MENÜ ☰
ATA-AÖF’te Sınavsız İkinci Üniversite Ön Kayıtları Devam Ediyor
Büyük Erzurum Sofrası
Erzurum Haber Gazetesi » Yazarlar » Umarım sevenimizi buluruz
Öztürk Akkök
Umarım sevenimizi buluruz


Önce…

Gazeteniz Ekspres’in “gündem oluşturan ve TCDD’yi sarsan” haberine konu olan “utanç dergisi” raillife’ın yayın ekibi başta olmak üzere…

O dergide “Trenden kaçan oğlan” yazısını yazarken, Erzurum kadınını aşağılayıcı ifadelere de yer veren “müşavir devşirmesi”Mehmet Aycı’yı…

Ve pek tabi ki, “ben öyle anlatmamıştım” deyip “kıvırmaya”çalışsa da, önceki yıllarda büyük başarılarla(!) elde ettiği sabıkalarından dolayı kimseye inandırıcı gelmeyen Mustafa Çetin Baydar’ı şiddetle ve esefle kınıyarak, yazıma giriş yapmak istiyorum.

***

Yıllardan beri basın dünyasının içindeyim.

Çok yazı yazdım, yazdıklarımdan çok çok daha fazlasını da okudum.

Ve ben, hayatımda hiç “böylesi bir densizlik” veya Erzurum tabiriyle “devamsızlık”la karşılaşmadım, bundan böyle de karşılaşacağımı zannetmiyor, yine de yanılma payı bırakma adına“ama” demekten de kendimi alamıyorum.

***

Zira burası Erzurum.

Bu şehirde ne olacağını, nelerin yaşanacağını ve hangi “acı sürprizler” ile karşılaşılacağını insanın önceden kestirmesi mümkün değil.

Örnek mi istiyorsunuz?

Alın size kadınımızı, kızımızı aşağılayan ve “iffetsizlikle” itham eden TCDD Dergisi’ndeki o rezil, o şerefsiz yazı.

Hiç olacak şey mi? Senaryo yazarı olsanız ve kırk sene düşünseniz, aklınıza “çam dibi fantazileri” gelir mi?

Tabi porno film senaristi değilseniz, gelmez.

***

Lanet olsun, ama “birileri”nin aklına geliyor işte. Hiç olmadık yerde ve olmadık zamanda.

Sahi hiç düşündü de sorma, soruşturma gereği hissettiniz mi?

“Kimdir o birisi?”

Tanıyanı iyi tanıyor, tanımayanlar için tanıtmak gerekirse…

Mustafa Çetin Baydar…

Güya Erzurumlu, yani yazar, yani Yazarlar Birliği Vakfı başkanlarından ve yani şehit bir dedenin torunu.

Adamın kimliği kalabalık anlayacağınız.

Siyasetçi mesela! Önemli bir yanı burası. MTTB’liymiş gençliğinde. Kocaman ve kodaman olduğunda Büyük Birlik Partisi’nden (BBP) Erzurum Milletvekili Birinci Sıra Adayı yapılmış ve“10 binin üzerinde” oy almış.

Böyle yazıyor özgeçmişinde.

Yazarlık ve yöneticiliğinin yanında bir de hacı’lığı varmış mesela. 1993 yılında hacı olmuş, sonra da seyyah!

Gezmediği ülke, ayak basmadığı kara parçası kalmamış zat-ı muhteremin!

“Kara çalmayı” iyi kıvırmasının sebebi de ihtimal ki, bu olmalı!

***

Bugünlerde dergideki o yazıyı kaleme alanı ve de saçma hikayeyi anlatanı ile ilgili çok değişik mahfillerde farklı üslup ve tonlamalarda eleştiriler yapıldığını görmek, duymak ve okumak mümkün.

Hele ağzının pergeli olmayanların söyledikleri tam poşetlik.

***

Yazı kötü, hikaye berbat, tamamen uydurma ve yalan.

Bu konuda herkes hemfikir.

Aslında bu olaya farklı bir noktadan da bakmak mümkün olabilir bana sorarsanız.

Bu kadar “kötü”nün ve “yalan”ın biraraya gelmesinin, yetmiyormuş gibi bir de yarı resmi bir yayın organında yer almasının acaba ilahi bir hikmeti var mıdır?

