MENÜ ☰
Büyük Erzurum Sofrası
Erzurum Haber Gazetesi » Manşet, Tortum » Serdarlı Hes Projeleri
Serdarlı Hes Projeleri


Son yıllarda giderek büyüyen enerji açığını kapatmaya yönelik olarak hükümetler tarafından geliştiren projeler, uygulama aşamasında önemli bir toplumsal dirençle karşı karşıya kalmaktadır.

Sorun, bu projelerden elde edilecek enerjiye karşın ödenecek bedelin oldukça ağır olmasıdır. Bu durum, toplumları ödenecek bedel ve elde edilecek çıktı açısından bir ikileme sürüklemektedir. Örneğin, İlisu’da bu bedel, tarih, kültürel miras ve çevre, İkizdere’de çevre ve kültürel miras olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bağlamda, orta ve uzun vadede ulusal ve toplumsal çıkarlar göz önüne alınarak bu projeleri değerledirmek en rasyonel yoldur. Çünkü enerji insan yaşamının olmazsa olmazıdır ve ülkemizin enerji açısından büyük ölçüde dışa bağımlı olduğuda yadsınamaz bir gerçektir. Dolayısıyla, bir alternatif sunulmadan, bir çıkış noktası gösterilmeden, nükler, hidrolik veya termik bazlı olsun, enerji projelerine karşı durmak elbetteki bir çözüm yolu olarak görülemez. Aksi halde, kentlisinden köylüsüne gelecekte tahayyül dahi edilemeyecek olumsuz sonuçlarla karşılaşmamız kaçınılmaz bir sonuçtur.

Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı tarafından uygulamaya konulan ve sayıları binlerle ifade edilen mikro-enerji projeleri enerji açığının kapatılmasına yönelik oldukça olumlu bir yaklaşımdır. Çünkü bu projeler, iyi planlandığı ve yerel toplum ve yönetimlerin mutabakatıyla uygulamaya konulduğu zaman, yukarıda ifade edildiği gibi bir ikilemin yaşanması söz konusu değildir. Bu mikro projelerle, çevre, toplum ve enerjinin aynı anda kazanması pek ala mümkündür.

Fakat bu kadar çok sayıdaki projeyi bu kadar kısa sürede hazırlayıp uygulamaya koymak, bu projelerin birçoğunun fizibilite ve Çevre Etki Değerlendirmeleri (ÇED)  açısından çok yetersiz kalmasına neden olmuştur. Çevresel etkileri yeterince irdelenmeden uygulamaya konulmaya çalışan bu projeler, hem toplumsal hemde çevresel anlamda yıkımları beraberinde getirmeye gebedir.  Bu yıkımların son örneklerinden birisi Tortum İlçesi Serdarlı Beldesinde yaşanmaktadır.

Bilindiği gibi Tortum İlçesinde yerleşimler dar ve oldukça sert topoğrafyaya sahip vadiler boyunca sıralanmıştır. Bu haşin topağrafik yapı nedeniyle Tortum İlçesi,  ülkemizdeki erozyon yoğunluğu sıralamasında ikinci sırada yer almaktadır. Buda, bu bölgenin ne kadar kırılgan bir ekolojiye sahip olduğunun en bariz göstergelerinden birisidir.  Bu vadiler boyunca akan çay güzergâhlarında oluşan yüksek kot farklılıkları, şüpesiz yenilenebilir enerji üretimi için önemli bir potansiyel oluşturmaktadır. Bölgenin ekonomik üretim düzeyi göz önüne alındığında, elde edilecek enerjinin önemli bir katma değer yaratacağı aşikardır. Ama bu enerjiyi üretmeye yeltenirken çevreyi ve toplumu yok saymak, teknik ve toplumsal barış anlamında geçerli bir yol değildir.

Serdarlı Beldesinin de yer aldığı vadide oluşmuş olan ekosistem, ülkemizde doğallığını muhafaza edebilmiş ender ekolojilerden birisidir. Tarımsal üretim sistemi geleneksel yapısını büyük ölçüde muhafaza etmiş teknoloji kullanımı ve mekanizasyon çok düşük düzeyde kalmıştır buna bağlı olarakta kırsal miras büyük ölçüde korunmuştur. Tarıma elverişli alanların yetersizliği nedeniyle yoğun bir göç vermiş olan belde, göç eden insanlar içinde bir cazibe merkezi olma vasfını büyük ölçüde sürdürmüştür. Bir diğer pozitif olgu da, biyoçeşitliğin bozulmadan korunduğu, kafkas üçgülü gibi, küresel anlamda ekonomik değeri olan endemik türleri bünyesinde barındırıyor olmasıdır. Halihazırda, doğada yok olmuş, sadece bitki gen bankalarında muhafaza edilebin bir çok meyve türüne in-situ (yerinde koruma)  muhafaza alanı olarak hizmet etmeside gözden ırak tutulmamalıdır.

