MENÜ ☰
ATA-AÖF’te Sınavsız İkinci Üniversite Ön Kayıtları Devam Ediyor
Büyük Erzurum Sofrası
Erzurum Haber Gazetesi » Yazarlar » Kelâmın Kemâli
Belkıs Altuniş Gürsoy
Belkıs Altuniş Gürsoy
Tüm yazıları için tıklayınız.
Kelâmın Kemâli


Kelâm; söz demektir. Söz, tek heceli üç harfli bir kelime… Hem her kavramın, maddi manevi her ibarenin kılıfı, kalıbı., hem de taşıdığı mana ve mana katmanlarıyla varlıktan taşan, varlığı aşan ve varlığı kuşatan bir kelime.. Hacmı dar, fakat anlamı sonsuzluğu bile içinde barındıran bir kelime.. Söz; aynı zamanda  özün vitrini, özün aynası, özün dışa vurması..

Eskiler:  “Söz vücut bulur. Yani söylediğiniz gerçekleşir. Söylediğiniz hayata geçer. İyi söyleyin iyilik doğsun” derler. Modern zamanlar, bu hikmeti pozitif enerji ile izah ediyorlar. Olumlu söz; olumlu fiile, olumlu sebebe, olumlu neticeye davetiye çıkarır. Zira sözümüz aklımızdan geçen, içimizden kopan, niyetimizden yansıyandır. Olumlu düşünen, olumlu hisseden, olumlu hayal eden; pek tabii ki olumlu söz söyler. Olumlu neticelere ulaşır. “niyet hayır, âkıbet hayır”  ibaresiyle formüle edilen bu anlayış; ananede güçlü bir biçimde yerini alır. Kısacası klâsik kültür ile yeni zamanlar bu noktada aynı şeyi söylerler.

Hakikat her zemin ve zamanda tek olduğundan; eski dönemlerle  şimdinin dönüp dolaşıp bir noktada buluşması kaçınılmazdır. Bu itibarla sözü iyi niyetle söylemek, iyiyi söylemek, çirkin de bile güzeli görüp söylemek bizim kültürümüzde övülmüştür. Bu fikir; “Kusurları örtmede gece gibi ol” cümlesi ile Mevlana’nın kelâmında ne de güzel ifadesini bulmuştur. Ayıbı, günahı, eksiği, yanlışı söze vurmak, dile getirmek, dedikodu yapmak;  bir anlamda kötülüğü çoğaltmak, bir anlamda kusuru yaygınlaştırmak olarak algılanmıştır.

Sözü güzel söylemek, uygun zamanda uygun sözü bulup söylemek, bir başka ifadeyle “taşı gediğine koymak” insanlık tarihi boyunca bir sanat olarak kabul edilmiştir. Batı’da “retorik”, Doğu’da “belâgat” denilen bu sanat;  erbabı için bir itibar kapısı, bir sayılıp sevilme vesilesi olmuştur. Sözü yersiz sarf etmek, gelişigüzel konuşmak, konuşmuş olmak için konuşmak, akla geldiği gibi ölçüp tartmadan konuşmak bütün zamanlarda tenkit edilmiştir.

Bu sebeple “boğaz dokuz boğumdur” cümlesi; sözü dokuz kere düşünerek, hesabını yaparak, gözden geçirerek dile vurmanın gerekliliğini anlatır. Bu sayede zor durumlarda kalmak, mahcup ve küçük düşmek, maksadını aşan ifadeler söylemek, düşman kazanmak, kalp kırmak gibi istenmeyen durumlar yaşanmaz. Zira düşünmeden sarf edilen sözlerin, bizi sıkıntıya soktuğunu, başımızı ağırttığını hepimiz tecrübeyle biliriz.

Söz; kullanmasını bilenler elinde bir hazinedir. Söz; kişinin hüviyet kâğıdıdır. Bir insanı tanımanın yolu, onunla sohbet etmekten geçer.  Söz;  haleti ruhiyemizi, bilgi  birikimizi, dünyaya bakışımızı, her türülü insanî hallerimizi,  kısacası kişiliğimizi  açığa çıkarır. Zira “üslûb-ı beyan ayniyle insan”dır. O itibarla dili güzel kullanmak, söze hakkını vermek matlup olandır.

