Dün, havanın da güzel olmasını fırsat bilerek zaman zaman tekrarlamaktan hayli keyif aldığım, yürüyerek şehir turu yaptım. Özellikle de çekirdek Erzurum’u yani merkez mahalleleri dolaştım. Gördüklerim karşısında bir kez daha şaşırıp kaldım. Hemen her yer virane ve hemen her mahalle perişan haldeydi. Ne yollar yola benziyor ne de temizlikten eser vardı.Hoş değişen bir şey olmayacağını bile bile oturup yazmak istedim. Fakat arşive bakarken gördüm ki, bugün yazacağım şeyleri yıllar önce yazmışım. Ve o günden bugüne de değişen bir şey olmamış…
Siz karar verin okuyacağınız bu yazı yaklaşık altı yıl önce mi yazılmıştır, yoksa bugün mü?
Soru şu:
Geçen bu kadar yıla rağmen acaba Erzurum değişti mi, yoksa daha geriye mi gitmiş?
Evet; en iyisi mi siz karar verin…
Bizim cevabımız belli:
Şehircilik ve çevre adına geriye gidiyoruz, geriye…
İşte altı yıl önceki o yazı…
Son yerel seçimden sonra biz de doğrusu umutlanmıştık, yeni dönemde şehrin derlenip toparlanacağına ama geçen şu birkaç ay gösterdi ki, nafile bir bekleyiş içindeyiz. Maalesef isimler, yıllar ve şartlar değişmesine karşın Erzurum’un döküntü hali hiç değişmiyor, hatta daha da geriyor gidiyor.
Tekrar tekrar yazmaktan nefret ediyor olmama karşın ne yazık ki, şartlar yüzünden dönüp dolaşıp yine aynı konuları yazmak zorunda kalıyoruz. Çünkü kim nasıl eleştirirse eleştirsin, kim ne kadar eziyet çekerse çeksin, kim neler yazarsa yazsın yerel yöneticilerimizin umurunda değil. Sorunlar, artarak devam ediyor ve herkese hayatı artık çekilmez kılıyor.
Biz işkembeden sallamıyoruz. İşte Erzurum’un fotoğrafı ortada… Nereden ve nasıl bakarsanız bakın tam bir pespayelik…
-Bırakın kenar muhitleri şehrin en merkezi noktaları bile çöp dağlarına teslim olmuş.
-Bırakın ara sokakları veya tali yolları ana caddeler bile köstebek yuvasına dönmüş durumda.
-Bırakın sıkışıklığı, şehrin trafiği insanlara cinnet geçirecek kadar keşmekeş ve rezil.
-Bırakın yetersiz oluşunu, şehrin altyapısı senelerden beri iflas vaziyetinde.
İşe bir yerlerden başlanmış olsa, en azından “falanca sorun çözüm sürecine girdi” deyip, gösterilen çabayı alkışlayacağız. Fakat gelinen nokta bize gösteriyor ki, sorunlar giderek artmakta ve bu sorunları çözme istikametinde güçlü bir irade yok.
Yetkililerimiz günü kurtarmanın ve alakasız meselelerin peşine takılıp gitmekten, ciddi konulara zaman bulamıyorlar. Oysa asıl görevleri, yaşanabilir bir şehir vücuda getirmektir. Ne hazin ki, yerel yönetim birimleri bu asli görevlerini arada bir yaparken, “önemli bir iş” yapmış gibi gösterip, övgü bekliyorlar.
Bir belediyenin temel ödevi; çöp, su, yol, ulaşım, otopark, yeşil alan ve imar hizmetleri değil midir? Ne zamandan beri belediyeler bu temel ödevlerini yerine getirirken, “büyük icraat” olarak takdim eder oldu? Veya ne zamandan beri, insanlar belediyeler asli görevlerini yerine getirsin diye yalvarır oldu?
Yakutiye bölgesini kuşatan çöp sorunu öyle bir hal aldı ki, sanırsınız bu bölgede belediye yok veya temizlik birimi iptal edilmiş.
Bu sorun öyle bir hal aldı ki, vatandaş ara sıra çöp kaldırıldığı zaman seviniyor; hatta telefona sarılıp belediye yetkililerini bile kutlayan oluyor!
Bir yetkili de çıkıp demiyor ki, “Ne münasebet efendim; biz çöp kaldırmakla asli görevimizi yapmış oluruz.”
Caddelerin köstebek yuvası olması, iklim şartlarına bağlanıyor. Kim şikayetçi oluyorsa aynı cevapla karşılaşıyor:
“Kar ve buz yüzünden asfalt bozuluyor”
Tamam… Bir yere kadar bu mazeret geçerli; fakat sırf kar ve buzun arkasına sığınarak, beceriksizliği örtbas etmek doğru mu? Erzurum gibi ağır kış şartlarına maruz kalan başka yerler de var. Ama oralar bizde olduğu gibi dökülmüyor.
Adam gibi altyapı ve asfalt yapmazsanız her kış aynı manzara tekrar edip durur.
Eski mahalleler bir yana, birkaç yıllık mazisi olan semtler bile rezil halde.
İşte bundan dolayı, “aynı şeyleri yazıp durmaktan nefret ediyorum” diyorum. Arşivi açıp baksam, kim bilir bir yıl içinde bu konuda kaç yazı yazmışımdır.
Nafile…
Yaz yaz dur… Değişen bir şey yok.
Erzurum’un yakasına yapışıp kaldı. Sanki bu şehrin kaderidir pis ve bakımsız olması…
En çok da yabancılara karşı mahcup oluyoruz.
“Neden Erzurum bu kadar bakımsız ve kirli?” diye soranlara, cevap verirken herkes zorlanıyor. Bir tek yerel yöneticiler rahatsız olmuyor.
Belediye başkanları eskiden bu tür eleştiriler karşısında, “Ne yapalım, hükümet başka partiden; biz muhalefetteyiz diye imkan ve kaynak verilmiyor” derlerdi. Tam da haklı olmasalardı bile çok da haksız sayılmazlardı.
Fakat günümüzde Erzurum’daki belediyelerin böyle bir yakınma hakları yok. Çünkü hem hükümetteler hem de tek başına güçlü bir iktidara mensuplar.
Buna rağmen merkezi hükümetten yeterince kaynak ve imkan temin edilemiyorsa, burada beceriksizliği kendilerinde aramaları lazım. Kaldı ki, bir şehrin çöp sorununu çözmek için de öyle kaynağa, imkana ihtiyaç yoktur. Hangi belediyeyi ele alırsanız alın, hepsinde ihtiyacın birkaç misli personel var. Öyle ki, belediye başkanları personel fazlalığından sürekli dert yanıp duruyorlar. Buna rağmen şehir pislikten geçilmiyor.
Burada sorunu kimde aramak lazım?
Ankara’yı suçlarsak haksızlık etmiş olmaz mıyız?
Misal, belediyelerin karla mücadele hizmeti için merkezi hükümetin ilave bir kaynak tahsis etmesi gereklidir. Bu konuda hangi başkan eleştiride bulunursa haklıdır. Ama şehrin temizlik hizmeti için merkezi hükümeti hedef göstermek, adres saptırmaktan başka bir şey değildir.
Kaldı ki, vatandaş da zaten bu adres saptırma numarasını yutmuyor.
Bu çağda artık çocuklar bile kimin görevi nedir, kim nereye kadar yetkilidir biliyor.
Sözün özü, biz yazmaktan bıktık, yerel yöneticilerimiz vurdumduymazlıktan bıkmadı
Mehmet ŞENER
Bir yanıt yazın