MENÜ ☰
Büyük Erzurum Sofrası
Erzurum Haber Gazetesi » Yazarlar » Ankara’daki “efendi”ler ne zaman uyanacak?
Mehmet Şener
Ankara’daki “efendi”ler ne zaman uyanacak?


Hani perşembenin gelişi çarşambadan belli ya, bu işin de sonunda bu noktaya gelip dayanacağı, (evveliyatı da var ama) en azından teröristlerin Habur’dan girdiklerinde sergiledikleri şovdan belliydi.
Seyyar mahkeme sormuştu:
“Çok pişmansınız değil mi?”
Teröristler ve yandaşları bugün inşa edilen sürecin temelini sağlamlaştırmak için, o gün mahkemeye şu cevabı vermişlerdi:”Hayır pişman değiliz. Biz buraya önderliğin talimatı üzerine geldik.”
Bunun üzerine, seyyar mahkemenin başkanı zabit katibine dönerek, teröristlerin ifadelerini şöyle kayda geçirtmişti:
“Pişmanız, hem de nasıl… Barışa ve kardeşliğe, hükümetin başlattığı açılıma destek olsun diye dağdan indik.”
Sonrası malum……
Teröristler günlerce kahraman edasıyla o şehir senin bu şehir benim dolaşıp, TC’ye nasıl boyun eğdirdiklerini anlatıp durdular!
Ankara öylesine meşguldü ki, Güneydoğu’da olup bitenleri analiz edecek zaman bulamıyordu!
Kimileri açılımın adını değiştirmek için uğraşıyordu, kimileri de hedef saptırmak için büyük operasyonlara imza atıyordu!
Oysa başta Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir olmak üzere, daha niceleri inceden inceye mesajlarını yayıyorlardı!
Ankara ise; duymuyor, görmüyor, anlamıyor gibi yapıyordu.
Sonunda Baydemir ağzındaki baklayı çıkardı ve ardından da dağdaki-ovadaki yandaşları konuştu:
“Türkiye Özerk yapıya ayrılmalıdır, Güneydoğu’da belediye binalarının gönderine Kürt bayrağı asılmalı, yerel meclisler oluşturulmalı ve özerk yapının gereği anayasal düzenleme olmalıdır.”
Dün de Karayılan, benzer sözlerle “Habur açılımı”nın gizli ajandasını açıkladı.
Kanlı PKK, asker ve polise saldırılarını hız kesmeden sürdürüyor. Daha dün Mardin’de üç uzman çavuş şehit düştü, Tunceli’de karakola ekmek taşıyan sivil araç, teröristler tarafından yakıldı.
Fakat Ankara öylesine meşgul ki, ne Mardin’i ne de Tunceli’yi göremiyor!
Varsa yoksa referandum ya da YAŞ kararları!
Güneydoğu yangın yerine döndü. Yalnızca güvenlik görevlilerimiz art arda şehit düşmüyor, muhtemelen çok yakında başlatılmak istenen “intifada”nın provası yapılıyor.
PKK ve onun siyasi uzantısı olan BDP’nin aksiyon planına göre, yakın bir zamanda Güneydoğu’da belediye binalarına PKK bayrağı çekilecek, yerel parlamentolar kurulacak ve fiili durum oluşturulacak.
Tabii ki bu gelişme devletin kabul edebileceği bir olgu olmayacak. PKK, bu durumda devletin son derece sert müdahalede bulanacağını öngörüyor, bunun üzerine de sivil halkı süngünün önüne sürmeye hazırlanıyor.
Bu sürecin sonunda nihai hedefin ne olduğunu merak etmek biraz safdillik olur.
Öyle sır filan değil, adamlar bütün bu planları çeşitli yayın organlarında yazıp duruyorlar ve bir süreden beri de zaten prova yapıyorlardı.
Dün basında da benzer öngörüler geniş yer bulmuştu.
Kürt açılımının gelip dayandığı nokta budur; sonraki adım ise, AGİT heyetinin Güneydoğu’da konuşlanması……
