Doğada yeşil renk hakimiyetini sarıya bırakmak üzere.
Oltu’dan Narman ve Tortum üzeri Erzurum’a dönüyorum.
Kavşakta poşete doldurulmuş Tortum’un elma ve armutları gözüme ilişti.
Yol boyu birkaç çocuk ve yanlarında da birkaç poşet.
Oysa, Tortumlu eskiden eşek ya da atıyla yollara düşerdi.
Köylere kadar gider mevsimine göre dut, kiraz, elma, armut, kızılcık, ayvayı parayla, unla, yağla, yumurtayla satardı.
Geçenlerde Ağrı’nın Oğlakpınar Köyüne ‘Baba beni okula gönder’ kampanyası dahilinde bir okul açılışı için gitmiştik.
Tortumluların 200 kilometre uzaklıktaki Ağrı’nın Aladağlar yaylasına kadar at ve eşek sırtında meyve götürüp sattığını söylediler.
ESKİLER HEM ÜRETKEN, HEM ÇALIŞKANDI
İnanılır gibi değil.
Ne üretken ve ne çalışkan insanlarmış, hayret etmemek mümkün mü?
Kaç günde gidiyorlardı Ağrı’ya?
Ekmek parası uğruna harcanan emeğe, çabaya saygı duymamak elde değil.
Günümüzde ise Tortumlu kendi ilçesindeki pazara bile ürününü götürmüyor.
Erzurum’un her gün bir semtinde pazar kuruluyor.
Siz pazarda hiç Tortum, İspir, Uzundere’nin ürününü gördünüz mü?
Ne oldu o dağları aşan insanların, çocuklarına veya torunlarına?
Yıllar hem üretimi azaltmış, hem de insanımızı tembelleştirmiş.
PASİNLER KARAYOLUNU ÇADIRKONDULAR İSTİLA ETMİŞ
Erzurum’dan Hasankale’ye giderken karayolunun her iki tarafına çadırkondular dizilmiş.
Yörede üretilen patates, lahana, soğan gibi ürünler yoldan geçenlere satılıyor.
Tarlalarda şimdi patates, şeker pancarı hasadı var.
Ayçiçekleri kurutulmak için naylonların üzerine serilmiş.
Tarlada lahanadan başka ürün kalmamış.
EVİNİN BAHÇESİNDE ARMUT YETİŞTİRMİŞ
Geçtiğimiz günlerde patates almak için Alvar tarafında bir tanıdık Yusufelili çiftçiye uğradık.
İki dakikada traktörle patatesi tarladan söktü, topladı, torbaya doldurdu.
Sohbet ederken de ‘beyaz fasulye’den söz etti.
Patatesi ve yeşil fasulyesi çok lezzetliydi ama beyazını hiç duymamıştım.
Hınıs’ın ve İspir’in beyaz fasulyesi bayağı lezzetliydi.
Ünü Türkiye sınırlarını zorlayan İspir’in beyaz fasulyesi, 10 liradan satılıyor.
Yusufeli kökenli vatandaşlar, Hasankale’de beyaz fasulye bile üretmişler.
Sadece beyaz fasulye mi?
“Armutlar, evin bahçesindeki ağaçtan” dediklerinde gözlerime inanamadım.
Hayretle “Bunlar Hasankale’nin armudu mu?” diye sormak zorunda kaldım.
Örnek çiftçi Selevleri’ndeki tek katlı evinin bahçesinde bize ‘Hasankale armudu’ ikram etti.
Bizimkiler hala ‘buralarda meyve yetişmez’ diye inat ede dursun….
Ailece tarım yapan bu çalışkan insanlara, ‘bravo’ az bile gelir.
Tarımda devrim yapan Yusufeliler’in her ürünü çok farklı.
Sırtlarında toprak taşımış ve bir Yusufeli cenneti yaratmışlar.
Toprağı olmayan da doğuya, batıya göç etmiş.
Gittikleri yörede birer örnek çiftçi olmuşlar.
YUSEFELİLİ BİR HÜSEYİN ÇAVUŞ VARDI
Çok eskilerde Hasandede Dağının eteğinde, Hüseyin Çavuş’un bir tarlası vardı.
Hasankale’nin Taşbaşı semtini ilkbahardan itibaren yeşile büründürürdü.
Allah rahmet eylesin Hüseyin Çavuş, o yıllarda organik sebze ve meyve yetiştirirdi.
Hüseyin Çavuş’un tarlasından alınan havuç, kavun, mısır, salatalığın tadına doyum olmazdı.
Şimdi nerede o çiftçiler, nerede o tat ve lezzet…
SUCUK, PASTIRMA, KAVURMA YAPILIRDI
Madem eskilerden anlatmaya başladık.
Fırsat bulmuşken bir anıyı da aktaralım.
‘Deniz, güneş ve kum’ turizmi çıkmadan önce Hasankale, önemli bir merkezdi.
Bahçelerde binlerce çadır kurulurdu.
Kaplıcaları, Doğu Karadeniz’den gelenlere bile şifa dağıtırdı.
O yıllarda Kayserililer gelirdi Hasankale’ye…
Yaylalarda otlayan yüzlerce belki binlerce sığırı alır, mezbahada keserlerdi.
Sonra orada pastırma, sucuk, kavurma yaparlardı.
Günümüzde Erzurum’un yaylalarında göçerler var.
Sığır ve koyun varlığı ise Erzurum’un ihtiyacını karşılamıyor.
Bir yanıt yazın