Geçen hafta pimi çekilmiş bir el bombası gibi Türkiye’nin başta İstanbul olmak üzere birçok şehrine ateş düştü. Bu insanları bu kadar çok tahrik eden olay neydi diye sormamıza rağmen, bir mana veya bir neden bulmada hakikaten zorlandık.
Amaç ve sonuç anlamında hala anlayamadığımız bu olaya karışan vatandaşların bu işi yaparken hangi ruhaniyetle bu eylemi gerçekleştirdiler…
Taksim meydanında gezi parkında hakikaten bir ağaç katliamı için bir isyan mıydı?… Bu bir yaşam tarzına karşı yapılan bir baş kaldırış mıydı?, Hükümete karşı sabırsızlık mıydı? Muhalefetin bir tezgahı mı ? Dış ve iç kötü mihrakların provoke ettiği bir karışıklığa neden olma çabaları mıydı? O kadar çok soru ve o kadar çok yorumlar yapılıyor ki, kimin ne dediğine değil, bu olayların bir anda patlamasına dahi anlam veremiyor.
Bu işin bu kadar organize bir şekilde diğer illere yayılması elbette ki bir rastlantı değil. Çünkü artık sosyal medya o kadar anlık haberdar ediliyor ki, neyin doğru neyin yanlış olduğunun dahi sorgulanmasına müsaade edilmeden eylemler veya hareketler başlıyor.
Günlerdir bu halk niye sokakta yatıp bu eylemlerin içerisine giriyor? Erkek kadın çoluk çocuk bu eylemde işi ne? Anlayana aşk olsun. Şöyle önüne geçip gelsene kardeşim senin şu yaptığını bana anlat, bakarsın benimde meselemdir demeye kalk, inan ki sana anlatacağı hiçbir şey bulamaz….
Son günlerde işin boyutu tamamen emperyalist ve sol görüşlü örgütlerin adresi haline geldi. Bir de yıllardır içlerine hazmettiremeyen 80 önceki koministlerin ukteleri birden bire hortlayıverdi. Ne de çok kinleri varmış… Kusacak, sövecek, yakacak ve yıkacak bir anlık fırsat arıyormuşlar da haberimiz yokmuş. Bunların amacı ağaç, çiçek, böcek değil, bunların amacı 80 önceki sokaklarda kan ve ölüm sahnelerini bu millete bir daha yaşatmak.
Şimdilerde en önemli sermayeleri de adını koydukları ‘ 90 kuşağı’. Allah’ını seversen şu ülke artık kuşakların pirim yapmadığı ama kendisini bir kuşağa dayandırarak mağduriyet ve bastırılmışlığının bahanesiyle kışkırtma eylemlerle gündem peşindeler.
Hal böyle olunca da dış mihrakların ekmeğine yağ sürmede de gecikme yaşanmıyor. Bakın son 2-3 aydır bu millet rahat bir nefes alıyor. Hiçbir kötü haber gelmiyor. Anneler ağlamıyor, huzur ve mutlu bir üç ay geçerken, dün o dağlarda kurşunlar atılıp askerler şehit olurken, bu gün o kırsalda çocuklar top oynuyor, mangallar yakıyor,aileler huzur içerisinde piknik yapıyor. Yani herkes mutlu. Beğenmeyen, beğenmez ama Akil heyeti Anadolu’da büyük bir rağbet gördü.. Onlar kırsaldaki insanların isteklerini , sorunlarını dinliyor. Yani her şey güllük gülistanlık.