“Bu mesele artık Türkiye’nin bir iç sorunu olmaktan çıkıp, uluslar arası bir boyut kazandı. Dolayısıyla, AGİT muhtemel bir soykırımı önlemek için, Güneydoğu’yu askerden arınmış bir bölge ilan ediyor” diyecekler!
Peki böyle bir sonuç mümkün mü?
Tamam; o zaman biz de bu soruya başka bir soruyla cevap verelim:
25 yıl önce “üç beş çapulcu” denilerek yok sayılan PKK’nın, günün birinde bu noktaya ulaşabileceği tahmin edilebiliyor muydu?
Ya da; şu meşhur “açılım”dan önce Baydemir gibiler ekranlara çıkıp, “Belediye binalarının gönderine PKK bayrağı çekeceğiz” diyebilir miydi?
Bu sebeple, artık neyin mümkün neyin de imkansız olduğunu söylemek için acele etmemek lazım.
“Türkiye bölünsün, Kürt devleti kurulsun” şeklindeki hayli iri laflar, kaç zamandan beri Ankara’da vaka-i adiyeden bile sayılmıyor.
Şimdi sıra vatandaşın alışmasında!
Asker-polis şehit sayısı arttıkça, sokaktaki vatandaş da “artık şu akan kan dursun da nasıl duruyorsa dursun” noktasına geldi.
Dolayısıyla, Boğaz’ın serin sularına karşı viskilerini yudumlayan tuzu kuruların, yıllar önce dile getirdikleri  “verip kurtulalım” tezi, bugün sokaktaki sade vatandaş arasında da en azından “niye olmasın” şeklinde bir karşılık buldu.
Ankara’da, “Recep Efendi” veya “Memur Kemal Efendi” gibi yüksek iradeli ve ciddi muhtevalı atışma sürüp dursun; Güneydoğu’da Karayılan-Baydemir koalisyonu haritaya son şeklini veriyor!
Önce sivil halkı askerin önüne sürülecek ve devamında PKK bayrağı göndere çekilecek, ardından hemen yerel parlamento oluşturulacak, sonra da nihai amaç için uluslar arası güçler bölgeye davet edilecek!
Bütün bunlar olup biterken medya, büyük bir hararetle ya Balyoz’a adı karışan subayları yakalama avına çıkacak, ya da YAŞ kararlarının sonucu üzerine, ilmi tartışmalara dalacak!
Bu meselede Osman Baydemir bir piyon olabilir. Ama sonuçta piyonlar olmadan madem ki satranç oynanamıyor o halde, o piyonların attıkları adımları, söyledikleri sözleri yok saymak doğru olmayacaktır.
Ankara; ne şehirdeki Baydemir’i, ne de dağdaki Karayılan’ı “ciddiye almıyormuş” gibi yaparak, aslında hızla ilerleyen süreci daha da güçlendiriyor ve yükselen alevlere yeni kütükler atıyor.
Misal; Ankara’nın bu olup bitenleri görebilmesi için, o sözleri Amerika’nın yahut da İsrail’in mi sarfetmesi lazımdı?
PKK’lılar konuşunca, yine “bir avuç çapulcu” deyip geçilecek mi? Hâlâ, o bir “avuç çapulcu”nun hangi mevzileri kazandıkları ve de nasıl bir sonuç aldıkları yeterince görülemedi, anlaşılamadı mı?
Yoksa Ankara’daki “efendi”lerin uyanabilmesi için, bu kez Habur’dan girenlerin terörist yerine, çok uluslu güçlerin mi olması gerekiyor?
Sahi Ankara’nın uyanması için daha ne olması gerekiyor?

Mehmet ŞENER

📆 09 Ağustos 2010 Pazartesi 09:18   ·   💬 0 yorum   ·   ⎙ Yazdır

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

ERZURUM'DA HAVA

ERZURUM
Esentepe Avrupa Konutları
YENİ SAYI

YAZARLAR

RÖPORTAJLAR

ANKET

Üzgünüm, şu anda etkin anket yok.

BAĞLANTILAR