MENÜ ☰
ATA-AÖF’te Sınavsız İkinci Üniversite Ön Kayıtları Devam Ediyor
Büyük Erzurum Sofrası
Erzurum Haber Gazetesi » Yazarlar » Yabancı hayranlığı ruhumuza işlemiş
Öztürk Akkök
Yabancı hayranlığı ruhumuza işlemiş


Ebubekir Yağız’ı tanır mısınız!

 

Çoğunuzun “tanımıyorum” diyeceğini tahmin ediyorum.

 

***

 

Doğru…

 

Yakın dostları dışında Ebubekir Yağız’ı kimse pek tanımaz ama, “Yağız” soyadı da kulağa pek yabancı gelmez yani.

 

Amcası daha çok tanınır Erzurum’da.

 

İhsan Yağız, bir zamanların öğretmeni, sonraki yılların da Ergaz Yönetim Kurulu Başkanı, Genel Müdürü ve üst düzey yöneticisi.

 

***

 

Yeğen Yağız, şimdilerde amcasının koltuğunda oturuyor.

 

Yani genel müdür, yani Ergaz’ın en tepe yöneticisi.

 

Ergaz’a gelince, bilmeyeni, tanımayanı yok.

 

Erzurum’un, Erzurumlu’nun gazı.

 

Bir marka anlayacağınız. Hem iyi de bir marka, üstelik yerel de değil.

 

***

 

Ergaz’ın ünü Erzurum sınırlarını çoktan aşmış.

 

İstanbul Sanayi Odası tarafından her yıl açıklanan “Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu” listesinde uzun yıllardan beri yeralan Ergaz, Erzurum’un yüzakı özel şirketlerinden biri ve belki en ilki.

 

***

 

İşte bu şirketin Genel Müdürü Ebubekir Yağız, hatırlayanınız olursa, geçtiğimiz hafta bir basın toplantısı düzenledi ve özellikle Erzurum’un “sözde milliyetçiliğine” vurgu yaptı.

 

Hani belki çok şey söyleyecekti sayın Yağız, ama dili varmadı ihtimal ki…

 

Sadece Erzurumlu’yu, şirketine, gazına, Ergaz markasına sahip çıkmaya çağırırken, “bu nasıl milliyetçilik” diye sormaktan alamadı kendisini.

 

***

 

Belki bu açık sözlülüğünden dolayı kızdık kendisine…

 

Ama sorabilir miyim, haksız mı Ebubekir Bey?

 

***

 

Gelin bir varsayımdan hareket edelim ve diyelim ki; Ergaz diye Erzurum’un bir şirketi yok ve hiç olmamış.

 

Yağız Ailesi, Erzurum’a Ergaz’ı kurmamış da, gitmiş Van’a diyelim ki, Vangaz’ı, ya da Yozgat’a gitmiş, Yangaz’ı kurmuş.

 

O aile bugün de kalkıp “Biz Erzurum’a da yatırım yapmaya geliyoruz. Organize Sanayi Bölgesi’nde yer aldık, fabrika kuracak, şu kadar insanı da istihdam edeceğiz” deseydi mesela…

 

Her halde epey alkış tutanımız olurdu.

 

***

 

Öyle ya, baksanıza dışarıdan birileri Erzurum’a yatırıma geliyor.

 

Ne büyük lütuf ya da fedakârlık!

 

Bundan daha güzel bir haber olur mu?

 

Minnet etmek lazım gelir!

 

Bunun için bilimum zevat tebrik ve teşekkür kuyruğuna girer, ardından gelen “E bize de ne düşüyorsa yapmaya hazırız” açıklamaları manşet olurdu gazetelere.

 

***

 

Peki ya şimdi?

 

Böyle bir arayışa girmeye gerek yok, çünkü Ergaz burada, kapımızın hemen önünde ama ne acı ki, sıkıntıda.

 

Tamam Erzurum’a doğalgaz gelmiş, dolayısıyla gaz piyasasını daraltmış olabilir.

 

Fakat çoğu evde, doğalgazın olmadığı ilçe ve köylerin tamamında tüpgaz kullanılıyor.

 

Gidip o insanlara “hangi gazı kullanıyorsunuz” diye sormak gerek.

 

***

 

Aslında sormaya gerek yok, belli ki, tercih başka gaza.

 

Bu yüzden olsa gerek Ebubekir Yağız, Erzurum Milliyetçiliği’ne vurgu yapma ihtiyacı hissediyor.

