MENÜ ☰
Büyük Erzurum Sofrası
Erzurum Haber Gazetesi » Yazarlar » Bir adam, çok adam!
Öztürk Akkök
Bir adam, çok adam!


Iğdır, Doğu’nun Çukurovası.

Müthiş verimli toprakları var. Ne ekersen, kat be kat fazlasını veriyor.

Kars eskiden hayvancılık merkeziydi, şimdi ucube!

Ağrı için de dağı muazzam bir servet, ama yararlanabilene.

***

Aslında bölge illerinin neredeyse tamamı ucube, yani geri kalmış, adeta yerlerde sürünüyor.

***

Peki ya Erzurum!

Kars gibi, Ağrı gibi, Ardahan, Bingöl, Bayburt, Muş ve hatta Erzincan gibi “ucube” olmasa da, Erzurum’un da özellikle ekonomik yönden komşularından farkı olduğu söylenemez.

***

İnsafsızlık mı ediyorum!

Erzurum’u bölge illeri ile kıyaslamak ne derece doğru olur, ya da olur mu?

Biliyorum, olmaz!

Getirip Erzurum ile Ağrı’yı, Erzurum ile Kars’ı, Ardahan’ı, Iğdır’ı ve hatta ülkenin biçok şehrini aynı terazide tartmak Erzurum adına yakışık almaz.

***

Ancak!

Her ne kadar mevcut terazi bu sıkleti kaldırmasa da, Erzurum’un içinde bulunduğu olumsuz durumu da bertaraf edemez.

“Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim” sözü boşuna söylenmemiş.

Sonuçta Erzurum, konumu itibarı ile Doğu ve Güneydoğu illeri arasında bulunuyor ve öyle de anılıyor.

Ne diyor uzaktan bakanı, ya da buraları hiç görmemiş olanı!

***

Gidin batı illerine…

Buraları bilmeyen, Erzurumlu’yu tanımamış, sohbet etmemiş insanların, “Erzurum” dendiğinde yüzlerine bakın, somurttuklarını hissedersiniz.

Onlara göre biz oturmasını, kalkmasını bilmeyen, konuşmaktan aciz, vatana, millete farklı gözlerle bakan cahil ve zihniyeti bozuk bir toplumuz!

***

Hani “hoşt” diyeceğim böylelerine de, diyemiyorum maalesef.

Çünkü onların kafalarında oluşan imajı silme adına hiç gayretimiz olmamış bizim.

Aksine, olumsuzluklarımızla kötü yerimizi sağlamlaştırmışız kafalarda.

***

Gazeteci olarak biz mesela sürekli “en kötüyü” çıkarmışız öne.

Memlekete “soğuk” demiş Sibirya’ya çevirmiş…

En dişlek olan sakallı, kirli yüzlere mikrofon uzatmış, “çövden celirem” diyeni, elleriyle mayıs yoğuranı taşımız ekranlara.

***

“Erzurumlu” olduğu için sözü senet yerine geçen ecdadın itibarını, verdiğimiz çek ve senetleri ödemeyerek iki paralık etmişiz sonuçta.

Anlayacağınız ne esnaf verdiği sözü tutmuş, ne işadamı!

Ne usta bilmiş ustalığını, ne kalfa.

“Bugün git, yarın gel” sözü, samimiyetsizliğin, müşteriyi ahmak yerine koyan esnafın ilkesizliği olurken, şehrin tanıtımı adına yapmamız gerekeni de başkalarından beklemiş…

İhale etmişiz çoğu zaman işi ele, aleme!

E el eliyle yapılan iş de bu kadar olmuş sonuçta.

***

Yoksa biz biliyoruz Erzurum’un ne olduğunu…

Biliyoruz Erzurum bir merkez, biliyoruz Erzurum üniversiteler şehri, biliyoruz Erzurum medeniyetlere beşiklik etmiş, tarihin ağladığı, vatanın yandığı sırada “ilk sesi haykıran” bir büyük şehir olduğunu.

***

Kimse kusura bakmasın ama sadece Erzurumlular olarak biz biliyoruz bu gerçekleri.

