Erzurum’da eğitim veren Reşit Karabacak Spor Lisesi tarafından düzenlenen, “Geleneksel Türk Sporları Şenliği” uluslararası bir organizasyon kalitesinde gerçekleştirildi.
Başarılı organizasyonun tamamı okul yönetiminin özverili gayretleriyle gerçekleştirildi.
Türklerin savaş öncesi hazırlıklarının gösterisi niteliğinde yapılan “Geleneksel Türk Sporları Şenliği” nde;
Ata sporu Geleneksel Türk Okçuluğu, at üstünde ok atışı yapmak, Peyk Temalı Koşu Yarışması, Puta Koşusu, Güreş, matrak, tuluk, tomak, Kol Taşı ve Batman Taşı Yarışmaları gibi birbirinden heyecanlı gösteriler yapıldı.
Okçular Vakfı Genel Başkanı N. Bilal Erdoğan’ın himayelerinde her sene geleneksel olarak yapılan ETNO Spor Kültür Festivalini aratmayan, “Geleneksel Türk Sporları Şenliği” Erzurum’da geleneksel olarak her sene yapılması konusunda okul yönetimine yoğun talep geldiği belirtildi.
Erzurum Reşit Karabacak Spor Lisesi tarafından Ilıca Orhan Tavlı stadında düzenlenen “Geleneksel Türk Sporları Şenliğine” Aziziye Belediye Başkan Yardımcısı, Aziziye İlçe Jandarma Komutanı, Aziziye İlçe Millî Eğitim Müdürü, İlçe Milli Eğitim Müdürü, Tarım İlçe Müdürü, Gençlik Spor İl Müdürü, Okul Müdürleri, Daire Amirleri, çok sayıda öğrenci ve vatandaşlar katıldı.
Erzurum Büyükşehir Belediyesi Mehteran Ekibinin Gösterileri, Aziziye Halk Eğitim Merkezi ve Fatih İlkokulunun Halk Oyunları Gösterisi, Ilıca Atlı Spor Kulübünün Atlı Okçuluk Gösterisi, Peyk Temalı Koşu Yarışması, Geleneksel Türk Okçuluğu Puta Koşusu, Güreş, matrak, tuluk, tomak gibi Geleneksel Türk Sporları Gösterileri, Kol Taşı ve Batman Taşı Yarışmaları ilgiyle izlendi.
Erzurum Reşit Karabacak Spor Lisesi Müdürü Sinan Topallı, “Okulumuzda eğitim gören öğrencilerimizin sportif faaliyetlerinin sergilendiği güzel bir gösteri oldu. Emek veren öğretmen arkadaşlarımıza bu başarılı gösteri için gayret eden öğrencilerimize ve şenliğimize katılan kıymetli davetlilere çok teşekkür ediyorum.
Bu güzel etkinlik için öğrencilerimize eğitim veren öğretmen kadromuzla birlikte büyük bir hazırlık çalışmaları yapıldı. Türk ata sporlarımızın unutulmaması ve geleneksel sporlarımızın yaşatılması için elimizden geldiğince gayret göstermekteyiz. Bu gösterilerimizin beğenilmesi bizleri de çok memnun etmektedir. Hatta Erzurum 2025 EİT Turizm Başkenti seçilmesi sebebiyle yapılacak olan etkinlik programlarına okulumuzdan da ata sporları gösterileriyle katılmamız teklif edildi. Büyük bir gayret ve gururla çalışmalarımızı sürdüreceğiz” dedi.
Türk ata sporlarından atlı okçuluk alanında Ilıca Atlı Spor Kulübü sporcularından Milli Sporcu Melek Okuyucu ve takım arkadaşları at üstünde ok atma gösterileriyle sergiledikleri performansları alanda bulunan herkesi çok heyecanlandırdı. Ayakta alkışladılar. Atlı ok atma esnasında Türklerin at ile yakınlığı savaşlardaki dostluğu ile alakalı güzel sözlerde fon müziği eşliğinde katılımcıları heyecanlandırdı.
