MENÜ ☰
Büyük Erzurum Sofrası
Erzurum Haber Gazetesi » Yazarlar » Ya Küçükler, ya da Karadayı cevap vermeli…
Mehmet Şener
Ya Küçükler, ya da Karadayı cevap vermeli…


Dünkü ziyaretçilerimiz arasında bir grup vardı ki, söylediklerine ne kayıtsız kalmak mümkündü, ne de hallerine üzülmemek…
 
O grup, Yenişehir’deki İmar İskan Evleri’nin sakinlerinden sadece bir kaçıydı.

 
Son derece tutarlı ve haklı talepleri vardı.

 
Kimseyi suçlamıyorlardı, kimseye öfke duymuyorlardı.

 
Ama sökülen evlerinin yerine, biran önce yenilerinin yapılmasını istiyorlardı.

 
Gelin, isterseniz önce olayı bir özetleyelim; neydi bu İmar İskan Evleri meselesi ve niye birileri dertlerini anlatma ihtiyacı duymuştu.

 
Malumunuz, müteahhit-işadamı (hatta artık meslektaşımız) Ahmet Karadayı, geçen yıl son derece yerinde bir kararla, aslında yüksek riskli bir işe girişti:

 
Yenişehir’in en güzel yerine konuşlandırılmış olan ama günümüzde artık oturulamaz hale gelen İmar İskan Evleri’ni, hak sahiplerinden alıp, yerlerine tek kuruş talep etmeden yeni evler verecek…

 
Bu düşünce, çok kısa zamanda çevrede büyük destek buldu ve özellikle gelir durumu düşük olan o hak sahipleri için “umut” haline dönüştü. TOKİ gibi dev bir kuruluşun bile cesaret edemediği o projeye, Ahmet Karadayı “evet” dedi.

 
Karadayı, o mıntıkada yüzlerce ev yapacak, bir kısmından elde edeceği kazançla da, İmar İskan Evleri’nde oturanlara evlerini yapıp bedava verecek.

 
Böyle olmasaydı şüphelenirdik. Niye biri, birine bedava ev veriyor diye.

 
Gördük ki, mantıklı bir ticaret var ortada.

 
Hala geçerli bir proje; hatta bugün yarın belki de inşaat başlayacak. Lakin ortada sanki yolunda gitmeyen bir şeyler var. Daha doğrusu, iş yürüyor da galiba istenilen hızda değil.

 
Bu da, işte oradaki hak sahiplerini haklı olarak tedirgin ediyor.

 
Ziyaretimize gelen o grubun söyledikleri özetle şunlardı:

 
“Biz Ahmet Karadayı’nın verdiği söze güveniyoruz. O bizlere, ‘size evlerinize karşı ev vereceğim’ dedi. Böyle de olacağına yürekten inanıyoruz. Fakat ne var ki, istenilen hızda ilerlenemiyor bir türlü. Yaptığımız araştırmada gördük ki, müteahhitten yana bir sorun yok. Galiba belediyeler nezdinde işler çok yavaş gidiyor. Bu da bizi üzüyor. Çünkü bizler ya kiralarda ya da yakınlarının yanında kalıyoruz. Artık evlerimize kavuşmak istiyoruz.”

 
Evet…

 
Hak sahiplerinin söyledikleri bunlar.

 
Bundan sonrasını Ahmet Karadayı ve belediye başkanları söyleyecek.

 
Sorun nedir ki, şimdiye kadar inşaata başlanamadı, sorun nedir ki, her türlü hazırlığını yapmış olan müteahhit hala bürokrasiyle boğuşup duruyor? Belediyelerin birinci önceliği, kentsel dönüşüm değil miydi? İşte fırsat, bir müteahhit çıkıyor ve TOKİ’nin dahi sunamadığı koşullarda fakir-fukarayı ev sahibi edeceğini taahhüt ediyor.

 
Hatta mesele, taahhütten öteye geçiyor: Ahmet Karadayı, yüzlerce hak sahibi ile anlaşıyor, onların bir kısmını kiralık evlere yerleştiriyor ve artık harabe haline gelen eski evleri birkaç gün içinde söküp atıyor.

