Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip ERDOĞAN’ın geçen günlerde “İslam’ın Güncellenmesi” ile ilgili bir konuşması oldu. Gördük, İzledik, Duyduk… İsteyen internetten tekrar dinleyebilir… Aslında ne demek istedi? İşte konumuz bunun üzerine. Yahut birey olarak biz ne anladık ne yapabiliriz üzerine.
Ali İmran – 19 “İnned dîne indâllâhil islâm” (Cuma namazlarından bildiğimiz bir ayet. Hatta bu ayetin hutbeden çıkartılması ile alakalı bir düzenleme de var ama konumuz bu değil. Ehline sorabilirsiniz.) Yani Hak dîn, Allah indinde İslâmdır (Hz. Adem’den günümüze). Kısaca güncellemeler belli: “Semavi Dinler”. Ayrıntılar yine ehline müracaat ile öğrenilebilir.
Güncelleme derken her birey kendini güncellesin, dine ne kadar vakıf, din diye bildiği hurafe var mı?, gelenek ya da görenekleri dinin vecibesi mi sanıyor, kuran ve sünnete ne kadar aşina, peygamberimizin S.A.V. hayatını ne kadar biliyor? Ve bu ahlaka ne derece sahip? Arkadaşları kimler mesela? Ebubekir R.A (Allah ondan razı olsun) gibi bir arkadaşa sahip mi? yada bir arkadaşına Ebubekir kadar sadık mı ?
Gelelim dinin güncellenmesi kısmına. Bu iş; içtihatçiler, müçtehitler ve icmacıların yani bu iş üzere tahsil ve ilim yapmış olanların işidir ki yazımızın bu konuyla da alakası yok. Mezhepler, tarikatlar ve cemaatler apayrı bir konu ki onunla da yazımızın bir alakası yok.
Biz bireysel güncellemeden gideceğiz. Çünkü bireysel olarak güncel olur isek;
Uzay mekiğini düşürdüğünü söyleyen şeyhe inanmayacağız,
Yanmayan kefen satmaya çalıştıklarında almayacağız,
Herhangi bir terliğin bize rüyamızda peygamberi görme şansı vermeyeceğini bileceğiz,
Türbe ve yatırlardan bir şey istemeyeceğiz,
8 yaşındaki bir kız çocuğununun evlilik ile bir alakasının olmayacağını bileceğiz,
Müritleri ile birlikte olmaya kalkışan bir şeyhle muhatap olmayacağız,
Hasta ziyaretlerinde “Allah’ın merhamet etmediğine üzülmeyin” diyen hocaya, Herkesin sınavı farklı, hastalık da sağlık da ondan diyebileceğiz,
Annesinin dizinden, kız kardeşinin kolundan, yatak örtüsünün yumuşaklığından, asansör ile kat çıkmaktan, damacananın su doldurulan bölgesinden, hamile bir kadının görüntüsünden, çaydan, kahveden, baharattan şehvet uyandırır diye söz eden birinden ahlak öğrenemeyeceğimizi bileceğiz,
Azrail’in aldığı canları Azrail’e sinirlenip geri bıraktığını anlatan bir hocaya itibar etmeyeceğiz,
“Benim elimi öpen cennete gider” dediğinde itibar etmeyeceğiz,
Kimse bize birileri “Sizin kafanızın üzerine basarak gezse onun hakkını ödeyemezsiniz” diyemeyeceğini biliriz,
İnananların birbirine olan üstünlüğünün aile, soy, ırk ve bölge ile değil ancak takva ile olabileceğini biliriz,
Tövbesinin kabul olup olmadığını televizyonda öğrenenler, kendine küçük bir ekip kurup peygamberliğini ilan edenler ve yine tv, radyo üzerinden hastalığa çare bulanlar cinciler, muskacılar, üfürükçüler, gelecekten haber verenler, büyücüler,… sayabileceğimiz yahut örneklerine rastlayabileceğimiz daha niceleri bizi kandıramayacak. Neden? Çünkü günceliz!!!
Hâsılı kelam biz o konuşmadan anlamalıyız ki: İnsan kendini güncellemelidir. İnanç aradığını bulmak ile değil, arama ve güncel olabilme ile alakalı.
“Aradım ve buldum zahmet etme anlatayım” diyen olursa “Hadi canım” deyin ve uzaklaşın. Ben yaptım. Çok güzel oluyor.
Bu seferki yazı biraz uzun oldu. Affınıza sığınırım erenler.
Aşk ile…
Bir yanıt yazın