Mümkün ki birileri hemen topa girecek ve son derece masum duygularla dile getirdiğimiz bu önerimizin altında türlü manalar arayacak.
İşte onlar için peşinen diyoruz ki, hayır; ne popülizm yapıyoruz, ne de konjüktörel bir bakış sergiliyoruz. Bütün derdimiz, sadece yüksek sesle tartışmak ve bu şehirde atıl durumdaki “ortak akıl”ı harekete geçirmektir. Tabii ki, başarabilirsek…
Tartışılmasını arzuladığımız meseleye girmeden önce, izninizle küçük bir tespitte bulunmak istiyoruz.
Malumunuz Erzurum, nüfus oranına göre, en çok camii bulunan illerin başında gelmektedir. İlhanlı, Selçuklu ve de Osmanlı eserlerini bir kenarda tutarak söyleyecek olursak, camii zengini bu şehirde esasında şöyle mimari açıdan şaheser diyebileceğimiz tek bir mabet yoktur. Haydi Selimiye’yi, Süleymaniye’yi, Sultan Ahmet’i, (başkentte ki Kocatepe’yi geçtik) yakın tarihimizde bile iz bırakmış bir camiimiz yoktur.
Şu otuz-kırk yıl içinde inşa edilen camilerimizin tamamı, önemli camilerin birer çok kötü taklitleridir ve hiç biri özgün bir mimariye sahip değildir. Tamam; büyüktürler, hatta “selatin camii” dahi sayılabilirler ama Türk İslam sanatı tarihi açısından bir değer ifade etmiyorlar. Çünkü, taklittirler ve birer kötü kopyadırlar.
Bir camiinin büyük ve çok minareli olması o camiyi mimari açıdan değerli kılmıyor.
Özgün olmalı, farklı perspektif sunmalı ve daha öncekilerine benzememeli…
Erzurum, camii zengini bir şehir ama şahaser camileri olan bir şehir değil.
Bu durumu, ister iktisadi şartlarla izah edin, ister sosyolojik bir bakışla; fark etmez. Değil mi ki, Erzurum, mabedi çok ama simge bir mabedi olmayan bir şehirdir.
Başka bir ifadeyle Erzurum, tıpkı gecekondu semtleri gibi, gecekondu camilerle doludur.
Karşı çıkabilirsiniz; “Hayır, Erzurum’da çok muhteşem camiler var” diyebilirsiniz.
Saygı duyarım, fakat bu sizi haklı çıkarmaz. Çünkü sanatın ve mimarinin bir tarifi var.
Bizdeki camiiler, o tarife zerre kadar uymuyor.
Bu tespitten sonra gelelim asıl meseleye:
Son günlerin en hararetli tartışması malum… Hükümet İstanbul’da Çamlıca Tepesi’ne hayli iddialı bir camii inşa etmek istiyor. Bu niyeti son derece olumlu bulanlar da var, itiraz edenler de… O bahsi diğer, bizim konumuz Çamlıca’ya çok minareli bir cami uygun olur mu, olmaz mı değil. Bizim önerimiz şudur:
Erzurum’a şöyle çok esaslı bir camii yapılsa nasıl olur, sorusuna cevap aramaktır.
Evet… Camiimiz çok, hatta neredeyse her adım başı camii var. Lakin “filanca camii de Erzurum’da” dedirtecek bir eserimiz yok.
Biliyorsunuz, büyükşehir belediyesi Aziziye Parkı’nda kapalı otopark yapıyor; iyi de ediyor. Zira önemli bir ihtiyaca cevap verecek. O park sahipsizlik yüzünden adeta ortada kalmış bir parktır. Yer Hazine’nin diye ne belediye şefkat gösteriyor, ne de Hazine dönüp bakıyor.
Orada Aziziye Anıtı var. O anıtın orijinal hali korunmak kaydıyla, ya başka bir bölgeye nakledilse, ya da bahçenin başka bir kenarına yerleştirilse de, parkın tam ortasına, şöyle altı minareli ama özgün bir mimari ile muhteşem bir camii kondursak iyi olmaz mı?
“İyi olur”, “kötü olur” gibi bir hüküm vermeden önce, tartışalım.
Bu şehir adına yüreğinde sevgi pınarları coşan her insan bi şey söylesin; fakat saldırmadan, hakaret etmeden…
Medeni ölçülerde tartışalım…
Diyoruz ki, Erzurum’un simge olabilecek bir camisi yok. Her ne kadar, Ulucami, Lalapaşa, Rüstempaşa, Muratpaşa gibi geçmiş yüzyılların izlerini taşıyan mabetlerimiz mevcut ise de, bunların hiç biri mimari açıdan asla başyapıt değildir.
