Sayın Başbakan seçim öncesi yaptığı açıklamalarda ısrarla “Teşkilatların eğilimlerine bu sefer itibar edeceğiz” deyip durdu.
Bu sözü senet kabul eden teşkilatlar, bu sefer daha bir hevesle temayül yoklamasına katıldılar.
Öyle ya, ülkeyi beş yıl yönetecek kadroları kendi iradeleri, kendi oyları tayin edecekti.
Parti içi demokrasi böylece ilk kez devreye girecekti.
Hevesle sandığa koştular.
Kendileriyle iyi ilişkiler kurmuş, partide temayüz etmiş aday adayları için oylarını verdiler.
Fikirleri kıymet ifade eden dava adamı rahatlığı içinde evlerine döndüler.
*
Akşam sonuçlar açıklandı.
Aday adayları aldıkları oylara göre sıralandı.
Kimisi ilk ona girdi.
Kimisi alt sıralara düştü.
Ama gelin görün ki…
Bu koşuşturmaca, bu sandık koyma, bu oy sayma sağdıç emeğinden başka bir şey değildi.
Sandık görevlileri oyları saydı.
Ama üst kattakiler onların oylarını ‘Bir şeyden saymadı’
Anlaşıldı ki yapılan…
Sadece,
Gaz alma operasyonuydu…
Madem maksat oydu, daha kolay yollar da vardı…
Bu heyetleri toplasaydınız…
Vatan lokantasına götürseydiniz…
İspir ilçe başkanınıza da birkaç telis ispir kurusu getirtseydiniz…
Haşa huzurdan…
Alacağınız gazın sesi taaa Ankara’dan duyulurdu!
Söz ağır kaçtı, biliyorum….
Ama koca koca insanları bir karagöz müsameresinde oynatır gibi sandık başında seçimcilik
oynatmak bundan daha ayıp değil mi?
*
Şimdi gelelim bir başka meseleye…
Ahmet ER değerli bir memleket evladı.
Etrafında sevilen başarılı bir öğretmenken siyasete atıldı.
Bürokratik görevlere getirildi, Milli Eğitim Müdürlüğü yaptı.
Özü sözü bir…
Seçmenin sevdiği bir isim.
Yani o da diğer birçok aday gibi kendi alanında başarılı olmuş, kırkını devirmiş
bir şahsiyet.
Böyle bir insanı sadece ‘Başbakanın asker arkadaşı’ diye tanımlamaya kalkışmak…
Başka bir sıfatı yokmuş gibi sadece öyle tarif etmek haksızlık olmuyor mu sizce?
Hem başbakana asker arkadaşı olmuş da ne olmuş?…Ciddi olarak ne yararını görmüş?
*
Aday olduktan sonra Ankara’da Önce Milli Eğitim Bakanlığı Müşavirliğine atandı,
Sonra da Daire Başkanlığına…
Şu görevler lütuf sayılırken, kendisi gibi listeye girip seçilemeyenlerin nice üst
görevlere atandığı hiç söz konusu edilmedi.
*
Düne kadar Başbakana demediğini bırakmayan,
Hatta küfredenler listelere yerleşirken, Ahmet Hoca ya bile bile listenin seçilemeyen bir yerine konmuş,
Ya da liste dışı bırakılmış…
Ne yapayım böyle asker arkadaşlığını, arkadaş!
*
Parti ilk kurulduğunda hizmete koşanlardan, Ahmet Bey…
Daha parti kurulmadan önce Sayın Tayyip ERDOĞAN’ı hava alanından
karşılayıp şehre getiren az sayıda kişiden birisi…
Hep vefalı kalmış liderine…
Varını yoğunu harcayıp üç kere aday olmuş.
Geçen sefer altıncı sıraya konulmuş.
Bu sefer….
En yakın rakibine büyük fark atıp temayülden birinci çıkmış.
Aaaaa bir bakıyorsunuz listede hiç yok.
*
Evet, temayül tek ölçü değil…
Peki diğer kıstaslar nelerdir…
Siyasi kıdem ve vefa desen… Onda da birinci…
Seçmenle ilişki desen ha keza…
Ahlak, dürüstlük, memuriyette temiz bir sicil desen yine öyle…
Ahmet ER, kendine düşeni hakkıyla yapmış.
Temayülden birinci çıkmış.
Ondan ötesi tamamen siyasi takdir meselesi…
Siyasi tercih meselesi…
Yukarıların verdiği karar bu hemşehrimiz için ‘Nakise’ değil.
Hakkından hayırlısı olsun.
İnşallah bundan sonra kadrini kıymetini bilirler…
Maddi manevi bakımdan daha çok yıpratmazlar.
Hiç değilse bu kadarını esirgemezler de bürokraside değerlendirirler.
Esat Bindesen
Bir yanıt yazın