 

Öyle ya, sonuçta gaz aynı gaz, tüp aynı tüp. Hepsi’nde TSE mührü var.

 

Fark ne peki!

 

Fark yok değil var, hem de Ergaz lehine.

 

Ergaz’ın çalıştırdığı personelin tamamı bu şehrin insanı.

 

Yetmez mi bu ayrıcalık!

 

***

 

Demek ki yetmiyor!

 

Sahi neden biz gaz alırken tercihimizi Ergaz’dan yana kullanmayız!

 

Ya da Erbosan diye Erzurum’un boyası vardı, onu mesela…

 

Niye Erbosan’ı değil de falanı filanı alır sürerdik duvarlarımıza!

 

Ötüyor muydu Erzurum dışından gelen boyalar!

 

***

 

Ötmüyordu da, belli ki yabancının malı tatlı geliyor bize.

 

Bu yüzden doymuyor karnımız, bu yüzden gülmüyor yüzümüz.

 

Vaay efendim Erzurum geri gidiyor!”

 

Gider tabi.

 

Vefasızlığımız sürdüğü müddetçe Erzurum geri de gider, küme de düşer!

 

Yıkılmadığımıza şükredelim biz.

 

***

 

Bakın tekstilde Erzurum’un yüzakı bir başka şirketi var.

 

Cimilli Tekstil’den bahsediyorum.

 

Cimilli belki dünyaya mal satmıyor, ama bölgede küçümsenmeyecek bayisi var.

 

Gidin Hamza Cimilli’ye şöyle bir dokunun, “bin ah” duymazsanız, ben bişey bilmiyorum demektir.

 

***

 

Sadece Cimilli’mi…

 

Cemil Özdemir var mesela.

 

Hani bir zamanlar Özmar’ı Erzurum’da marka haline getiren, kazandığını memleketine yatıran ve binlerce insana iş imkanı sağlayan Cemil Özdemir…

 

Yine “süt ve mandra” dendiğinde Erzurum’un “olmazsa olmaz ismi” Melih Kırkpınar, neredeler şimdi!

 

Ne diyeyim, ey vefa, neredesin!

 

***

 

Bugünlerde kulak verin “ah”ın en acılısının yüreği kavruk akaryakıt bayilerinden yükseldiğini duyarsınız.

 

Bakın şimdi…

 

Adam dışarıdan gelmiş Erzurum’a, yer almış, yurt edinmiş kendine. Oysa hakkında yığınla iddia ve itham var.

 

Ama benzini birkaç kuruş ucuza satıyor ya…

 

Önemli mi geçmişte yaptıkları ve hakkında söylenenler!!!

 

Gidip kapısında kuyruğa giriyor, birkaç kuruş için sabırla bekliyoruz.

 

Kim o, bilmiyoruz. Ne satıyor, onu da bildiğimiz yok. Ne alıyoruz, ne kadar alıyoruz farkında bile değiliz.

 

Ucuz ya!

 

Biz de akıllıyız ya, depomuzu doldurup kazanacak, köşe döneceğiz ya…

 

Kuyrukta da bekleriz biz, kırk takla da atarız gerekirse, ayıp mı!

 

***

 

Ayıp, billahi ayıp.

 

Ucuz olan aslında satın aldığımız ürün değil, bizim yaptığımız.

 

En hafifinden hem de.

 

Acaba biz gitsek şöyle güneye doğru.

 

Gidebilir miyiz dersiniz!

 

Gidemeyiz vallahi, giremeyiz, bizi sokmazlar oralara.

 

Haydi o cesareti gösterip, gittiğimizi varsayalım, kimse bizden gelip de mal almaz, izimizin üstüne gerisin geri döner, geliriz kürkçü dükkanına.

 

 

 

SERVETİMİZİN FARKINDA DEĞİLİZ

 

 

 

Bakın geçen hafta Ilıca Şeker Fabrikası, 56’ncı kampanya dönemini törenle başlattı.

 

Hayırlı olsun.

 

Ilıca Şeker, Aşkale Çimento ile birlikte Erzurum’da “sanayi heyecanı” yaşatan iki büyük fabrikamızdan birisi.

 

Özelleştirme İdaresi’ne devredilen Ilıca Şeker, bu yıl 5 binin üzerinde köylüye 13 trilyon lira avans vermiş, pancar ektirmiş.

 

72 gün sürecek kampanya döneminde 245 bin ton pancar işlenecek, 37 bin ton kristal (toz) şeker elde edilecek.