Avrupa Birliğinin benimsemiş olduğu son Ortak Tarım Politikaları (CAP) kapsamında, biyo-çeşitliliğin ve kırsal mirasın korunmasına çok büyük bir önem atfedilmiş ve Doğal Değeri Yüksek Tarımsal Alanlar (High Nature Value Farming) diye adlandırılan ve kırsal alanda biyoçeşitliliğin ve kültürel mirasın korunmasını hedefleyen bir program geliştirmiştir. Bu program kapsamında, geleneksel yapısını muhafaza ederek biyoçeşitliliğin korunmasını ve kırsal mirasın nesilden nesile aktarılmasını sağlayan ekosistemlerde yaşıyan çiftçilerin bu yaşam tarzlarını devam ettirebilmeleri için desteklenmesini öngörmektedir.  Ülkemizde de, Doğal Değeri Yüksek Tarımsal alanlara ilişkin kriterler ve bu kriterleri sağlayan ekosistemler üzerine ön araştırmalar yapılmıştr. Bu çalışmada, Tortum vadilerinde yer alan yerleşimler, bu kriterleri en üst düzeyde sağlayan alanlar olarak belirlenmiştir. Bu durum, mevcut sistemin bozulmadan muhafa edilmesi halinde, bu bölgenin gelecekte AB ve uluslararsı fonlardan önemli katkılar alabileceğinin göstergesidir.

Yerel yönetimler ve üreticiler, bu yörede hidrolik enerji üretimine yönelik olarak geliştirilen projelere topyekûn karşı durmanın,  yapıcı bir yaklaşım olmadığının bilincindedirler. Ancak daha önce benzer mentaliteyle hazırlanıp uygulamaya konulmuş olan projelerin çevre ve kırsal yaşam üzerinde oluşturdu negatif etkiler kaçınılmaz olarak yöre insanını tedirgin etmektedir.

Yukarıda sözü edilen ekosistemler, dar vadi yamaçlarında yer alan küçük su kaynakları ve pınarların beslediği ve kendine özgü flora ve faunaya sahip mikroçevrelerden oluşmuştur. Çevresel etkileri göz önüne alınmadan alelacele hazırlanmış projeler bu ekosistemleri besleyen kaynakları kurutmakta ve zaman içerisinde onarılamaz bir çevresel tahribat oluşturmaktadır. Yine, bilim tabanlı verilere dayandırılmadan akarsu debilerinin azaltılması, başta yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olan yöre özel gökkuşağı alabalığı türü olmak üzere birçok su canlısının ve suya bağlı olarak oluşmuş olan vejetasyonun yok olmasına neden olacaktır.

Kırsal toplum, mevcut projelerin, salt kar amaçlı olarak hazırlandığının, yatırım masraflarını kısmak için çevre boyutunun görmezden gelindiğinin farkındadır. Çok sınırlı imkânlara rağmen, kendi içlerinde oluşturdukları sistemlerle koruyup bugüne taşıdıkları yaşam ortamlarının, özel firmaların kar marjlarınıın yükseltilmesi uğruna bir anda tahrip edilmesine karşı çıkmaları anlayışla karşılanmalıdır. Zaten, yerel halka ve çevreye rağmen uygulamaya konulacak bu projelerin sürdürülebilir olması beklenemez.

Sonuç olarak, mevcut projelerin yeniden gözden geçirilerek, çevreyi tahrip eden değil onu koruyup geliştiren ve bütün paydaşların üzerinde konsensüs sağladığı bir bir yapıya dönüştürülmesi nihai ve kalıcı bir çözümün anahtarı olacaktır.

Gürsel Engin

📆 23 Ocak 2010 Cumartesi 10:27   ·   💬 1 yorum   ·   ⎙ Yazdır

“Serdarlı Hes Projeleri” için bir yanıt

  1. mehmetsadikyıldırım dedi ki:

    sn Gürsel Engin
    sizi bir doga dostu olarak tebrik ederim .

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

ERZURUM'DA HAVA

ERZURUM
Esentepe Avrupa Konutları
YENİ SAYI

YAZARLAR

RÖPORTAJLAR

ANKET

Üzgünüm, şu anda etkin anket yok.

BAĞLANTILAR