“BATI’YI AYDINLATAN İSLAM DÜŞÜNÜRÜ İBNİ RÜŞD” (Karlığa, Bekir, Batı’yı aydınlatan İslam Düşünürü İbni Rüşd, Mahya Yayınları, İstanbul 2014, 332 s.) adıyla neşredilen kitabın “Önsöz”ünü takip eden “ Giriş“ bölümünde “İbni Rüşd Gerçekten Batı’yı Aydınlatmış mıydı? Aydınlanma nedir? İbni Rüşd’ün yanlıları ve İbni Rüşd karşıtları, İbni Rüşdçüler, İbni Rüşd Paradigması” adını taşıyan beş alt başlık altında okuyucuyu kitaba hazırlayan ön bilgileri verilir.
Birinci Bölüm İbni Rüşd’ün “Hayatı ve Eserleri”ni ihtiva eder. Filozofumuz Fıkıh, Din-felsefe ilişkisi, Mantık, Tabiat bilimleri (fizik), Metafizik, Astronomi, Tıp, Politika ve Ahlâk konularında eserler kaleme alır. Bu dokuz ayrı başlık altında sıralanan eser listelerine ilaveten İbni Rüşd’e ait olduğu düşünülen etütlerin sıralandığı ek bir bölüm yer alır.
İkinci bölüm ünlü filozofun “Felsefesi’ne ayrılmıştır. Bu bölüm; Mantık ve Metodoloji, Din-felsefe ilişkisi, Bilgi teorisi, Psikoloji, Metafizik, Kozmoloji, Tanrı anlayışı, Hukuk felsefesi, Ahlâk ve siyaset felsefesi, Astronomi, Tıp başlıklarını taşır. İlgili başlıkların altında ünlü bilim adamının o alanla ilgili fikir, şerh, tez, teori, tespit, katkı ve etkileriyle ilgili bilgiler aktarılır.
Üçüncü bölüm “etkileri” başlığını taşır. Bu bölüm beş ana madde altında işlenir :
Birinci başlık, “İbni Rüşd’ün İslam dünyasındaki etkileri” adını taşır. Bu başlık; Endülüs, Mağrip ve Doğu İslam dünyası olarak üç ayrı bahis hâlinde ele alınır.
İkinci başlık, “Batı dünyasındaki etkileri” konusunu ihtiva eder ve altı alt başlık hâlinde işlenir. Birinci alt başlık, “İbni Rüşd’ün görüşlerinin Batı dünyasına girişi”, ikinci alt başlık, “Latin İbni Rüşdcülüğü”, Latin İbni Rüşdçüler”, (bu bahiste Jean de la Rochelle (ö. 1246), Boece de Dacie (1260’dan sonra), Roger Bacon ve Adam de Buckfield, Siger de Brabant (ö. 1284), Jean de Jandun (ö.1328) Dante Alighieri (ö. 1321), Bolognalı İbni Rüşdçüler, Padovalı İbni Rüşdçüler) bahislerini işler.
Üçüncü alt başlık “Latin İbni Rüşdçülerin temel tezleri”, dördüncü alt başlık “Latin ibni Rüşdçülüğüne karşı tepkiler” (bu bahiste 13. Yüzyıl ile 14. Yüzyılın başlarında yaşamış yedi isimden (Büyük Albert (ö.1280), Saint Thomas d’Aquin (ö.1274), Saint Bonaventure (1274), Robert Kilwerdby (ö.1279), Duns Scot (ö.1308), Gilles de Rome (ö.1316), Raimond Lulle (ö. 1316)’deki İbni Rüşd etkisinden bahsedilir. Beşinci alt başlık “Latin İbni Rüşdçülüğünün Yasaklanması”, Altıncı alt başlık “Yahudi İbni Rüşdçülüğü” ( bu bahiste 13. Ve 14. Yüzyılda yaşamış yedi ayrı isimden bahsedilir. Yahudi İbni Rüşdçüler olarak İsaac Albalag (ö.1300), Moise de Narbonne (ö.1362), Levi Ben gershom (ö.1344), Eliya Delmedigo (ö.1493), Jacob ben Abba Mari (ö. 1231’den sonra), Mois İbn Tibbon (ö.1283’den sonra), Calonymos ben Calonymos ben Meir (ö.1328’den sonra) gibi isimler zikredilir. İbni Rüşd’ün bu isimler ve eserleri üzerindeki etkileri dile getirilir.