Savaşta onları siz öldürmediniz, onları Allah öldürdü; (oku) attığında da sen atmadın, Allah attı. (Enfal Sûresi, 17. Ayet)
“Atın üstündeki Türk’tür / Türk değilse ata yüktür.”
“At üzerinde ok atmak, Türklerin en büyük marifetlerinden biridir.”
“Ok atmada Türklerin ustalığını Selçuklu Sultanı Sancar 1141 yılında vuku bulan Katvan Savaşı’ndan önce şu sözlerle vurgulamıştır: “Bizim ordumuzda öyle yiğitler vardır ki her birisi ok ile kılı ikiye ayırır.”
Arap düşünür ve yazar El Cahiz “Hilafet Ordusunun Menkıbeleri ve Türklerin Faziletleri” adlı eserinde Türklerin okçuluktaki hünerlerini şu sözlerle ifade etmiştir:
“Haricî yayına bir ok koymadan Türk on tane ok atar. Bir dağdan inerken veya bir çukur vadinin içine girerken atını haricînin düz yerde sürdüğünden daha hızlı sürer. Türk’ün ikisi yüzünde, ikisi kafasının arkasında olmak üzere dört gözü vardır.”
Atlı okçuluk Memlük atışı da denen tarihte ilk defa Memlük Türkleri tarafından yapılmış “kabak okçuluğu” şeklinde icra edilmekteydi. Kabak okçuluğu, meydana dikilmiş yüksekçe direk üzerindeki kabağa at üstünde ok atma şeklinde yapılırdı. Aynı zamanda dörtnala giden at sırtında “KIGAÇ” adı verilen yerdeki hedeflere de atışlar yapılarak savaşlara hazırlık yapılırdı.
Eski Türklerde koşu yarışmalarına “seğirtme” koşuculara da “seğirtmen” denirdi. Koşu ve koşma için kullanılan “seğirtme” ifadesi hâlen Anadolu’nun birçok yerinde olduğu gibi Erzurum’da da kul Oğuzlarda gördüğümüz “seğirtme” yani koşu yarışı, Selçuklularda varlığını peykan adıyla devam ettirmiştir.
15-17. yy.da Osmanlı saray teşkilatında acele posta görevi yapan peykler, küçük yaşlardan itibaren özel olarak yetiştirilirdi. 16.yy. sonlarına kadar koşularını yalın ayak gerçekleştirirler, kızgın
kumlar üzerinde antrenman yaptıklarından dolayı ayak tabanlarında çok sert, nasırlı ve hissiz bir tabaka oluşur, ayakları âdeta bir at nalı işlevi görürdü. Önemli haberlerin daha güvenli ve çabuk ulaştırılması amacıyla Osmanlı’da peyklerin özellikle tercih edildiğini görmekteyiz çünkü peykler günde 120-150 km yol katederlerdi.
Türkler okçuluk faaliyetlerini üç şekilde gerçekleştirmişlerdir. Bunlar; atlı okçuluk, menzil okçuluğu ve puta yani hedef okçuluğudur. Şu anda izlediğiniz okçuluk yarışması “puta okçuluğu”dur. Hedefe ok atma yarışları Oğuz Türklerinden Osmanlı Dönemi’ne kadar yapılmış, Osmanlı Dönemi’nde “puta koşusu” yani “puta okçuluğu yarışmaları”nda hedef olarak içi kum, toprak veya samanla doldurulan büyük sepet yahut içi pamuk çekirdeğiyle doldurulmuş armut biçiminde deriden yapılmış “puta” adı verilen hedefler kullanılırdı.
Osmanlı Dönemi kılıç talimlerine altyapı oluşturmak amacıyla oynanan, aynı zamanda şenlik ve eğlencelerin de önemli oyunlarından olan matrak, tuluk ve tomak oyuncularını gösterilerini sergilediler.
Matrak oyunu,Kanuni döneminde yaşamış ünlü silahşor, hattat ve minyatür sanatçısı Matrakçı Nasuh tarafından icat edilen ve kılıç oyunlarının talimi için kullanılan bir oyundur. Oyuncuların bir elinde kalkana benzer yastık, diğer ellerinde ise tahta kılıçlar bulunurdu. Amaç tahta kılıçlarla rakibin başına vurmaktır.