Bizim dışımızda bilenimiz çok çok az.

Hani 6 bin yıllık geçmişe sahip şu koca coğrafyada neler yaşandığını, taşı, toprağı, Palandöken’i, Topdağı dile gelse de anlatsa!

Karasu mürekkep olsa yetişmez yazılacak olanlara, kurur billahi de…

Kime, nasıl anlatacaksın!

***

Tabi yetmiyor bütün bunlar.

Sizin geçmişi şan ve şerefle dolu bir şehir olmanızın, “dadaş ruhu” taşımanızın, “vatan” dendiğinde, elde bayrak en önde koşmanızın kıymet-i harbiyesi yok artık!

Hafızası kıt toplumun bireyleri, dünü çoktan unutmuş çünkü.

Bu nedenle kimse Erzurum’un en azından Cumhuriyet’in temellerinin atıldığı bir şehir olduğunu aklına bile getirmiyor.

Kimse hatırlamıyor tabyalarda kanla yazılan destanı.

Kimse hatırlamıyor Aziziye’yi, Nenehatun’u, Kara Fatma’yı!

***

Oysa neleri yok ki bu şehrin?

“Tarih” deseniz, köşesi bucağı buram buram kokuyor.

“Medeniyet” deseniz, alın size en az bin yıl önce kurulmuş iki ayrı üniversite!

Bugünlerde “yer tartışması” süren Erzurum Teknik Üniversitesi’ne bakıp, “Oh ne güzel, ikinci devlet üniversitemiz de kuruldu” diye sevinmemize bakmayın siz!

Eğer ETÜ, ikinci üniversite ise…

Rektör Prof. Dr. Muammer Yaylalı’nın ifadesiyle Yakutiye ve Hatuniye Medreseleri’ni nereye koyacağız acaba!

Şehrin medeniyeti, bilgisi, görgüsü, kültürü taa tarihin derinliklerinden geliyor bizim, yeni ya da sonradan olma değil…

Anadan doğma.

***

Hele Erzurum’un, ilçelerinin, köylerinin doğal güzelliklerini, zengin bitki örtüsünü, binbir çeşit kuşunu, böceğini, kelebeğini, Çoruh’unu, Aras’ını, Fırat’ını, dağını, bayırını, çayırını da saymıyorum.

Tüm bunların yanında bir de “asaleti” var ki, o Allah vergisi serveti daha da büyüten ve yücelten bir özellik.

***

Sahi siz, yeri geldiğinde ekmeğini bölüşen…

Mazlumun yanında yer almayı kendine düstur edinen…

Kendi derdinin dışında herkesin derdi ile hemdert olan…

Haksızlığa tahammül edemeyip köpüren, sel olan ve dağlara bile baş eğmeyen kaç çelik yay bilirsiniz!

***

Sırtını karlı dağlara yaslamış Yayla’daki bu vakar şehir, artık hakettiği yere gelmek istiyor.

Elbet bu coğrafyadan Erzurum’u çekip, götürmek mümkün değil.

Zaten böyle bir niyetimiz de yok bizim, isteğimiz de.

Doğu Erzurum ise, Erzurum’da Doğu, toprak vatan ise, vatan da Anadolu’dur bizim için.

Memnunuz bu coğrafyada yaşamaktan.

Biz sadece, silkinmek, kendimize gelmek, hakettiğimiz değeri kendi kendimize vermek, şanı yüce Erzurum’un dadaş sancağını yeniden burçlara dikmek istiyor…

Biraz da rahat ve bahtiyar yaşamayı arzuluyoruz.

Budur asıl niyetimiz.

***

Ne yazık ki, isteğimizi bugüne kadar yerine getiremediğimiz, hedefe yeterince ulaşamadığımız ortada.

“Niye?” derseniz…

Sebepleri belli aslında.

Siyaseten bir güç olamadık maalesef.

Siyasetçi, bu şehre de insanına da hakettiği hizmeti getiremedi bir türlü.

Devletin o müthiş gücünü kullanan şehirler bizi birer birer sollayıp giderken, bize sadece arkalarından boynu bükük şekilde bakmak düştü.

