Bildik bir sözümüz var bizim!
“Aras akar, göz bakar” deriz.
Bu söz sonraları azıcık değişime uğradı…
“Aras akar, Türk bakar”a dönüştü.
***
İnsana “tekerleme” gibi gelen bu lakırdı, sahip olduğumuz geniş imkânların görülemediğini, anlaşılamadığını, değerlendirilemediğini anlatır bize.
Eyvallah!
***
Bu açıdan bakarsak eğer…
Boşuna akan sadece Aras mıdır?
Biz, hangi nimetin hakkını veribiliyor, bize bahşedilen hangi lütuftan yeterince yararlanabiliyoruz ki?
Hiç uzağa gitmeden, şehrin merkezinden başlayayım isterseniz!
***
Kar ve Palandöken.
Bu ikili, dünya kurulalı var.
Palandöken dediğiniz, iki adım ötemizde.
Hani seslenseniz, ses verir sesinize.
***
Ama görmemişiz koca dağı!
Tıpkı Aras gibi, Palandöken’e de başımızı çevirip bakmamışız sanki!
Kar’ı, başımızdan yağan “beyaz altın”ı hep külfet gibi görmüş, “Ah be ah, yine kış geliyor” diye hayıflanarak karşılamışız.
***
Oysa elin oğlunun kar ile birlikte yaptıkları ortada.
Giden, gören ballandıra ballandıra bi anlatıyor, bi anlatıyor sormayın!
Neymiş efendim, Alpler varmış, dağ mı dersiniz, derya mı belli değil!
Hele İnsburg nefes kesiyormuş.
Zaten Torino’nun, Maribor’un, Fransa’nın Megeve’sinin, İsviçre’nin St. Moritz’inin yanına yaklaşılmıyormuş.
Hepsi çok güzel, muhteşemmiş.
***
Buna da eyvallah!
İtirazımız yok.
Söylenenler illâki dorudur da…
Bizim Palandöken’in Avrupa’nın bilmem hangi hangi kayak merkezinden, dağından, bağından nesi eksik, neresi kötü?
Pistlerimiz mükemmel, tesis de yaptık iyi – kötü.
E kar da var.
Ne kalıyor geriye peki?
***
Beceri elbet, pazarlama becerisi.
Tanıtım aynı zamanda.
Ve hepsinin yanında samimi bir gayret.
Bunları koymak lazım orta yere.
***
Vali Sebahattin Öztürk, turizm konusunda şehrin “en iddialı” yöneticisi.
Kuzeydoğu Anadolu Kalkınma Ajansı (KUDAKA) Genel Sekreteri Rıfat Altan ile İl Genel Sekreteri Selami Altınok ve Palandöken Kaymakamı Şenol Esmer’i koyun Vali Öztürk’ün yanına, bir beşinci yetkin ismi, arasanız da bulamazsınız maalesef.
(Bu arada Palandöken Belediye Başkanı Orhan Bulutlar ile Vakıflar Bölge Müdürü Kenan Ungan’ın samimi gayretlerini de unutmamak gerekiyor.)
***
Oysa şehrin imkanları son derece geniş bir Büyükşehir Belediye’si…
O belediyenin bir başkanı, kamu kurum müdürleri, sivil toplum örgütleri, üniversiteleri, bu üniversitelerin fakülteleri, o fakültelerin dekanları var.
Var oğlu var yani, sayın sayabilirseniz.
Ama, gelin görün ki, bir değerlendirme toplantısında, “ne yapabiliriz?”sorusuna cevap arandığı bir faaliyette “ezberlediğiniz yüzler”in dışında kimseyi görmek ve bulmak mümkün olmuyor.
***
Bugüne kadar bir gazeteci olarak yığınla toplantıya katıldım. İlginçtir, o toplantıların hiç birinde (Cumhurbaşkanı Genel Sekreteri Mustafa İsen’in katıldığı marka şehir toplantısı hariç) Büyükşehir Belediye Başkanı’nı göremedim mesela.
Neredeyse her toplantıya Başkan Vekili Eyüp Tavlaşoğlu katılıyor.
İyi ki, Tavlaşoğlu da var!
***
Sahi nedir Ahmet Küçükler’in asli işi veya görevi?
Başkan nere gider, ne iş yapar, gittiği yerden hangi önemli projeyi alıp da döner Erzurum’a!
Eğer her gidiş bir proje için olsaydı, Erzurum şimdi ihya olmuştu.
Ama, alın işte şehir ortada!
***
Aslında Başkan’ın Erzurum’da kalış süresini hesaplamak gerekir.
Nedir Ahmet Küçükler’in memlekette kalış ortalaması?