Üçüncü başlık, “Renan, İbni Rüşd, İslam ve Bilim” (Renan’ın büyük krizi, Renan ve Bilim dini hülyası, Renan, İbni Rüşd ve İbni Rüşdçülük, Renan, Din, Bilim” adlarını taşıyan alt başlıklar etrafında şekillenir.
Dördüncü başlık “Rönesans döneminde Avrupa’da yapılan İbni Rüşd portreleri“ olarak isimlendirilir. Pisa, Paris, Floransa, Roma gibi şehirlerin kiliselerinde yer alan bazı eserlerle, diğer İbni Rüşd portreleri ve tabloları hakkında bilgi verilir. On beş ayrı sanatçı bu derin ve çok yönlü ilim adamının portresi ile onunla ilgili tabloları resmederler. Rafaello’nun “Atina felsefe Okulu” tablosu bu eserlere örnek olarak verilebilir.
Dördüncü bölüm “İbni Rüşd Litratürü ve kronolojisi”, Beşinci bölüm “İbni Rüşd’ün eserlerinin Arapça yazmaları ile Latince ve İbranice tercümelerinin yazmalarından ve baskılarından bazı örnekler” bahsine ayrılır. Rönesans döneminden itibaren Avrupa’da yapılmış “İbni Rüşd portreleri” ile bu bahis tamamlanır. Bu bahsin devamında da “Kaynakça” ve “Dizin” bölümleri yer alır.
İBNİ RÜŞD’ÜN HAYATI
İbni Rüşd 1126 yılında Kurtuba’da (Endülüs) dünyaya gelir. Bu şehirde hukuk, siyaset, ve idari sahalarda önemli görevler üstlenmiş köklü bir aileye mensuptur. Kurtuba’da kadılık yapan dedesi aynı zamanda Kurtuba Ulucami’nin imamı olarak da vazife yapar. İbni Rüşd ve babası da aynı şehirde kadı olarak hizmet verirler.
Aile geleneğine uyarak ilmiye sınıfına intisap eden filozofumuz öncelikle babasından din ilimlerini öğrenir. Devrin önemli isimlerinden kelam, fıkıh, tıp, matematik, Arap edebiyatı tahsil eder. Metafizik başta olmak üzere felsefe ve tıpla da ilgilenen dönemin hükümdarı halife Ebu Yakup, sarayında büyük bir kütüphane kurar. Devrin önemli isimlerinden İbni Tufeyl, Aristo’ya anlamakta güçlük çeken halife Ebu Yakub’a bu alanda söz sahibi bir isim olan İbni Rüşd’ü takdim eder. Filozofumuz hükümdarın bu husustaki müşküllerini çözmesine yardımcı olacaktır. Bu ilim ve felsefe meraklısı hükümdar, seçkin bir şahsiyet ve ilim adamı olan İbni Rüşd’e ziyadesiyle itibar eder. İbni Rüşd, 1169’da İşbiliyye kadısı, 1171’de Kurtuba baş kadısı olur. Bir taraftan resmi görevleri ile uğraşan değerli ilim adamı, bu arada ilmi çalışmalarına da vakit ayırmaya çalışır. İlahiyat alanında kitaplar kaleme alır. Ebu Yakup İbni Rüşd’ü İbni Tufeyl’in yerine özel doktoru olarak 1182 yılında Merrâkeş’e çağırır. Büyük âlim, 1184’de vefat eden Ebu Yakub’un yerine geçen oğlu Ebu Yusuf Yakub’un da özel hekimi olur.
Fakat İbni Rüşd aleyhtarı birçok kimse hükümdarı büyük filozofa karşı kışkırtmaya çalışır. Ebu Yakup; İbni Rüşd ile birlikte devrin ilim ve fikir adamı olarak tanınmış birçok ismini sürgüne gönderir. Fakat İşbiliyye halkının ısrarları sonucunda bu sürgün dönemine son verilir. Halife Ebu Yusuf Yakup, onu yeniden Merrakeş’e davet eder. Merrakeş’e gelen İbni Rüşd, bu tarihten kısa bir zaman sonra 10 aralık 1198’de vefat eder.
Batı dünyası bu büyük filozofu “Averroes” adıyla tanır. Ayrıca İslam dünyasında “Şârih (=şerh eden, açıklayan)” Latin dünyasında “Commentator” (yorumcu, eleştirmen) olarak bilinir.
