Şüphesiz Çoğrafya kaderdir.! Binlerce yıldır Anadolu jeopolitiğinin bizim kaderimiz olduğu gibi…
Cihanşumul bir medeniyet, kültür, devlet ve millet olma gibi kazanımlarının olduğu gibi…
Asırlardan beri günümüze kalmış Göçmenler gibi bedelleride inkar edilemez bir gerçektir…
Avrasya, Kafkasya, ve Ortadoğu bileşkesinde bulunan Anadolu jeopolitiğinin ve burada yaşayan bir çok medeniyetinde kaderi olmuştur aslında bu göçmen sorunu,
Velakin konar ve göçerler olarak biz Türklerde Anadolu’ya gelip bu stratejiyi öncelikli yurt edinmişiz ve çoğrafyanın hakkını veremeyen medeniyetlerin tarih mezarlığına sürükleyip
Köklü bir tarih ve kültür birikimi ile söz konusu çağın en ileri medeniyetini, kültürünü inşaa ederek Cihan şumul bir Devlet ve Millet olabilmişiz ve bu kritik çoğrafyada Devlet ve Millet olarak kalabilmişiz…
Şüphesiz Anadolu çoğrafyası, kendimizi, Dünyadan, bir dönem bir çoğunu yönettiğimiz komşularımızdan soyutlayarak ve içe kapanarak yaşayabileceğimiz bir jeopoltik Çoğrafya değildir.! Olmasını düşünmekte yanlıştır.
Yaklaşık bir kaç asır öncesine kadar biz Türklerin yönettiği komşularımızda, huzur, güven, asayiş BerKemal’ ken , Devlet ve Millet olma ihtiyacı bile duymamış olan komşularımız,
Biz hasta yatağa düşmemizle birlikte bir nevi ortada kalmış, dönemin sömürgeci medeniyetlerinin ve Devletlerinin insafı, insiyatifi ile müstemleke bir Devlet ve Millet olabilmenin ötesine geçememiş ve günümüzdeki bedeller ile hem kendilerini hemde bir dönem onlara hamilik ve mihmandarlık yapmış olan biz Türkleri söz konusu göç dalgaları bedelleri ile başbaşa bırakmışlardır…
Aslında bizimde, komşularımızında Tarih sürecinde ortak kaderi konumundaki Anadolu jeopolitiğinin getirdiği, soydaşlık, dindaşlık, akrabalık, komşuluk gibi tarihi bağların günümüze yansıyan bir kaderi tecelliden başka birşey de değildir…
Son 10 yılda seyreden bir göçle bu bağlar kurulmadığı gibi, apar topar ülkelerine gönderebilmekte pekde kolay olmayacaktır…
Lakin; Aslolan Anadolu kritiğinde Türk Milletinin ulus Devlet ve Millet olmasının devamıdır…
Aslolan Türk’e ve Mazlum milletlere umut olmuş asil Türk Milletinin ve Devletinin birliği, dirliği ve beraberliğidir…
Ve yaklaşık onlarca yıldır etrafımızda devam eden olağan dışı olaylar akabinde, Asya’dan, Ortadoğu’dan ülkemize gelen göç dalgaları Türk Milletinin, etnik, demografik, sosyal, siyasal ve ekonomik varlığına tehlike oluşturacak boyutlara yaklaştığı da bir gerçektir…
Küreselci güçlerin mihmandarlığında yönetilen ABD ve AB birliğinin ulus Devletlere karşı başlatmış olduğu tarihsel projelerin, olayların bir sonucu olarak ortaya çıkan bu demografik istila bizi tarihsel olaylara ve bedellere sürükleyebilir…
Ve bu olağanüstü süreçle mücadele edebilmenin başka seçeneği olmayan iki yolu vardır…
Birincisi, Devletler ve Milletler arasında tarihsel bağlarda dikkate alınarak köklü düşmanlık ve hasımlık olamaz, karşılıklı menfaatler söz konusudur…
Dün ABD, Rusya, Arabistan, İsrail, Mısır vb gibi ülkeler ile kopma noktasına gelen bağımızı nasılki bu gün yeniden kurmaya, onarmaya çalışıyor isek, Suriye ile kopmuş olan ilişkilerimiz süratle yeniden tesis edilmeli…
Suriye’nin bütünlüğünü koruyacak statüde iş birliği geliştirilip güneyimizde kurulacak kukla Kürdistan’ın önüne geçilerek, Suriyelilerin söz konusu bölgelerde istihdam edilmesi sağlanmalıdır…
Benzer bir süreç Irak içinde söz konusu olup aynı politika Irak’ın bütünlüğü esası ile izlenmeli ve yapılandırılmalıdır…
İkinci yol ise, gerek Irak’ın gerek ise Suriye’nin Kuzeyi , bizim ise köpek Güney Doğu sınırımız ötesinde bu gün Mehmetçiğin canı ve kanı ile Türk Milletinin ise sosyal, demografik ve ekonomik bedellerini ödediğimiz söz konusu coğrafyalara tamamen girilmeli, Musul ve Kerkük’te dahil olmak üzere alınmalı,
İçimizdeki, dışımızdaki bakmakla mükellef olduğumuz göçmenlerin vatandaşlığa alınarak, yaşları reşit olanlar askere alınmalı sınır ötemizde bize bağlı kurumsal Devlet yapılanması kurulmalı ve bedelini ödediğimiz coğrafyaların yönetimi de bize ait olmalıdır…
Velhasıl bizler bu belayı başımıza açan ne ABD’nin ne Rusya’nın nede AB ülkelerinin ..
Ne sınır güvenlik görevlileriyiz, ne koruma güçleriyiz, ne göçmen önleme kampıyız nede insan bakıcısı değiliz.!
Ya ektikleri rüzgarın bedelini onlar ödeyecek yada biz kendi göbeğimizi kendimiz kesip, bize güvenen, sığınan insanlarında ve onların topraklarının da kaderini biz tayin edip yönetmeliyiz , şayet var ise üçüncü bir yol siz söyleyin.! vesselam…
HAYIRLI BAYRAMLAR.!
selam saygı dua
Ahmet Gökhan YAZICI
Bir yanıt yazın