MENÜ ☰
ATA-AÖF’te Sınavsız İkinci Üniversite Ön Kayıtları Devam Ediyor
Büyük Erzurum Sofrası
Erzurum Haber Gazetesi » Yazarlar » Dünya popülizme mi kayıyor?
Belkıs Altuniş Gürsoy
Belkıs Altuniş Gürsoy
Tüm yazıları için tıklayınız.
Dünya popülizme mi kayıyor?


“Popüler” kelimesi Türk Dil Kurumu’nun Türkçe Sözlüğü’nde “halkın arasında yaşayan motiflere, öğelere yer veren, onlardan yararlanan halkın zevkine uygun, halk tarafından tutulan”  olarak tarif edilmektedir.

 

Aynı eserde “Popüler kültür”  kavramı da; “belli bir dönem için geçerli olan, hızla üretilen ve hızla tüketilen kültürel özelliklerin bütünü” olarak ifadelendiriliyor. Bir başka anlamda bu kavram, kalabalıkların rağbet ettiği kültür değerleri olarak da düşünülebilir. Popüler kelimesinin popüler kimse, popüler yer, popüler tarz, popüler edebiyat, popüler müzik  gibi türlü tamlamaları kullanılmaktadır. .

 

“Popüler” kelimesinin karşısında seçkin, güzide anlamına gelen “elit” kavramı bulunmaktadır. “Elitizm” seçkincilik anlamına gelen bir  kavramdır. Elit olmak insani kalkınmışlık seviyesi itibariyle üst noktalarda olmaya çalışmak, rafineleşmek  demektir. Bu kavram elit tavır, elit  kültür, elit müzik, elit edebiyat örneklerinde olduğu gibi farklı kelimelerle birleşerek yeni anlam birlikleri oluşturur.

 

Son zamanlarda sıklıkla gündeme gelen bir konu var. Bu konu; “Popülizm dediğimiz kültür ve anlayış giderek dünyaya daha  fazla hakim olmaktadır. Bu hakim olma durumu , insanlık adına tehlikeli bir gidiş, bir sapma halidir” şeklindeki fikirlerden hareket etmektedir. Bu husus bütün  dünyanın ortak  problemi olarak tartışma zemini bulmaktadır.

 

O zaman “dünya niye popülizme kayıyor” sorusuna bir cevap aramamız gerekecektir. Bu bağlamda şu sorular akla gelebilir.

 

Yeterli sayıda Elit yetişiyor mu?

Elit sayısı her devirde az olmuştur. Elit olana rağbet de. Popülist anlayış ve kültür her zaman kitlelerin malı olmuş, yaygın bir şekilde hayatın içinde kabul görmüştür. Zira insanın  kolaydan, rahattan, zahmetsizden, ucuzdan hoşlanıyor olması tabiatı gereğidir. Fakat bu tabii halin giderek tabiatından çıkıyor olması, geneli kavrıyor ve kuşatıyor olması insanlık adına bir tehdit oluşturmaktadır. Bu hal bir salgın  hastalık gibi dünyayı sarmaktadır.

 

İnsanlığın sıradanlığa, bayağılığa, basitliğe değil, soylu düşünmeye ve soylu davranışlar içinde bulunmaya, seçkin olmaya özendirilmesi esas olandır. Seçkin olmayı seçen fertlerin de, kendilerini insani anlamda yücelterek, damıtarak daha üst noktalara ulaştırma  gayreti taşımaları  umulur. Diplomalı insan sayısında bir patlama yaşanıyor olmasına rağmen yeterince elit yetiştiğini söylemek zordur.  Burada elit olma adına  mevki, para, şöhret, güç gibi değerlerden değil de; insani kalkınmışlıktan, insani seviyeden, soylu yaşama halinden  bahsettiğimizi zikretmeye lüzum olmadığını zannederiz.

 

Elitler gerektiği kadar etkili mi?

Elitlerin sayıca az da olsalar gündeme hakim olmaları, belirleyici, yönlendirici unsur konumunda bulunmaları beklenir. Elitizmin de bir ideal olarak toplumun önüne konması, makbul tutulması, tercih edilmesi söz konusudur. Kitlelerin kendilerine seçkinleri örnek almaları  beklenir. Doğru hedef elitler gibi olmaktır, elit olmaktır. Genel gidişe bakarak elitlerin yeterince etkili olduğunu söyleyemeyiz.