Haşa, birşey bildiğimden söylemiyorum.

Benimki bir yorum. Yüksek sesle düşünüyorum sadece!

Şöyle ki…

Geçmişte Erzurum ile ilgili yığınla yazı yazan ve yazılarında önüne gelene “iftira etmekten”, çekemediklerine “kara çalmaktan” geri durmayan Mustafa Çetin Baydar’ın, gerçek yüzü bu saçma yazı sayesinde ortaya çıkmış, ulema kılıklı softa deşifre olmamış mıdır?

***

Her neyse…

Uzattım, farkındayım. Çok da takılmaya gerek yok. Böylesi “ham kabadayıları”“çokbilmiş” edasındaki “içi boş küpleri” hemen her yerde görmek mümkün.

Ben izninizle işin farklı tarafına, biraz da mesleki açıdan bakayım istiyorum.

Bu olayı kamuoyuna Ekspres olarak ilk biz yansıttık.Sonraki gün dha’dan sevgili Kadir Sabuncuoğlu da ülke gündemine taşıdı. Zaten kıyamet de ondan sonra koptu.

***

Gelinen son nokta, bir mesleki başarıyı özetliyor.

Ulaştırma Bakanı olayı kabullendi, özür diledi ve gereğini yaptı.

Sadece Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım değil, TCDD Genel Müdürü Süleyman Karaman’dan da hem özür geldi, hem de“raillife’nin yayınını durduruyoruz” somut adımı.

Bu olayı gündeme taşıyan bir gazeteci olarak hem şahsım, hem Erzurum Gazeteciler Cemiyeti üyesi arkadaşlarım, hem de Erzurumlular adına gerek sayın Bakan’a, gerekse sayın Genel Müdür’e gösterdikleri incelikten ve hassasiyetten dolayı da ben teşekkür ediyorum.

***

Tabi bunlar işin güzel tarafı.

“İşin en ‘bed’ yönü neresiydi?” derseniz!

Böylesi toplumsal olayda kendilerini öne çıkartma gayreti içinde olan birilerinin “çomak fırlatma yarışı”na girmesi, çoğu insanı öfkelendirdi.

İşin o tarafını ben de çokca yadırgadığımı söyleyebilirim.

“Bedime gitti” anlayacağınız!

BİR MEKTUP VE GERÇEKLER

Geliyorum öyle kolay kolay unutulmayacak, bizim de bu gidişle gündemimizden düşmeyecek gibi gözüken Dünya Üniversiteler Kış Oyunları’na, dahası sonrasında yaşanan gelişmelere.

Çok yazdık!

Yazarken ve yanlışları dile getirirken, oyunların, işi bilmeyenlerin elinde oyuncak olacağını savunduk, yetmedi muhtemel organizasyon bozukluklarının başımıza telafisi zor sıkıntılar getireceğini belirttik ve hatta belirtmekle yetinmeyip bağırdık, haykırdık, dikkatleri keyfiyetten doğan bir rezalet ve skandallar dizisinin üzerine çekmeye çalıştık.

İki sebepten yaptık bunları.

İlki, memleketini çokca seven insanlar olarak, bu şehre ne yapılıyorsa, amacına uygun yapılsın istedik, bu sebeple feryat ettik.

İkincisi, gazeteciydik.

Mesleğimizin gereklerini yerine getirmek boynumuzun borcuydu. Dolayısıyla öyle davranmaya gayret gösterdik, mesleğimizin hakkını vermeye çalıştık.

***

Çoğu zaman dinletemedik kendimizi, duyuramadık bir yerlere sesimizi. Hatta bu konuda yalama çevrelerin saldırısına uğradık, iftiralarına hedef olduk.

Peki ya şimdi?

Şimdi gelinen noktaya bakıp, Karadenizli’nin ifadesi ile “Hani uşağum n’oldi?” diye sormak gerekirse eğer, kim, nasıl cevap verir bu soruya…

Ya da cevap veren çıkabilir mi?

Bilemem.

***

Bakın son günlerde ilginç, ilginç olduğu kadar önemli ve hattabizim de haklılığımızı tescil eden bir gelişme yaşandı.