‘Oysa su uyur düşman uyumaz’. ‘Bu kadar mutluluk bu milleti bozar’ misali halkı rahat ettirmeme gayesi ile kötülükler tekrar gündeme gelmeliydi. Taksimi Tahrire benzeten zihniyet, Arap baharını Türk baharına çekmeye çalışan beyinler, CHP muhalefetin temel sermayesi küfür, saldırı üstüne saldırı…
Oysa hak arayışının asıl adresi sandık olduğunu bile bile ağzına dahi alamadığı seçim üzerinden yapılacak saldırıyı bu sol görüşlü ve emperyalist güçler birde para babaları, gençler üzerinden hem de siyasi görüşü olmayan masumane hayatını özgürce geçiren gençler üzerinden teröre başladılar. Başbakan Erdoğan’ın dediği ‘Çapulcu’ kelimesini övünülecek bir unvan gibi kendilerine yamadılar. Gerçi yamamakta haklıydılar çünkü onlar gerçekten çapulcu olan o aydın görünen, bu milletin verdiği destekle kendilerini sanatçı, siyasetçi, aydın ve eski siyasi sabıkalılara Allah gerçeği söyletti.Ve o gençlere giderek kendilerinin de çapulcu olduklarını itiraf ettiler. Bunu saf ve temiz görüşlü gençler destek anlamında gördüler. Oysa onlar gerçeklerini dilleriyle itiraf ettiler. Gezi parkında sokakta sabahlayan o gençlerin içerisindeki kincileri çıkartın geri kalanı tamamen maceraperest, ailesi ve çevresinden dışlanmış, ayyaş, asi ve batı sempatisyanı. Aşırı yaşayan maceraperestlerin gününü gün etme sevdasından başka bir şey değil.
Dolmabahçe’de polislerin önünden kaçan eylemciler, Bezm-i Alem Valide Sultan Camisine girerek orada yaptıkları saygısızlığın boyutunu anlatırken bile üzülüyorum. Benim kutsal mabedimde Allah’ın evine, ayakkabılarla girmeden tutunda, orada bira şişelerinin ve sigara izmaritlerinin bulunması dahi işin mehabetini gözler önüne serdi.
Taksim veya diğer illerdeki destekçi gurupların milli servete verdiği zararları da sıra sıra yazmaya gerek yok. Her sokakta, her caddede yakılmış, yıkılmış otobüsten, otomobile, polis Tom’larından esnafın dükkanlarının yağmasına kadar birçok rezillik diz boyu…
Bakın işin mehabeti bundan sonra neyi getirecek, az çok bunu tahmin edersiniz. O Taksim’de birlikte yatan kalkan o gençlere namus, ar ve nefis kutsallığını da kaybettirecek. Daha şimdiden oralarda akşam saatinde başlayan ahlaksızlığa hiç kimse değil, orada yatan kalkan gençlerin aileleri yara alacak.
Bu parkta beş on gün sonra ne kokular gelecek tahmin edemezsiniz. Namusunu yitirenden, alkol bağımlılığına, esrarından yağmacılığa kadar gidecek bir gençlik tehlikeleri çıkacak. Peki bunların telafisini o parka veya onu destekleyen guruplara nasıl yansıyacak…
Olan olacak vesselam. İnşallah bu gençler biran evvel sıcak evlerine ve yataklarına giderde kendilerinin hayatını karartacak bu sürecin zararından teyet olarak geçmiş olurlar. Yoksa ‘ölen ölür sağlar bizimdir’ zihniyeti şu anda o gençleri perde arkasından izbe iz izliyor.
Bu provoke eylem artık maceracılıktan çıkıp büyük bir toplumsal tehdit olmaz ve o gençlik bu ülkenin cennet olduğunu hatırlar ve birlikteliğini koruyucu yaşamına geri döner.
Acaba sayin Cahit HINISOGLU bu: “Gezi parkında sokakta sabahlayan o gençlerin içerisindeki kincileri çıkartın geri kalanı tamamen maceraperest, ailesi ve çevresinden dışlanmış, ayyaş, asi ve batı sempatizyanı. Aşırı yaşayan maceraperestlerin gününü gün etme sevdasından başka bir şey değil.” gibi ifade ettigi bu soylediklerine Kendisi Inaniyor mu ” Pek zannetmiyorum!! Kabul edelim etmeyelim ulkede bir insani arayip bulma sureci baslamistir. Artik durdurulamaz. Atip tutmaktansa bunu derinligine anlamak yi iolacak.