2012 yılı 17 Eylülünde eğitime Fatih projesi“Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketi (FATİH)” ile başlayacağız. Okullara yeni sistem için tahtalar kurulmaya başladı. Bakanlığımız çok sayıda Kanun, tüzük, yönetmelik ve genelge hazırlayarak teferruatları belirledi. Fatih projesi ile birçok yenilik okullara girecek. Okullarımızda teknolojinin etkin kullanılmasını bizde çok fazla önemsiyoruz. Teknoloji eğitimde mutlaka araç olarak kullanılması gerekir. Muhakkak surette sınıfta teknoloji yerini almalıdır.
Eğitim, kullandığı teknolojiyle değil, içeriği ile önemli olmalı. Eğitimin bütününde daima öne çıkması gereken öğe, “Ne-Neyi öğretiyoruz? Nasıl öğretiyoruz?” olmak zorunda. “Neyi kullanarak öğretiyoruz?” da elbette önemli ama, ikinci derecede… Çünkü, araç-gereç (yani teknoloji) donanımsa, araç-gereçle öğretilecek “şey” de yazılımdır .1980’lerdeki 1 milyon bilgisayar(her okula bir bilgisayar) projesinden beri, şimdilerde teknolojiyi Buzdolabı alır gibi okullara sokmaya çalışıyoruz.İyi tasarlanmamış, gerekenler tam detayı ile yapılmamış projelerin başarısızlığı toplumda “teknolojinin gereksizliği” düşüncesini güçlendirir. Eğer bir eğitim sisteminin tüm girdi, süreç ve çıktıları yapısal olarak iyi işler haldeyse teknoloji artı değer katar. İyi işlemeyen, memnuniyetsizlik oluşmuş bir sisteme teknoloji entegre etmek zor olabilir.
Üniversitelerde gerçek anlamda öğrenciye model olabilecek fedakar,kaliteli ve şuurlu öğretmen yetiştirilmeden , eğitimde istenilen başarı sağlanamaz.
Öğretmenlerin birkaç yıldır MEB de uygulanan yanlışlar ve basın ve kamuoyunda haklarında konuşulan meselelerden dolayı moral bozukluğu düzeltilmeden, değersiz oldukları kanısı ortadan kaldırılmadan, yapılan araştırmalar da genel olarak akıllı tahtaların öğrencilerin daha hızlı, etkili ve eğlenceli bir şekilde öğrenmesine katkı sağladığını gösterse de süreç bu şekilde devam ederse akıllı tahtaların beklenen yararı sağlayamayacağı ve istenilen sonuca ulaşılamayacağı muhakkaktır.
Dünyadaki benzer tecrübeler, teknolojiye yapılan her 1 dolarlık yatırımın yanı sıra, 1 dolarda öğretmen eğitimine ve öğretmene yatırım yapılması gerektiğini gösteriyor. Araçlar amaç kılınırsa, öğretmen eğitimin ana merkezi olmaktan çıkarılıp nesnesi haline getirilip değersizleştirilmeye çalışılırsa Bu noktada, söz konusu teknolojilerin sınıf ortamında kullanımı sürecinde asıl uygulayıcı rolünü üstlenen öğretmenler memnun edilmesse bu sistem başarılı olmaz. Çoğunlukla toplanmaktan ve zaman kaybından başka hiç işe yaramayan hizmet-içi öğretmen eğitimleri ile telekonferanslarla öğretmenleri ikna edileceği düşünülmesi yanılgıdır.
Asıl sorun olan öğretmeni memnun etmemek ve ikna etmemek gibi önemli bir sorunu çözemeden,tabletlere dini ve milli değerlerimiz konulmadan ,bilgisayar alımı, sınıfa akıllı tahta koyma, sınav sayısını artırma, öğretmene sınav koyma, performans sistemi getirme gibi kolay işlere yönelinirse başarısızlık ortaya çıkar.
Çocuğundan habersiz aileler çocukları, öğrencilerinden habersiz veliler öğrencileri, öğretmenlerinden habersiz bakanlık da eğitimi için başarı getiremez..
Milli Eğitim’de yeni bir dönem başlıyor. Güzel bir fırsat var önümüzde. Sayın Milli Eğitim Bakanımızın ifade ettiği gibi ‘yeniden yapılanma’ fırsatı… Evvela kalbi kırılan, onurunun zedelendiğini düşünen, eğitimin her dakikasına şahitlik ve liderlik eden öğretmenle helalleşmek gerekir.
‘Hadi yeni bir sistemde başarılı olun’ demekle, bir haftalık eğitimle çözülecek mesele değil . Bir dönüşüm, bir seferberlik, bir heyecan projesine ihtiyaç var. Bakanlık çok önemli bir projeye başlıyor ve bunun için 8 milyar tl harcıyor ama yönetenler yaptıkları açıklamalar,uygulamalar ve ortaya konan ayrımcılıkla öğretmende heyecan bırakmadığı için ortada heyecan yok. Öğretmenler sadece susuyorlar ve izliyorlar. Finlandiyalı bir öğretmen yedinci sınıfa kadar matematik, spor, müzik, yabancı dil dahil hemen tüm dersleri tek başına verebiliyor ve eğitimde kaliteyi yakalayabiliyorsa, bizim öğretmenimiz daha iyisini yapabilir. Yeter ki eğitimi dini ve milli değerlerimiz çerçevesinde inşa edelim ve eğitimin öznesi olan öğretmene güvenelim,değer verelim,değer verdiğimizi gösterelim ve fırsat sağlayalım. Eğitimi bürokratik ya da bilimsel girişimlerle veya sadece teknoloji ile dönüştüremeyiz. Önce öğretmeni ve onun üzerinden toplumu inandırmak durumundayız.
Zemin olmadan şekil olmaz.
ABDULLAH İKİNCİ
ÖĞDER-ERZURUM ŞUBE BAŞKANI
çok doğru tespit.öğretmenler moralsiz.bir kaç yıldır olur olmaz açıklamalr ve uygulamalr öğretmeni soğutmuş durmda.bende öğderin bu açıklamsını önemsiyorum.ve hükümet öğretmeniş emnune decek bayram müjedisni bekliyorum.okula çılamdan şu ek ödemeyi versinler artık.