Diyebilirsiniz ki, “Aziziye Parkı değil, filanca yerde olsun”
Elbette…
Biz, Aziziye Parkı derken, çok özel bir sebebe dayanmıyoruz. Sırf şehrin Batı cenahından girişi ve çok albenisi olan bir mevkii diye orayı önerdik. Tabii ki, başka bir yer de olabilir.
İstanbul’da camiinin en muhteşemleri var. Ama buna rağmen hükümet Çamlıca’ya, yani o yüksek tepeye, bu çağın mührünü vurmak istiyor. Maksat, camii ihtiyacını gidermek değil. Maksat, yaşadığınız çağda size ait bir imza olmasıdır. AK Parti de bunun peşinde…
Biliyoruz ki Erzurum iktisadi açıdan, öyle muhteşem bir eseri finanse edecek yapıda değil. Yani, “halk parasını versin yapalım” derseniz, ortaya mevcutlardan farklı olmayacak gecekondu camileri çıkar ki, bu da asla arzulanan hedef değildir.
Hayalimizdeki camii, ancak kamu eliyle olabilir.
Biliyoruz mevcut yasalar buna cevaz vermiyor. Çünkü devlet camii yapamaz, en fazla ufak tefek yardımda bulunabilir o kadar.
AK Parti öyle güçlü bir hükümet ki, isterse bu yasal engeli aşabilir ve geliştireceği bir formülle Erzurum’a simge bir mabet kazandırabilir.
“Efendim, şehir fukara bir şehir, işsizimiz çok, esnaf perişan halde, Allah aşkınıza başka bir derdimiz kalmadı da sadece çok minareli bir camii işimiz mi kaldı, bırakın üretime dönük bir iş yapılsın” diyebilirsiniz…
İnanın ki, yüzde yüz haklı olursunuz.
Dedik ya, bizim ki sadece bir öneri, istiyoruz ki tartışalım.
Misal; o tartışmanın sonunda çok minareli bir camii yerine, çok büyük bir fabrika fikri çıkarsa başımızın üstüne…
Ama bi şey yapalım. Böyle avara-savara oturmakla şehir irtifa kaybediyor.
Hiç olmazsa tartışalım, araştıralım, sancı çekelim…
Beni böyle bir yazı yazmaya, önceki gün sohbet ettiğimiz Palandöken eski belediye başkanı dostumuz Cenap Köksal Birdal sevk etti. O, sürekli bu şehir adına kaygı duyan ve bi şeyler yapmaya çalışan bir Erzurumlu…
Hoş illa da bir camii olsun demedi, ama Erzurum’un bütün Türkiye genelinde örnek gösterilebilecek, yakın tarih imzasını taşıyan bir camisi olmadığını söyledi. Ve bu tespitinde de çok haklıydı.
“Bize fabrika lazım, fabrika” diyen dostlar, elbette haklısınız ama sadece bağırmakla, her şeye itiraz etmekle, olumlu gelişmeleri yok saymakla kimse bize fabrika yapmıyor; bunu bunca yılın sonunda gördük. Acı ama gerçek bu…
Evet bu şehri fukaralık zilletinden kurtarmak ve bireyleri öz güvenleri gelişmiş insanlar haline getirmek için, önce iktisadi kalkınma gerekiyor.
Doğru…
Doğru; ama o halde niye bu doğru konusunda kimse bir adım atmıyor?
Camii olsa da olur, olmasa da (olsa hiç de fena olmaz) asıl bu şehrin insanları silkinip ayağa kalkmalıdır.
Şöyle başınızı çevirin bi bakın Türkiye’ye, göreceksiniz ki bizden başka her yerde muazzam bir hareket ve samimi bir çaba var.
Ya biz?
Evet; ya biz ne yapıyoruz?
Söyleyelim:
Şu kadar masum bir tartışmaya dahi tahammül gösteremiyoruz.
Her neyse…
Tutunuz ki, bu öneri kabul gördü ve hükümet de iltifat etti.
O halde o büyük mabedin adı ne olmalıdır?
Fantezi bu ya…
Cenap Bey’le müşterek bulduğumuz bir isim:
Erzurum Büyük Camii
Yahu hemen sövüp saymayın; az sakin olun ve gelin tartışalım.
Sevgili ustad. Bahsettigin camiyi biz universtenin bati kampusunde yaptiriyoruz. Ulu caminin iki kati kapasitesinde. Minareleri insallah Turkiyede henuz benzeri olmayan bir mimaride. Iletisim teknolojilerini kullanmaya calisiyoruz. Hoca laptopla vaaz verecek. Cemaat projeksiyonlardan izleyecek. Mimari ve statik projesi bana ait. Gezmek istersen beni arayabilirsiniz. Selamlar.