Osmanlı düğün, şenlik ve gösterilerinde eğlence amaçlı oynanan bir oyundur. Tulukçular, tulum hâlinde çıkarılmış bir keçi derisini şişirirler, 10-15 çift, iki grup olarak karşı karşıya geçerler, ellerindeki şişirilmiş tulumlarla birbirlerine vururlardı. Oyun sırasında tulukların havada çarpışmasıyla çıkan sesler, izleyenlere büyük zevk verir ve kilometrelerce uzaktan duyulabilirdi. Çiftlerden biri aradaki tuluğa vurduğu zaman rakibini yere düşürürse mücadeleyi kazanmış olurdu, oyun alanında son bir çift kalıncaya kadar devam eder, bu son mücadele âdeta soluk alınmadan izlenir ve mücadeleyi kazanan tulukçu büyük ödülün sahibi olurdu.
Osmanlı Dönemi’nde 1730 yılları sonrası oynanan bir oyundur. Tomak oyununda kullanılan tomak aracı; içi kar keçesiyle doldurulmuş, yumruk büyüklüğünde meşin toplar olup, sırımdan örülmüş bir ipe bağlıdır. Bu ipin ucundan tutularak rakibin sırtına top kısmıyla vurulur. Kılıç oyunlarının talimi için kullanılan ve yüze vurmanın yasak olduğu bu oyun, altışar kişiden oluşan tomakçıların birbirlerileriyle vuruşmalarıyla başlar, hamle ve savunmanın ön plana çıktığı bu oyunda sırtına tomak darbesi alan tomakçı oyun dışında kalır. Genellikle padişah huzurunda ve şenliklerde, Enderun saz takımının tomakçıları coşturucu saz eserleri eşliğinde oynanırdı.
Geleneksel Türk Güreşlerinden aba güreşi, kuşak güreşi, şalvar güreşi, karakucak güreşi ve mas güreşi gösterileri için pehlivanlar kıyasıya güreştiler.
Kökenleri Orta Asya’ya dayanan aba, kuşak ve şalvar güreşlerinde yıkışmalar ayakta olup bu güreşler günümüzde Kahramanmaraş, İskenderun ve Hatay illerimizde yapılan organizasyonlarda yaşatılmaktadır.
Mas güreşi ise kökenleri Yakut Türklerine dayanmakta olup rakip ile bire bir temasın olmadığı iki pehlivanın ayaklarını tahtaya yaslayarak elleriyle kavradıkları bir sopayı çekerek rakibini ayağa kaldırmaya çalışma usulüne göre oynanan bir oyundur.
Yakın zamana kadar Erzurum ve köylerinde gençlerin kuvvetlerini sergilemek amacıyla yaptıkları, temeli Selçuklu ve Osmanlı Dönemi’ne dayanan kol taşı ve batman taşı yarışmaları yapıldı.
“Kol taşı yarışmaları” yarışmacıların parmaklarının kavrayabilecekleri şekilde ve ağırlığı kendilerince tercih edilmiş bir taşı, çizgi gerisinden tek el veya çift elle bacakları arasından savurarak en uzağa atmaya çalıştıkları yarışmaydı.
Erzurum’da kol taşı yarışmasına benzeyen bir yarışma da “batman atmak” adıyla yapılan yarışmadır. Bu yarışmada belli ağırlıkta yuvarlak bir taş (atletizmdeki gülle atma yarışı gibi) avuç içine alınarak bir çizginin gerisinden ileriye savrulur ve en uzak mesafeye atan bu yarışı kazanırmış.
Selçuklu ve Osmanlı Dönemi’ne ait güç gösterilerine yönelik idman ve yarışmaların, geçmişte olduğu gibi yakın dönemde de Erzurum’da yapıldığı ve bu geleneğin yaşatıldığı bilinmektedir.
Erzurum Reşit Karabacak Spor Lisesi okul yönetimi ve gösterilere katılan tüm öğrenciler ve heyet toplu fotoğraf çekildiler.
Bir yanıt yazın