Beş Umre, üç Hac ile temizlenirler!
TBMM Milletvekili listesini açtım.
Şöyle bir baktım.
Grubu bulunan partileri inceledim.
*
AK Parti… En Kalabalık Partisi Meclisin… Halkın yüzde elli oyunu almış, sandıkları dolum dolum doldurmuş…
Vekillerin fotoğraflarına bakıyorum… Bildik, alışıldık, tipik muhafazakâr çehreler…
Camide hemen yanımızda saf tutan, caddede bizimle yürüyen, birlikte pazarda alışveriş yaptığımız halk insanları…
Adalet diyen, inanç diyen, hak diyen bir partinin mensupları… Hayat görüşlerine şekil veren ideolojileri bol bol dinden imandan söz eder…
Hazreti Ömer adaleti dillerinden hiç düşmez… Halifenin gece fakirlere sırtında un taşıdığını yüz kere dinlemiş, bin kere anlatmışlardır.
Kul hakkıyla ilgili nice nasihatler dinlemişlerdir şeyhlerinden, hocalarından, cemaat önderlerinden…
Bir kısmı bunların tarikatçıdır, yol büyükleri dünya malının değersizliği üzere çok düsturlar koymuştur…
Bir kısmı Hoca efendilerinin yoksulluktan cami pencerelerinde uyuduğunu ‘küçük dünyam’ kitabından okuduğunda gözyaşını tutamayacak kadar vicdan sahibidir…
Ve bunlar arasında yüce peygamberin beytülmal hassasiyetini bilmeyen… Hasır üzerinde uyuduğunu bilmeyen… Miras olarak birkaç kap kaçak, birkaç seccade, hasır bıraktığını bilmeyen… Hz. Ömer’in bir ağaç dibinde uyurken koca Bizans elçisini kabul ettiğini bilmeyen yoktur…
*
MHP Listesine bakıyorum…
Temiz Anadolu’nun yiğit, haysiyetli yüzleri…
İnanç itibarıyla yukarıdaki çerçeveye koyabileceğimiz insanlar…
Milli hassasiyeti zirvede siyasetçiler…
Öğüdü Yesevi’den, Yunustan… Mevlana’dan almış ‘İlke ve Ülkü Sahibi’ şahsiyetler…
Çileli yollardan gelmişler…12 Eylül sonrası Parasızlıktan avukat bulamamış bir hareketin mensupları… Beş bin dava adamı yusufiyede mahpushane karavanasına talim etmiş yıllarca… Çıkmış, iş güç bulamamışlar…
Binlerce ülkücü genç işsiz, güçsüz…
Böyle bir kitlenin önderleri, şu anda MHP grubunu teşkil eden vekiller…
*
CHP Grubuna bakıyorum…
Devleti kuran parti… İlk meclis mebuslarını düşünüyorum… Ankara’da ev kiralayacak paraları yok… Maaş bile alamıyorlar doğru düzgün. O jenerasyonun vekillerin çoğu emekliliklerinde fakru zaruret çektiler… Delik ayakkabılarla öldüler… Birçoğu bu dürüst insanların, miras olarak çocuklarına bir mütevazı daire bile bırakamadı…
İsmet Paşa dürüstlük abidesi olarak gösterilir… Politikadan nemalanmayı sevmeyen… Ecevit de öyle…
Hele Kılıçdaroğ’lu dürüstlüğün kaymağını yiye yiye geldi Genel Başkanlığa… Canlı yayınlarda faturalar sallaya sallaya…
Hem bunlar halkçı… Sosyal adaletçi… Ne ezilen ne ezen diyorlar… İnsanca hakça bir düzen diyorlar…
*
BDP dağdan süzüldü meclise…
Bunların temsil ettiği siyasetin ağa takımının bir eli yağda bir eli balda… Ama kandırıp kanları üzerinden siyaset yaptıkları 16-20 yaşındaki teröristler, açlıktan dağa çıktıklarını söylüyorlar… Dağlarca yarı aç dolaşıyorlar. Karın tokluğuna isyancı, terörist oluyorlar…
*
Şimdi gelelim zurnanın zart dediği yere…
Allah Allah diye üç çevrim tespih çekenle…
Vatana millete karşı isyan bayrağını kaldırıp tetik çekenin ortak noktası, müşterek davası olabilir mi?