Meteorolojik bir bilgi talebi gibi:
Bir yılda Büyükşehir koltuğunda kim daha çok oturmuş, asili mi, vekili mi?
***
Oysa Erzurum’u ilgilendiren her meselede Büyükşehir Belediye Başkanı bulunmalı, davet edildiği bütün toplantılara gitmeli…
Ve hatta önceden hazırlık yapmalı, tartışılan konu neyse Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı sıfatı ve ciddiyetiyle katkıyı sağlayıp, umutları tükenmeye meyletmiş, heyecanı tükenmiş insanımızı heyecana getirme adına elinden geleni ardına koymamalı.
***
Ama yok hazret!
Bulabilene de aşkolsun!
Diyorum ki, hani dışarıdan birisi gelse de, bir süreliğine Erzurum’da kalsa ve azıcık bizi, çevreyi, şehri yönetenleri tanısa…
O şahsa da “Erzurum’da Büyükşehir Belediye Başkanı kim?” sorusu yöneltilse, büyük olasılıkla “Sanırım Eyüp Bey diye biri” cevabı alınır.
***
Bu yüzden biz giderek “umutsuz bir vaka” halini almaya başlayan, miyadını doldurmaya yönelmiş ilaç misali şehre, şehrin sorunlarına fazla tesiri olmayan, kendi başına buyruk Ahmet Küçükler’i bırakalım bir kenara ve azimle, kararlılıkla, samimiyetle çalışan kim varsa, ona, onlara dönelim yüzümüzü.
***
Bu anlamda en isabetli isim hiç şüphesiz Vali Sebahattin Öztürk.
Yıllar önce Erzurum’da bulunmuş ve okumuş olmanın avantajını da kullanan Vali Öztürk, neyin, nasıl yapılması ve olması gerektiğini doğru kestirebiliyor.
***
Misal ne diyor sayın Vali:
“Çare turizmde!”
Bence de son derece doğru bir tespit, ama eksik tespit.
Erzurum’un her yeri bir servet değerinde.
Sadece “kış turizmi” deyip, tek bir noktaya odaklanmak, öteki varlıklarımızı öksüz bırakır.
***
O varlıkların neler olduğunu burada saymaya kalksam, yazı hayli uzar.
Zira hem şehir merkezi, hem biçok köyümüz ve ilçelerimizin neredeyse tamamı“doğal bir servet” sahibi.
Eser derseniz yığınla, doğal güzellik derseniz zaten nefes kesiyor.
Ulaşım, insan, iklim hepsi müsait.
Hangi imkânı öne çıkartıp işleseniz, Erzurum’u gerçekten ihya eder.
***
De!
İşte asıl sorun burada çıkıyor ortaya.
İnanacağı, güveneceği, “ben” demeyi sevmeyen, “biz” demeyi maharet sayan, haklının yanında olan, haksıza karşı durabilen, mevcut imkanları öne çıkararak, fukara milletin yüzünü güldürme mücadelesi veren…
Hiç önünü ardını düşünmeden vatandaşın karşısına çıkıp, “düşün peşime”diyebilecek kadar yürekli, özgüven sahibi, kurumları, insanları ve sivil toplum kuruluşlarını “motive edecek” kadar da inanılan bir lider veya kaptan.
Takım kaptanı mesela.
***
Vali Sebahattin Öztürk var bu özellikleri üzerinde taşıyan.
***
Tamam, kabulümdür.
Ama yetmez!
Çünkü sayın Vali bugün var, yarın yok.
Bu sebeple yanına bizden, yerli isimlerden birilerini de ekleyip, toplu bir kalkınma seferberliği başlatmak gerek.
**
Bunun için arayışa vakit kaybedilmeden, hemen geçilmeli.
Ama öyle “ben filanı öneriyorum, falanca adayımdır” aymazlığı içinde değil!
Kendisini yetiştirmiş, seven ve sevilen, “lider” olma özelliklerini üzerinde taşıdığına inanan kimler varsa, kadını ile erkeği ile çıkmalı ortaya, “ben varım” diyebilmeli, göstermeli o yürekliliği!
***
Hiç şüphesiz “ben varım” sözü, biraraya gelindiğinde “biz varız”a döşünecek…
İşte o zaman herkesten ne kadar akıllı olduğumuz da çıkacaktır ortaya.
Göreceksiniz!
***
Son söz olarak…
Akıllıyız biz, hem de çok!
Zekamızın ileri düzeyde olduğu yaptıklarımızdan belli.
Ama yüreklilik konusunda, aynı iddialı sözü söyleyemiyorum.
“Niye?” derseniz…
Tereddütüm var da ondan!
Öztürk Akkök
Bir yanıt yazın