Her ne kadar Tarım Müdürlüğü ilgilenmiyormuş gibi yapıyor olsa da, aslında yaşanılan bu sorun en çok bu kurumu iliklerine kadar sarsıyor.
Öyle ya, bütün Türkiye’de “hayvancılık merkezi” olarak bilinen, hatta ders kitaplarında dahi böyle tanıtılan Erzurum, şimdi et ve süt ihtiyacını başka vilayetlerden karşılıyor.
Hem de uzun zamandan beri; üstelik de yetkililerin, “Erzurum hayvancılıkta tüm zamanların en iyi dönemini yaşıyor” dediği bir sırada…
Tamam… Bu ve benzer açıklamaların birer yalandan ve ucuz şovdan ibaret olduğunu artık anlamayan kalmadı.
Geriye dönüp aynı şeyleri bozuk plak gibi, tekrarlamanın da kimseye bir yararı olmadığını gördük…
Üstüne üstelik bu tablodan ötürü ne atanmışlar, ne de seçilmişler zerre kadar müteessir değiller.
Bilakis bir milletvekilimiz düzenlediği basın toplantısında, şimdiki tarım müdürünü, yani hayvancılığın bu acınacak hale gelmesinin müsebbibi olan Bektaş Erdoğan’a kastederek, “…yakında görev değişikliği olacak” demişti.
Sonra da aynı milletvekilimiz (Prof.Dr. Muzaffer Gülyurt), ilgili kişiyi telefonla arayıp, “…hayır ben böyle bir şey demedim, basın yalan yazmış” şeklinde özür üstüne özür dilemiş!
Vaziyet vahim…
Et, artık altınla yarışıyor.
Kurban Bayramı büsbütün yaklaştıkça, et fiyatlarının daha da fırlayacağı aşikâr…
Buna rağmen tek bir yetkili ve siyasetçi kılını kıpırdatmıyor. Dün çiçeği burnunda internet haber sitesi olan Dadaş TV’de bir haber vardı.
Haberi kaleme alan arkadaş, Tarım Kredi Kooperatifleri Genel Müdürü Bedrettin Yıldırım’ın bu noktada en küçük bir çaba göstermediğine dikkati çekiyor ve müdür beyin Erzurumlu olduğunun altını çiziyordu.
Meslektaşım bu tavrında haklı olmasına haklı da, lakin Erzurum’da yaşayan ve bu meseleyle doğrudan sorumlu olan atanmış ve seçilmişler ne yapıyor ki, artık Erzurumluluğu kağıt üzerinde kalmış olan genel müdür ne yapsın?
Yıllar yılı söylendiğinin aksine Erzurum, ne yazık ki hayvansal ürün ihtiyacını yakın uzak başka illerden karşılıyor.
Ve bu şehirde başta tarım teşkilatları başta olmak üzere, ziraat fakültesi, veterinerlik fakültesi, tarım kredi kooperatifi ve başka kurumlar mevcut…
Nasıl oldu, niye oldu ve kimler sebep oldu; artık bunlar bahsi diğer….
Şimdi Erzurum’u bu acınacak halden nasıl kurtarabiliriz buna bakmak lazım.
Kanaatim odur ki, zor olmasına karşın asla imkânsız bir iş değil. Yeter ki, doğru adamlar üstünden doğru hamleler yapılabilsin ve ileriye dönük cesur adımlar atılsın…
Bu şehir on-beş yirmi yıl önce nasıl hayvancılığın önemli duraklarından biri idiyse, üç beş yıl sonra da aynı potansiyeli yakalayabilir.
Önce bu hedefe köylüyü, besiciyi ve müteşebbisi inandırmak gerekir.
Bütün bunlardan önce de, heyecan sahibi bürokratlara ihtiyacımız olacaktır.
Siyasetçiye şirin görünmek için, rakamları çarpıtarak, aslında bozuk olan tabloyu, iyi gibi gösteren “maslahat savan” müdürlerle, hiçbir ilerleme kaydedemeyiz.
Fakat ne yazık ki, kaç zamandan beri ilgiyle takip etmeme rağmen, hiçbir siyasetçimiz, (aynı zamanda ziraatçı olan MHP’li Zeki Ertugay dahil) bu hayati meseleyle ilgili tek satır da olsa bir açıklama yapmıyor.
Uganda’yı bile konuşuyorlar da, Erzurum’u iliklerine kadar sarsan bu önemli problemi asla gündemlerine almıyorlar!
Acaba niye?
Halbuki seçmen kitlesinin kahır ekseriyeti bu sektörün içindeki kimlerdir. Yani politika icabı da olsa, hiç bir siyasetçi Erzurum’da hayvancılığa bigane kalamaz…
Sorundan kaçmak yerine, sorunun üstüne gitmeliyiz; üstelik de “acil” koduyla…
Aksi takdirde Erzurum, kalkınma yolunda kendisine sıklet merkezi olarak seçtiği hayvancılığı tamamen kaybedecek.
Kış turizmi, sağlık yatırımları, eğitim, üniversite, çağrı merkezleri…
Bütün bu alanlar da elde edilen ilerleme neden hayvancılıkta olmasın ki?
Olmaması için görünürde hiçbir neden yok.
Bütün sorun, anlayıştan kaynaklanıyor.
Günü kurtarıp, siyasetçiden “aferin” alma derdinde olan yöneticilerden kurtulduğumuz an, Erzurum hayvancılıkta çıtayı yükseltebilir. En azından eti Balıkesir’den, sütü İzmir’den almak zorunda kalmaz…
Erzurum bu sorunu yılmadan, usanmadan tartışmalı… Bu konuda en büyük görev basına düşmektedir. Şüphesiz sivil toplum örgütleri de hayati bir fonksiyon icra edebilirler.
Nitekim bu konuda gizlenen gerçeği, yakın geçmişte bir sivil toplum örgütü başkanı olan Mustafa Yıldız ortaya çıkarmıştı…
Bugün yerlerde sürünen hayvancılığı ayağa kaldırmanın yegane yolu; şehir halkının ve kanaat önderlerinin sorunun üstüne kararlılıkla gitmesinden geçeceğini unutmayalım…
Bir yanıt yazın