Söz söyleyebilmek; bir iletişim vasıtası rolünün çok ötesinde  bir temel özellik olarak en büyük zenginliklerimizden, en ayırt edici yanlarımızdan  biridir. İyi bir kullanıcı, mızrabı saza değil; gönlünün tellerine vuran sanatkâr gibi bu çok tabii, neredeyse kendiliğinden kazanılmış servetle çok büyük işler başarabilir. Nice kapılar, sözle açılır, sözle kapanır. Nice yaralar, iyi bir sözle iyileşir, yine bir sözle kangren olur. Söz; kırık bir gönlü teselli edebilir.  Düşmüş bir kimseyi kaldırabilir. Kederli bir başı avutabilir. İyiyi, güzeli, doğruyu seslendirerek, insanoğlunu erdeme yöneltebilir. Nice gönüllerin anahtarı olup, nice canları fethedebilir. Yol gösterebilir. Savaş açıp, barış yapabilir.  Yüreklerde yangınlar tutuşturup, yangınlar söndürebilir.  Hisleri coşturup,  hayallere enginlerde kanat açtırabilir.  Şairler, yazarlar, usta kalemler; sözün sultanı olmuşlar, cemiyeti mayalamışlardır. İlk çağlardan beri hatiplik, çok değer verilen, lider olmanın ön şartı sayılan bir meslek olmuştur. İyi hatipler, kitlenin ruhunu avucunda tutmuş, ona erimiş altına şekil veren bir  kuyumcu gibi istediği kıvamı verebilmiştir. “Kelâm-ı kibâr” dediğimiz gelmiş geçmiş büyüklerin sözleri, söz cevherini, olgunluk ateşinde pişirip, kemale erdirmiş, bize her biri bir hayat felsefesi, bir hikmet dersi olan özlü, veciz cümleler bırakmışlardır. “Her doğru söylenmez. Ama her söylediğin doğru olsun”gibi.

Her konuda, her elimizi attığımızda avucumuzın içinde  bulabileceğimiz nice hikmetli söz; bizim kendileriyle hemhal olmamızı, beklerler. Böylesi sözlerin “kal halinden çıkıp hal olmasını”, yani kuru bir ses yığını olmaktan kurtularak, hayatımızın bir parçası, konumuna gelmesini, bizimle bütünleşmesini umarlar.  Bu sözler; dünya yolculuğunda önümüze düşmüş yol haritalarımız, şaşmaz pusulalarımızdır.Yunus; sözün kudretini, Yunuslayın bir deyişle mısralara dökerken; az söze nice derin manalar yüklemeyi bilmiştir.

Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı,

Söz ola ağulu aşı, yağ ile bal ede bir söz.

Fazla söze mahal bırakmayan bu iki  satır, “sözün makbulü kısa olandır” ibaresini bize hatırlattığından, “dili zekâtı hayır söylemektir.” diyerek hayra açılan bir kapı mesabesindeki bu cümleyle söze burada  nokta koyalım.

Belkıs Altuniş Gürsoy

📆 21 Mart 2011 Pazartesi 16:21   ·   💬 1 yorum   ·   ⎙ Yazdır

“Kelâmın Kemâli” için bir yanıt

  1. F.Gül Koçsoy dedi ki:

    Herşeyin hızlı yaşandığı günümüzde karşılıklı konuşmalar da hızlı gelişiyor. Kimsenin, konuşanın lafını bitirmesine sabrı yok. Durmayı bilmek ve dinlemek önemli. Yanlış anla(şıl)malar had safhada, konu dağılıp gidiyor. Hayatı iyice hissederek, yorumlayarak yaşamalıyız, olsun bitsin diye değil. Ünlü bir düşünür “Çocuklarınıza susmayı öğretin, konuşmayı zaten öğrenecekler” diyor. Ayrıca, her akla gelenin söylenmesi konusunda da bu tür insanlar “Benim tarzım bu, yapım böyle” diyerek kendilerini savunuyorlar. Eskilerin konuşma adabını öğrenebilirsek daha rahat ve huzurlu sohbetler yapabiliriz diye düşünüyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

ERZURUM'DA HAVA

ERZURUM
Esentepe Avrupa Konutları
YENİ SAYI

YAZARLAR

RÖPORTAJLAR

ANKET

Üzgünüm, şu anda etkin anket yok.

BAĞLANTILAR