 

Günümüzde elit dediklerimiz ne kadar elittir?  

Bu bağlamda birbirini doğuran bir soru sağanağı ile karşılaşıyoruz : Elit, seçkin veya güzide olmasını beklediklerimiz bu konumlarının hakkını veriyorlar mı? Onlardan yaşadıkları topluma daha fazla katkı sağlamaları  beklenemez mi? ? Kitleleri hayıra ulaştırmak adına değiştirmek ve dönüştürmek bahislerinde daha fazla aktif olmaları gerekmez mi? Yoksa problem elit dediklerimizde mi? Elit zannettiklerimizle  ilgili sayfalar açıkdıkça hayal kırıklıkları  mı yaşıyoruz? İçimizdeki iyi, içimizdeki güzel, içimizdeki doğru hep adımda yalçın kayalara çarpıp parçalanıyor mu?  Elitlerimiz sadece kuru bilgi mi tahsil ediyorlar? Belirli konularda uzmanlaşıyorlar ama irfan dediğimiz bilgelik ilminden nasiplenemiyorlar mı?

 

Diplomalılarımız, giderek zarafetten, adaptan, edepten ve kendi değerlerinden  yani seçkinlikten  uzak mı  düşüyorlar?  Edep, nezaket, incelik, hassasiyet, haddini bilme, hakka riayet, tevazu gibi özellikler hayat sahnesinden çekilmeye yüz mü tutuyor? Başkalarını düşünmek, konuşurken, yazıp çizerken, bir iş yaparken her hususu hesaba katmak, sözün ve fiilin uzak ve yakın  etki alanlarını göz önünde bulundurarak hareket etmek nerede ise unutuldu mu?

 

Sağlam ve genel geçer ahlaki dayanakları olmak, belli ölçüler ve prensipler çerçevesinde hareket etmek bir elitin olmazsa olmaz vasıflarındandır.  Buna rağmen ne yazık ki çoğu zaman  elit mevkinde olanlar, dünyayı idareye talip olanlar, söz sahibi bulunanlar, öne çıkanlar seviye ve donanım sahiplerinden değil de, uyanıklardan, açıkgözlülerden, şartları kendi menfaatleri doğrultusunda işletmiş kimselerden  çıkıyor. İş yapanlar değil, işi kitabına uyduranlar elit olma adına hakim konumdalar.

 

Küreselleşme ve onun getirdiklerinden biri olan “kitle iletişim vasıtaları” dünyayı popülizme doğru mu yönlendiriyor?

Bu sorunun cevabı evet olacaktır.

İnsanlığın bir değer bunalımına, bir değer kargaşasına  düşmesininin başlangıcı  Fransız İhtilali’ne kadar gider. Bu ihtilalle değerler alt üst edilmiş, başlar ayak, ayaklar baş olmuştur. 20.Yüzyılın ilk çeyreği içinde yaşanan 1. Dünya Savaşı ve Modernizm akımı, ikinci çeyreği içinde yaşanan 2. Dünya Savaşı ve  Postmodernizm akımı bu değerler bunalımını azdırmıştır. Bu iki savaşta milyonları aşan sayıda insanın ölümü, dünyanın ekseninin gerçekten kaydığını gösterir. Gelinen bu noktada  insanlığın bu zamana kadar katettiği mesafelerin, kazandığı tecrübelerin  pratikte hiç bir kıymetiharbiyesi olmadığının sağlaması yapılmıştır. Ve tabii ki bu hazin durum; ciddi bir sarsılma, içten yırtılma ve ters yüz olma sürecini hızlandırmıştır.

 

Bu dönemleri takip eden Küreselleşme ise bu gidişe tuz biber ekmiştir. Küreselleşme anlayışı dünyayı tek tipleştirmeye doğru yönlendirmektedir. Bu yönlendirmeyi sağlamada medya, çok etkin bir güç konumundadır.