25. Dünya Üniversiteler Kış Oyunları’nın açılış törenine Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM Başkanı M. Ali Şahin ve Başbakan R. Tayyip Erdoğan’ın dışında, bakanlar, müsteşarlar, genel müdürler, çoğu ülkelenin Ankara büyükelçileri ve daha birçok önemli isim katılmış…

Katılan o kadar seçkin konuktan çoğu oturacak yer bulamamış, ayakta kalmış, onlarla ilgilenen kimse de çıkmamış, dolayısıyla rezalet üstüne rezalet yaşanmıştı ya…

İşte o keşmekeşliğe ve rezalete büyükelçilerden birisi tepki koydu.

***

Avusturya’nın Ankara Büyükelçisi Heidemaria Gürer, oyunların bitimine doğru, 4 Şubat’ta bir mektup kaleme alarak Erzurum’da yaşanan ve yaşatılan ayıplara dikkati çekti, yazısının sonunda da“Yapılanları kabul edilemez olarak görmemizi eminim anlayışla karşılayacaksınızdır” ifadesi kullandı.

***

“Bayan Gürer, kime yazdı bu mektubu” diye sorarsanız, adres belli!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Spordan Sorumlu Bakanı Faruk Nafiz Özak…

***

Bu mektubu gördükten ve okuduktan sonra, inanın ne diyeceğimi şaşırdım.

Bir Erzurumlu olarak, yüzümüzün kızartılmasına mı üzüleyim, yoksa bir gazeteci olarak “ben bunları önceden yazmış ve herkesi uyarmıştım” diyerek, haklılığımın tescil edilmiş olmasına mı sevineyim?

Ya da sevineyim mi?

***

Düşündüklerimi en yalın şekliyle söyleyeyim izniniz olursa!

Yazdıklarının çoğu “doğru” çıkmış, görüşleri geniş kitleler tarafından “haklı bulunmuş” bir gazeteci olsam bile, “ben bunları yazmıştım” deyip sevinmeyi, caka satıp, gururlanmayı içime sindirmek bir yana…

Böyle bir şeye sevinmek, “oh oldu” demek, “alçaklığın daniskası” olarak sayarım.

Sonra ben böyle bir gelişmeye, niye sevineyim, neye sevineyim, neden sevineyim?

Sonuçta adının üstüne gölge düşen benim vatanım, anayurdum, baba ocağım Erzurum değil midir?

Böylesi bir gölgenin üzerimize düşmesine sevinmek“ahlaksızlık”, sevinmek “şerefsizlik”, sevinmek, demin de ifade ettiğim gibi “alçaklık” olmaz mı?

***

Keşke samimiyetimize inanıp, o günlerde sesimize kulak veren, dolayısıyla yapıcı eleştirilerimizi duyan, gören, anlayan olsaydı.

O vakit bu şehrin çileli insanı ve esnafı, duyduğu pişmanlığın çoğunu şimdi belki duymuyor ve “ah” etmiyor olurdu.

Ne yazık ki, son pişmanlık fayda vermiyor.

***

Oysa başımıza gelen onlarca musibetin sebebidir bütün bunlar, yani duyarsızlık’lar, adamsende’cilikler, boşver’cilikler ve keşke’ler!

Artık uyanma vakti değil mi?

Umarım uyanırız…

Umarım silkinir ve ayağı kalkar…

Umarım iyi ile kötüyü biribirinden ayıracak feraseti yakalar…

Ve umarım bu ülkeyi “kazandıkları para kadar sevenler”in yanında, bizim vatan sevgimizin “bedelsiz”, memleket aşkımızın da“karşılıksız” olduğunu anlayan birilerini buluruz.

Umarım…

Umarım buluruz!

Öztürk Akkök

📆 21 Şubat 2011 Pazartesi 10:53   ·   💬 0 yorum   ·   ⎙ Yazdır

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

ERZURUM'DA HAVA

ERZURUM
Esentepe Avrupa Konutları
YENİ SAYI

YAZARLAR

RÖPORTAJLAR

ANKET

Üzgünüm, şu anda etkin anket yok.

BAĞLANTILAR