Sivas, Kayseri, Konya, Antep, Maraş, Trabzon birer güzel örnektir.

Şimdi onlar aya, biz yaya!

Ya da el gidiyor Mersin’e, biz gidiyoruz tersine!

***

Bakın yeni bir dönem başladı.

Haziran seçimleriyle birlikte bir önceki dönem milletvekillerinin yarısı değişti.

Artık yeni isimler de var karşımızda.

Dolayısıyla yeni de beklentiler.

Hemen herkes, şehrin güç kaybının önlenmesini, göçün önüne geçilmesini, demografik yapının korunmasını istiyor.

Aş, iş, huzur, kalkınma, sosyal hayatın zenginleşmesi, hakedenin hakettiği yere gelmesi, çalışanın takdir edilmesi, malı götürenden hesap sorulması, kültürel yapı ve tarihi dokunun korunması önde gelen beklentiler!

***

Hani “Tamam, güzel söylüyorsun da, kim yapacak bunları” dediğinizi duyar gibi oluyorum.

Doğru yani…

Öyle ya, kim yapacak bu kadar işi, kim girecek o kadar büyük sorumluluğun altına?

***

Sorumluluğun altına giren girmiş sonuçta da, yine de sorduğum “cevabı zor” sanılan soruya dolaylı bir cevap vereyim istiyorum!

***

Adnan Yılmaz’ı bu memlekette çoğu insan tanır.

Dünün Zirai Donatım Kurumu Bölge Müdürü, bugünün mebusu.

Her ne kadar 8-10 yıldan beri görevi gereği Ankara’da yaşamış olsa da, Erzurum ile ilgili hiçbir şeyi unutmayan, memleketi ile bağını kopartmayan, evini bozmayan, Erzurum’un kültürünü, eski mahallelerini ve o mahallelerinde yaşamış iz bırakan isimleri, geleneğini, dadaşın yaşam biçimini, yeri geldiğinde yerel şiveyle nasıl konuşulması gerektiğini bilen, memleketi ile ilgili önemli projeleri kafasında şekillendiren ve yoğurdu farklı yemeye gayret gösteren “mebus” Adnan Yılmaz’a dikkatle bakmak gerek.

***

Haziran seçimlerinden sonra daha yakından izlediğim Adnan Bey’deki tempo, samimiyet ve içtenlik açık söyleyeyim, etkiliyor beni.

Bırakın gündüzü, gecenin saat bilmem kaçında ararsanız arayın, karşınızda.

Sizi dinliyor, önerilerinize kulak veriyor, bir isteğiniz varsa notunu alıp, daha sonra sizi arayarak sonuçtan haberdar ediyor.

Bunlar tabi ki, güzel adımlar.

***

Seçildikten sonra yüzünü göremediğimiz, sesini duymadığımız, hatta bir icraatına bile tanıklık etmediğimiz o kadar milletvekilimiz oldu ki…

Saymaya kalksak, sayamayız vallahi.

Adnan Yılmaz bu nedenle umut veriyor bana.

***

Bir zamanlar bir yazı okumuştum.

Başlığı, “Bir adam, çok adam” şeklindeydi.

Bugünlerde “ısınma turlarında” gördüğüm Adnan Yılmaz’ın, Erzurum Milletvekili sıfatıyla memleketine, Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ ile birlikte çok önemli hizmetler verecekleri inancındayım.

Umarım yanılmam.

Öztürk Akkök

📆 08 Eylül 2011 Perşembe 17:46   ·   💬 1 yorum   ·   ⎙ Yazdır

“Bir adam, çok adam!” için bir yanıt

  1. Bünyamin dedi ki:

    Kaleminize sağlık…
    İnşallah yanılmazsınız da bizim de yüzümüz gülse artık…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

ERZURUM'DA HAVA

ERZURUM
Esentepe Avrupa Konutları
YENİ SAYI

YAZARLAR

RÖPORTAJLAR

ANKET

Üzgünüm, şu anda etkin anket yok.

BAĞLANTILAR