 

Medya bütün dünyada popülizmin giderek daha fazla rağbet görmesine ön ayak olmaktadır. Çoğu yerde  televizyon programları, gazete sayfaları fikir, his ve zevk seviyemizin giderek düştüğünün göstergesidir. Medyada yükselen değer ise  reyting kapma, kendini okutabilme olduğundan;  kaliteli yayın yapmaya  veya kitlenin menfaatlerini esas kabül edecek ürünler  çıkarmaya gerektiği kadar itibar edilmemektedir.

 

Bazı medya mensupları uç konularda yazıp çizerek ülkenin değerlerini biteviye budamaya çalışmaktadırlar. Yazan ne yazarsam tutar hesabından hareketle yazmakta, yapan neyi yaparsam daha fazla ses getiririm diye düşünmektedir. Aileyi, genci, çocuğu, toplumu ve ülkeyi  korumaya çalışma, insani değerleri dikkate alma keyfiyeti göz ardı edilmektedir.

 

Popüler yazarlardan Kerime Nadir’i, Muazzez Tahsin’i şimdilerde bilenimiz ve okuyanımız neredeyse yok denecek kadar azdır. Ama birer elit yazar olan Ahmet Hamdi Tanpınar, Oğuz Atay yüz yıl sonra da okunacaktır. Günümüzde çok satan bir müzik kasetinin  üç ay sonra kullanılma tarihi geçmektedir. Ama Itrî,  Dede Efendi, her daim dinlenecektir. Günü birlik itibara paye vermek yerine, zaman aşımına dayanabilecek ürünü  üretmeye çalışmak kıstas olarak alınmalıdır.

 

Popüler yazılarda edebî ve estetik değerler değil, insanlığın doğrularını tersine çeviren, günü kurtarmayı ve hayattan azami seviyede haz almayı öngören bahisler sıklıkla işlenmektedir. Buna bağlı olarak da düşünce, his ve hayal dünyamız giderek sığlaşmakta ve yozlaşmaktadır. Hazcılık ve eyyamcılık günümüzün fertlere zorla dayattığı hayat anlayışları konumundadır. Hakiki sanata, gerçek değere kimse rağbet etmezken, sadece görüntüsünü sergileyen bir kimse sanatkâr diye baş tacı edilmekte, gençlerin idolü haline gelmektedir.

Ömrünü kütüphanelerde veya laboratuvarlarda geçiren bir ilim adamının esamesi okunmazken, hiç bir ciddi emek ortaya koyamayan kimseler toplumun önüne değer diye sunulabilmektedir.  Hayatın her kademesinde arz ve talep dengeleri gözetildiğinden belli konulara yönlendirilmiş, belli düşünce kalıpları içine sokulmuş kitleler de sıradana rağbet etmekte, kendi kabüllerine veya redlerine sahip çıkamamaktadırlar. Zaten kendi talepleri doğrultusunda değil de, zamanın baskısı doğrultusunda düşünmeden yaşayan kalabalıklar kendilerine biçilmiş üniformaları giymekte, hazır kalıplara dökülmekte fazla zorlanmıyorlar.

 

Sağduyusunu yitirmiş bir gidiş ve akıl tutulmasına uğramış bir düzen ile karşı karşıyayız. Öncelikle bilge insan  yetiştirme mecburiyetimiz vardır. Mevcut âkil adamların, bilgelerin de daha fazla seslerini duyurmalarına, daha aktif, daha cesur ve yapıcı rol oynamalarına her zamandan daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır.

 

Belkıs Altuniş Gürsoy

📆 01 Ekim 2011 Cumartesi 13:36   ·   💬 1 yorum   ·   ⎙ Yazdır

“Dünya popülizme mi kayıyor?” için bir yanıt

  1. mine dedi ki:

    Değerli Hocam,her cümleniz derin anlamlar ifade ediyor.bu yazınızda beni etkileyen cümleniz ;insani kalkınmışlık seviyesi . Ne yazıkki bu seviyeye çok açız!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

ERZURUM'DA HAVA

ERZURUM
Esentepe Avrupa Konutları
YENİ SAYI

YAZARLAR

RÖPORTAJLAR

ANKET

Üzgünüm, şu anda etkin anket yok.

BAĞLANTILAR