Bütün tavsiyeler, telkinler ve de nasihatler hep şehit ailelerine yapılır oldu:
“Amandır tahriklere kapılmayın”
“Sakın ha kimsenin gazına gelmeyin”
“Siz siz olun sağduyuyu elden bırakmayın”
“Şehit kanı üzerine siyaset yapanlara alet olmayın”
Böylece uzayıp gidiyor…Bütün bu telkinleri duyan biri, işin iç yüzünü bilmezse zanneder ki, şehit aileleri ülkeyi germek, tansiyonu yükseltmek ve fitili ateşlemek için çabalayıp duruyor…
Oysa gerçek tam tersi…
Ne şehit aileleri ateşe körükle gidiyor, ne de olup bitenleri büyük bir sabırla takip eden milyonlarca sağduyu sahibi vatandaş kriz doğuruyor.
Fakat buna rağmen, kaç günden beri milletin sabrını sınayıp duranlara, şöyle ağız dolusu bir uyarıda bulunulmuyor.
Bütün telkinler şehit ailelerine…
Dün de Erzurum’da benzer tablo vardı.
Olup bitenlere demokratik ölçüde tepki göstermek isteyen Erzurumlu şehit aileleri yürüdüler…
Gönül isterdi ki, bu yürüyüş Cumhuriyet Caddesi’nde olsaydı ve o bildiri de Atatürk heykelinin hemen önünde okunsaydı…
Olmadı; polis muhtemel bir tehlikeye karşı, şehit ailelerinin talebine olumlu yanıt vermedi.
“İlla da yürümek istiyorsanız, Yıldızkent’te yürüyün” denildi.
Şehit aileleri de Karskapı’daki anıtı ziyaret edip, kısa bir yürüyüşün ardından dağıldılar.
Niye?
Çünkü: Bu yürüyüşü istismar etmek isteyenler olabilir, yahut da bölücü gruplar karşı saldırıda bulunur, şeklinde bir endişe hakimdi yetkili makamlarda…
Aslında, yürüyüş maksadına ulaşmasına ulaştı ama izin verilmemesi toplumsal vicdanı sızlatmıştır.
PKK’lıların her türlü taşkınlığı ve küstahlığı, olabildiğince tolerans görürken, evladını vatan uğruna kaybetmiş binlerce ailenin, demokratik tepkisine sınır getirilmesi, kimsenin dikkatinden kaçmıyor.
Evet… Ateşe körükle gidilmesin, zaten yüksek olan tansiyon da büsbütün yükseltilmesin, hatta her zamankinden daha fazla sağduyu ve itidal hâkim olsun…
Fakat bu çağrılardan, bölücülüğe arka çıkanlar hiç mi etkilenmeyecek; fedakârlık hep yüreği yanık insanlardan mı beklenecek?
Türkü ile Kürdü ile hepimizin bir tane vatanı ve bir tane devleti var. Ne gidecek bir başka vatan, ne de bünyesinde özgürce yaşayabileceğimiz ikinci bir devletimiz yoktur.
Bu ülkede aklıselim herkes bu gerçeğin farkındadır. Sadece buldukları her fırsatta, yeni krizler doğurmaya çalışan bazı kesimler bu hakikati görmüyor…
Devlet adamları, politikacılar ve de toplum mühendisleri, sağduyu çağrısı yaptıkça, bazı adamlar “Tamam bizden kortular, geri adım atıyorlar” biçiminde algılıyorlar…
Bunun böyle olmadığını öğretmenin zamanı geldi de geçiyor bile…
Kardeşçe huzur içinde yaşamak ve kimi sorunları ortak akılla çözmek yerine, kan ve gözyaşına talip olanlar ya insanlıktan nasiplerini almamış kimselerdir, ya da hastalık derecesinde psikopattır…
Kimse sokaklarda çatışma olsun, insanlar birbirini doğrasın istemiyor.
Şehit ailelerinin yapmak istediği, sadece demokratik çerçevede tepki göstermek ve bu konularda neler düşündüklerinin geniş kitlelerce bilinmesini istemektir.
Yakalım, yıkalım, kan akıtalım diyenler bir şekilde ödüllendirilirken, tam aksini savunanların da özgürce kendilerini ifade etmeyi istemek kadar doğan ne olabilir?
Bir yanıt yazın