Diye sorsalardı bana…
İki gün öncesine kadar asla derdim…
MHP ile DTP kardeş oldu deselerdi bana…
İki gün öncesine kadar ha sttir… Derdim…
CHP ile AK Parti aynı yorganı paylaştı deselerdi bana… İki gün öncesine kadar ‘ıhhh’ derdim…
*
İki gün önce TÜM partilerimizin seçkin milletvekilleri…
Gece yarısı… Kamera sistemi devreden çıkınca… Gazeteciler nasıl olsa görmezler…
Diye…
Emekli maaşlarına kıyak zammı yaptılar…
Kamera görmeyince, haşa Mevlam görmeyecek sandılar zaar!
Fransız Parlamentosunun ‘bize soykırım kazığını’ geçirdiği günün gecesinde…
Hem de, fukaranın ilaç payına katkı vermesini öngören yasanın içinde…
Karanlıktan ve uyku mahmurluğunda istifade ile millete haşırttt diye geçirdiler…
Adalete bak, hizaya gel…
Birer lira hastanın ilacından kes, emekli vekilin hesabına sekiz bin lira bas…
Ohhhh…
Afiyet olsun…
(Sayın Cemil Çiçek’e sordular fesat medyacılar, yüzünü ekşitti, kızdı, kızardı, köpürdü… Gerekliydi dedi.) Onun yerine ben yerin dibine batayım dedim, yer kabul etmedi!
Mübarek olsun…
AKP, CHP, MHP, DTP aynı kıbleye ortak yüzlerini döndüler ilk kez, ortaklaşa… Para kıblesine… Çıkar istikametine…
Akıllarına ne fukara millet, ne din, ne iman, ne peygamber, ne Hz. Ömer geldi…
Ne aç gezen ülkücüler, ne işçiler, ne emekçiler geldi…
PARA GELDİ, VİCDAN ZAİL oldu!
Ama kolayı var, bu bol para ile üç umre iki hac yapar piru pak olurlar!
Bidonla zemzem tedarik edip(parayla değil mi?) son nefesi de garantiye alırlar…
YAV ARKADAŞ, LANET OLSUN Kİ İŞİN ÖZETİ ŞU:
Kimi hu hu, diyerek götürüyor, kimi atam atam diye götürüyor, kimi hocam hocam diye götürüyor…
Tüm fark bundan ibaret…
Esat Bindesen
Sayın Esat bey! Memurluk yapmak üzre bir kaç yıl önce Ankara’ya gelip bürokrasinin politikacılarla, politikacıların türlü mihrak ve odaklarla nasıl uzun eşek oynadıklarını halkın ise bu oyunlar arasında nasıl sıkışıp kaldığını ayn-el’yakîn vede hakk-al’yakîn gören birisi olarak cümlelerinizin tümünün (eklenecek birçok neni daha ekleyerek) altına imzamı atacak kadar haklı buluyorum sizi. Ağzınıza, kaleminize sağlık. Ancak, hakk rızasına halk adamlığı (insanlık namına) olan er kişiliği ile doğruların davacısı olacak babayiğitler gerekiyor bundan kelli. Artık insanlığın hayrına olan gerçeklerin, doğruların insan için devrede olabilmesinin yolu, bazı toplum(cemaat(!)) önder(!)lerinin yıllardır insanları oyladığı yol ve yöntemler değil, doğruların insanlığın gündemine girdiği günlerdeki yol ve yöntemler olduğunu kabul etmek ve üyesi olduğumuz insanlık için birşeyler yapacaksak yeniden O gerçekçi ve geçerli yordamlarla işe başlamalı ve başka hiç bir hesap gütmeden bu kervanın yolcusu olmalıyız. Allah’a emanet olun, hoşça kalın.