 

Hani pancar olsa, yani köylü teşvik edilse, kampanya dönemi belki 4-5 aya ulaşacak, üretim artarken, insanların da hem karnı doyacak, hem yüzü gülecek.

 

Ama fazla pancar ekimine izin verilmiyor, ne garip değil mi?

 

***

 

Gariplikler sadece pancara kota koymakla bitmiyor.

 

“Ilıca Şeker” deyip de geçmemek lazım.

 

Fabrika, tüm birimleri ile harekete geçirilse var ya, inanın Erzurum ihya olur.

 

***

 

Öyle büyük bir servete sahibiz ki aslında, ama hiçbir şeyin farkında değiliz.

 

Tıpkı farkında olmadığımız tarihimiz, her gün önünden geçmemize rağmen göremediğimiz muazzam servetimiz gibi.

 

 

 

KUDAKA’NIN ORTAYA ÇIKARDIĞI GERÇEK

 

 

 

Cumartesi günü Kuzeydoğu Anadolu Kalkınma Ajansı’nın (KUDAKA) daha önceleri başlattığı İnovasyona Dayalı Turizm Stratejisi çalışmasının sonuçlarının değerlendirildiği toplantıda Erzurum da vardı.

 

Dinleseydiniz keşke!

 

Evet, Erzurum bölgenin bir numaralı kenti.

 

Bu, su götürmez bir gerçek. Bölge insanı da bunu kabul ediyor.

 

Ama bir numaralı kent olmak, başkalarının sahip olmadığı imkanlara sahip olmak yetmiyor.

 

Önemli olan bu imkanları en verimli şekilde kullanabilmek. Maharet burada yani.

 

***

 

KUDAKA ve Genel Sekreteri Dr. Rıfat Altan, böyle bir imkân oluşturma adına ciddi çalışma yapıyor.

 

Ama dikkat ediyorum “yalnızlar.”

 

Hele de Erzurum’da!

 

Dünkü toplantıda ciddi insan eksiği vardı ve hatta “etkili ve yetkili isimlerden kimse yok gibiydi!”

 

***

 

Oysa final toplantısına çoğu insan gelmeli, Erzurum ile ilgili değerlendirmeleri başkalarının ağzından dinlemeli, stratejimizin ne olması ve nasıl olması gerektiğine de karar vermeliydiler.

 

Günlerden cumartesiydi ya…

 

Belli ki, kimse nazik bedenini o tatil gününde rahatsız etmek istememişti.

 

Yazık!

 

***

 

Yılın başlarında startı verilmişti çalışmaların.

 

Çalıştaylar yapıldı, toplantılar düzenlendi, geziler tertip edildi.

 

KUDAKA’nın büyük bir sabır ve özveri ile gerçekleştirdiği çalışmalardan çıkan sonuç güzel, lehimize yani…

 

Tespitler şöyle:

 

Erzurum bir tarih şehri.

 

Erzurum’un simgesi Çifte Minareli Medrese.

 

Turizmde önemli mesafe alınmış. Atılan adımlar Erzurum insanının bakışında ciddi değişikliğe yol açmış, ufkunu genişletmiş.

 

Şehrin girişi oldukça estetik. Tarihi mekanlara ulaşmak da kolay. Yöresel yemekler ve hediyelik eşyalar da amaca uygun.

 

Tüm bunları Erzurumlu olmayan insanlar söylüyor.

 

Ne güzel değil mi?

 

Hoşuma gitti açıkçası.

 

***

 

Ama bazı gerçekler de var ki…

 

Mesela ankete katılanlar pahalı bulmuş Erzurum’u.

 

Bir de “şehrinizi tanıtamıyorsunuz” demiş çoğu insan ki, en doğru tespiti yapmış.

 

Öyle ya…

 

Siz dünyanın en özellikli şehrinde yaşıyor, dağıyla, bağıyla, havasıyla, suyuyla, çiçeği, böceği, kurtu, kuşuyla müthiş bir servete sahip olabilirsiniz…

 

Sahibiz de.

 

Ama bu güzellikleri bir türlü vitrine koyup sergileyemiyor, dolayısıyla kazanamıyoruz.

 

Belli ki, bi yerde tıkanıklık var da…

 

Nerededir o tıkanıklık, ya da nedir sorun?

 

Bizim öncelikle bu soruya cevap bulmamız gerekiyor.

 

Hem de ivedilikle ve de samimiyetle.

Öztürk Akkök

📆 05 Ekim 2011 Çarşamba 09:49   ·   💬 0 yorum   ·   ⎙ Yazdır

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir