farklı ve bizim de gözümüzü kamaştırıyor, aklımızı başımızdan alıyor. Biz de barışseverliğimizi unutuyor ve saldırganlaşıyoruz. Sizle bir sorunumuz yok. Verin onu bize, siz kurtulun, yine barış içinde yaşayalım.”
Boz Öküz ve heyeti bu sözler üzerine aralarında tartışmış ve teklifi haklı bularak, Sarı Öküz”ü vermişler aslanlara. Bir tek Benekli Öküz karşı çıkmış ama kimseye derdini anlatamamış.
Bir süre sonra aslanlar yine aynı yöntemle gelip, bu kez Uzun Kuyruk”u istemişler.Boz Öküz ve heyeti, Uzun Kuyruk”u teslim etmiş, yine Benekli Öküz karşı çıkmış. Uzun Kuyruk, aslanların pençesi altında can vermiş.
Bu olay sürekli tekrarlanmış, her seferinde farklı bahanelerle. Sonunda öküzler zayıflamış, aslanlar küstahlaşmış. Artık, hiçbir bahane ileri sürmeden, doğrudan müdahale ederek, “Verin bize şunu, yoksa karışmayız” demeye başlamışlar.
Birer birer aslanların pençesinde can verirken, Boz Öküz ve birkaç öküz kalmış geride. İçlerinden biri liderlerine, “Ne oldu bize, nerede kaybettik biz bu savaşı? Oysa, vaktiyle ne kadar güçlüydük” diye sormuş.
Boz Öküz, Benekli Öküz”ün sözlerini hatırlayarak, gözleri nemli “Biz” demiş, “Sarı Öküz”ü verdiğimiz gün kaybettik bu savaşı..”
SAYGIDEĞER CANIM KARDEŞİM VAHDET’CİĞİM !. Her zamanki yazı ve şiirlerinizde olduğu gibi ERZURUM’umuzun kültürel değerlerine sahip çıkılması konulu bu yazınızdan dolayı size çok teşekkür ediyor, bir Dadaş evladı olarak duyarlı davranışınızı yürekten kutluyorum. Sağ olunuz var olunuz emeğinize, kaleminize ve o güzel yüreğinize sağlık diyorum.
Müzik her ne kadar da evrensel olup; müziğinin dili, dini, irkı olmasada Sarı gelin türküsünün ehemmiyeti ve önemi bakımından soyu bile Türk olmayan, Sezen AKSU’nun ermenice ve ermeni korosuyla birlikte icraya eteşebbüs etmesi; barışa, dostluğa, birlik ve beraberliğe hizmet etmeyip, aksine yaraları yeniden kanatacaktır.
Bu türkünün Azarbeycan’lılar ve Ermeniler tarafından sahiplenilmesi konusunda Rahmetli ERZURUM Halk Oyunları Derneği Başkanı Sayın Sebahattin BULUT ağabeyimiz sağlığında bir yazısında AZERBAYCAN ve ERMENİSTAN’da Palandöken’mi vardı ? gibi sözüyle açıklık getirmiştir. Sarı gelin türkümüze ne ERMENİSTAN’ın, nede AZERBAYCAN’lıların sahip çıkmamaları konusunda son noktayı koymuştur.
ERZURUM’un nerdeyse milli marşı haline gelen bu türküye başkaları tarafından sahip çıkılması hakkındaki söylevler ermeni mezalimini yaşamış ve Hocalı da hayatını kaybetmiş aziz şehit ecdadımızın, kemikleri ile birlikte aynı zamanda bizimde içimizi sızlatmaktan başka bir anlam ifade etmeyecektir.
Sezen AKSU istediği türküyü istediği dilde icra edebilir. Buna kimsenin bir itirazı olamaz. Fakat Erzurum’a ait olan hiç bir türkünün Ermenice ve ermeni korosuyla söylenmesine razı olmamız ve kabullenmemiz mümkün değildir. Sarı gelin türküsü; bir Dadaş delikanlısının çok güzel olan sarı bir ermeni kızına, aşk ve sevdasını dile getiren bir serzeniş olup, daha sonraları da türkü olarak dillere destan olmuştur.
Bu vesile ile bahse konu bu türkü öz be öz ERZURUM türküsü olup, aksinesini iddaa etmek densizlikten başka bir şey değildir. ERZURUM’ a has olan bu türkünün başkaları tarafından sahiplenilmesi abesle iştigaldir…
SARI GELİN
Erzurum çarşı Pazar
Leylim aman aman, leylim aman aman, sarı gelin
İçinde bir kız gezer
Hop nenen ölsün sarı gelin aman, sarı gelin aman, suna yarim
Elinde divit kalem leylim aman aman, leylim aman aman, sarı gelin
Katlime ferman yazar hop nenen ölsün, sarı gelin aman, sarı gelin
Aman suna yarim
Erzurum da bir kuş var
Kanadında gümüş var
Yarim gitti gelmedi
Elbet bunda bir iş var.
Palandöken yüce dağ
Altı mor sümbüllü bağ
Seni vermem yadlara
Nice ki bu canım sağ…!
eyvallah hocam…