 
Sonra o hızı, sanki bir bıçak kesiyor!

 
İşte yaz mevsimi geldi de geçiyor bile… Beklenirdi ki, geçen şu süre zarfında inşaatlar yükselecekti.

 
Olmadı…

 
Peki sorun nedir ki, şu altın değerinde günler boşa geçiriliyor?

 
Müteahhit mi gerekli koşulları yerine getiremedi, yoksa belediyeler mi müteahhide postun kıllarını saydırıyor. Başta hak sahipleri olmak üzere, bütün bir şehir bu sorunun neden kaynaklandığını öğrenmek istiyor.

 
Ya belediye başkanları konuşmalıdır, ya da Ahmet Karadayı…

 
Besbelli ki er ya da geç o binalar yapılacak. Bunda kimsenin bir kuşkusu yok; yok ama neden şimdi yapılmıyor?

 
Tuzu kuru olanlar, bir fukaranın evsahibi olmasının ne demek  olduğunu bilemez. Onu ancak bir ömür harcayıp mütevazi bir eve kavuşan insanlar bilir.

 
Dün ziyaretimize gelenler işte o insanlardı. Yani bütün hayalleri, başlarını sokacakları bir eve sahip olmak isteyen emekli, emekçi ve dargelirli insanlar…

 
Haksız da değillerdi hani… Öyle ya, iyi kötü başlarını soktukları ve ailelerini sokakta kalmaktan kurtaran bir evleri vardı. Belki eskiydi, belki çok sıhhi değildi, olsun; ama onların evleriydi, yuvalarıydı…

 
Ahmet Karadayı’yı tanırız, “yaparım” dediyse, yapar.

 
Bilgi ve tecrübe birikimi de buna imkan veriyor, mali yapısı da…

 
Bendeniz belediye başkanlarının da bu meselede art niyet içerisinde olduklarına inanmıyorum. Hiç kuşku yok ki, o proje, Karadayı’ya olduğu kadar, onay verdiklerinden ötürü başkanlara da prestij kazandıracaktır.

 
Kurumlar arasında, nasıl bir tıkanma oldu bilmiyoruz. Bildiğimiz o inşaatların, şimdiye kadar çoktan başlamış olması gerektiğidir.

 
Bendeniz dün o yoksul insanları dinlerken son derece etkilendim.

 
Edepliydiler, kimseyi töhmet altında bırakmıyorlardı ve muradları bağcıyı dövmek değil, üzüm yemekti.

 
Soru soruyorlardı:

 
Daha çok bekleyecek miyiz?

 
Soru bu kadar basit.

 
İster Ahmet Karadayı, ister Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Küçükler, isterse Palandöken Belediye Başkanı Orhan Bulutlar…

 
Biri bir cevap versin de, kim verirse versin.

 
Nasılsa soru belli:

 
İnşaat niye başlamıyor?

 
Unutmayalım ki, mazlum insanların duası da, ahı da arşı sallar…

📆 20 Haziran 2012 Çarşamba 09:10   ·   💬 1 yorum   ·   ⎙ Yazdır

“Ya Küçükler, ya da Karadayı cevap vermeli…” için bir yanıt

  1. ALİ VELİ dedi ki:

    “Tuzu kuru olanlar, bir fukaranın evsahibi olmasının ne demek olduğunu bilemez. Onu ancak bir ömür harcayıp mütevazi bir eve kavuşan insanlar bilir.”..bakın bu söze takıldım ben,kim diyor bunu mehmet şener,tuzu kuru değilde yaş olanlardan biri:)) konunun aciliyeti ehemmiyeti var doğru ama sayın şener in bu lfı etmesi biraz anormal geldi bana..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

ERZURUM'DA HAVA

ERZURUM
Esentepe Avrupa Konutları
YENİ SAYI

YAZARLAR

RÖPORTAJLAR

ANKET

Üzgünüm, şu anda etkin anket yok.

BAĞLANTILAR