İbni Rüşd; din bilimleri, mantık, fizik, metafizik, psikoloji, zooloji, astronomi, tıp, politika ve ahlak gibi birçok alanda eser kaleme alır. Aristotales’in eserlerine yazmış olduğu Küçük hulâsa(Compendium), Orta hulâsa (Medium) ve büyük hulâsa (Magnum) şerhleriyle Orta Çağ’ın en büyük yorumcusu olarak şöhret kazanır. Farklı Doğu ve Batı kaynakları eserlerinin listelerini farklı sayıda verirler. “Bernâmecu’l-fakih İbn Rüşd” adlı listede 78, “Uyûnu’l-enbâ fî tabakâti’l-etıbbâ” adlı eserde 47, Maurice Bouyges’in etüdünde 84, Salvador Gomez Nogales’in çalışmasında 66 eser kaydedilmektedir.
İbni Rüşd, Orta Çağ’da İslam dünyasındaki bilinirliliğinden ziyade Batı dünyasınca tanınır. Bu âlemdeki etkileri çok yönlü ve uzun vadeli bir seyir takip eder. Batı dünyasının fikir mimarlarından biri olarak kabu edilen bu ilim ve felsefe adamının “Rönesans”, “Modern Bilim ve Felsefe” ile “Aydınlanma”nın doğuşunda çok önemli roller üstlendiği ifade edilir. Yahudi ve Hıristiyan dünyası ilim ve fikir tarihinde önemli bir mevki işgal eder.
İbni Rüşd’ün Batı dünyasına girişinde asıl pay sahibi olan mütercimlerdir. Ölümünden yaklaşık 20-25 yıl sonra bu âlemin Paris ve Londra gibi kültür başkentlerinde fikirleri ve eserleri tartışılmaya başlanır. Arapça’dan mahalli diller aracılığıyla önce Latince’ye oradan İbranice’ye tercüme edilir. Bazen de Arapça’dan önce İbranice’ye sonra da Latinceye çevrilir. Michael Scott; ilk defa İbni Rüşd’ü Batı dünyasına tanıtır. Filozofun Aristo’nun eserlerine yazdığı küçük şerhlerle “Makale fi Cevheri’l- Felek” isimli eserini Arapça’dan Latince’ye çevirir. Bu faaliyeti takiben ilim adamının Aristo’nun diğer eserlerine yazdığı şerhler Latince’ye aktarılır. 13. Yüzyılın ilk çeyreği dolaylarında Batı dünyası İbni Rüşd’ün Aristo’nun Mantık ve Fizik külliyatına dair yazdığı şerhleri okumaya başlar. Bu tarihten itibaren de İbni Rüşdçülük en çok dikkat çeken bir fikir hareketi olarak yayılma zemini bulur. Bu fikir akımına karşı çıkanlar bile Aristo’nun metinlerini daha iyi kavrayabilmek adına İbni Rüşd şerhlerini okurlar. 19. Yüzyılın ortalarında ünlü oryantalist Renan’ın “İbni Rüşd ve İbni Rüşdçülük” üzerine yaptığı doktora teziyle konu yeniden gündemle buluşur. Bu ünlü isim İslam dünyasındaki yenileşme hamleleri için de önemli bir basamak teşkil eder.
Orta Çağ İslam dünyası yetiştirdiği çok sayıdaki ilim, fikir ve sanat adamı ile Batı dünyasını derinden etkilemiştir. Fakat feleğin türlü rengi, devranın da bin bir yüzü olduğundan günümüzde bu dünya yoksulluk, gerilik, cehalet, israf, safahat, savaş, terör ve göçle birlikte anılır olmuştur. Bilhassa böylesi düşkün zamanlarda bu medeniyetin yüz akı olan isimlerin yazılıp konuşulmasında, ilim ve sanat eserleri vasıtasıyla kitlelere ulaştırılmasında fayda vardır. Bu itibarla bu cinsten ciddi emek mahsulü çalışmalar; maddi ve manevi anlamda itici güç yerine geçecektir. Değerli Bekir hocayı bu kıymetli eserinden dolayı tebrik ediyor, daha nice kalem mahsulü ile fikir hayatımızı zenginleştirmesini bekliyorum.
Bir yanıt yazın