MENÜ ☰
Büyük Erzurum Sofrası
Erzurum Haber Gazetesi » Yazarlar » Ermeni kapıda, uyan Erzurum!
Öztürk Akkök
Ermeni kapıda, uyan Erzurum!


HER şehrin yakın ve uzak geçmişinde dönüm noktaları vardır.
Kırılma anı…
Veya “diriliş zamanı” gibi.
***
Kimi vakitte iyiye gitmiştir talih, kiminde kötüye.
Örneğin deprem olmuş…
Sel gelmiş…
Yangın çıkmış…
Ya da düşmanın pis çizmesi, kirletmiştir kutsal vatan toprağını.
Acımıştır insanın içi, bağrı yanmıştır o dar, o kara, o kâbusu  andıran zamanlarda.
***
Tıpkı 12 Mart 1918 öncesinde Erzurum’un yakılıp, Ermeni çeteleri tarafından yıkıldığı…
Ana karnındaki bebelerin katledildiği ve feryadın arşı sardığı gibi.
***
Umutların bittiği…
Gücün tükendiği…
Çaresizliğin tüm benlikleri sardığı  kırılma ve “eyvah, bitiyoruz” denildiği andır; Yanıkdere’den yükselen insan kokusu, Alaca’dan gelen soykırım   haberleri, ya da şehrin hemen her mahallesinde darmadağın edilen evlerin son hali.
***
Bu coğrafyada yaşayan herkes, böylesi acı hatıraları dinleye dinleye büyüdüğünden olsa gerek, “çelik bir yay”a dönüşmüştür adeta.
O çelik yapı, sonunda “mizacı” olup çıkmıştır Erzurum dadaşının.
Bilen bilir, serttir dadaşın yapısı, ama yüreği de bi o kadar yufka.
Dışı soğuk, kaşları çatık, teni yanık, kanı ise sıcak, sımsıcaktır.
***
Dadaşın o sağlam duruşunu, ciddiyetini vakarını, asaletini bar’da görür…
Türküsünde hisseder insan, göç zamanı yollara dökülen ela gözlü güzellerin, anaların, babaların hüznünü.
***
Biz böyle büyümedik…
Mükerrem’in yanık sesinde bulmadık mı göç kervanlarının acı gıcırtısını!
Duymadık mı, yükseklerden seslenen Huma Kuşu’nun “sen ağlama” şeklindeki feryadını.
***
Sahi gözümüzün yaşarması toz’dan mıdır, yoksa “eyvah ey” diye inleyen Aysun’un Yayla’da yankılanan sesinden mi?
Nedendir içimizdeki kıpırtı, ya da  duyduğumuz sancı!
Yok mudur “Bacı ben Raci” samimiyetiyle Rahmet-i Rahman’a yolcu ettiğimiz Alkır’ın Yar Hanesi’ndeki başının tacı taş yastığının rolü?
***
Ne dersiniz adına, bilemem.
Nedir Palandöken’e sırtını veren ve bu toprakları “vatan” diye kabullenip, kahpelere karşı efelenen Erzurum’un, zaman zaman yediği hain çelmeler yüzünden tökezlemesinin sebebi?
Biri kader ise sebebin, bir diğeri de mübarek bir görevin getirdiği zorluk.
***
Bin dörtyüz yıldır yapılan bekçiliğin varsa başka izahı…
Bilen söylesin de bilelim!
***
Herkes gibi canım çok sıkkın…
Öfkem büyük, içim yanık, kafam da karmakarışık.
Bakar mısınız kahpeliğe, yalakalığa, alçaklığa!
Fransız gavuru, bilmem ne kararı almış!
***
Bi itirafda bulunayım mı;
Aslında öfkem o köpeklere, o alçaklara değil!
Kendime kızıyor, kendime köpürüyorum.
***
Kıçımızdaki bilmem kaçıncı diş izi!
Biz kalkmış halâ it ile uğraşıyor, uğursuz ile boğuşuyoruz.
Ne gaflet ama!
Sonuçta yalana çanak tutan, Ermeni’ye arka çıkan it…
O it de itliğini gösterecek, elbet havlayacak, elbet ısırmaya çalışacak da…
Dönüp bu taraftakilere, yani bize, bizlere sormak gerekmez mi, “bu kadar yıldır ne yapıyorsunuz?” diye.
***
Bakın, Ermeni bağırmıyor, Ermeni “asarım, keserim” demiyor, Ermeni, Ermeni gibi davranıyor.
Yani sinsi, ama bir o kadar da akıllı!
Sonuçta vuran o, yakıp, yıkan, kundaktaki bebeği katleden o.
İnsanları ahırlara, camilere doldurup üzerine gazı döken, ateşe veren yine o…
Odur kadınların ırzına geçip, erkeklerin gözlerini oyan.
Karın deşen Jack’ın ta kendisidir.
Odur kahpe, odur zalim, odur suçlu.
Allah için böyle.
Ama bugün, Fransa’ya, İsviçre’ye ve daha bilmem hangi ülkeye göre o mazlum, o biçare, o sürgün edilmiş, vurgun yemiş!!!
Biz ise suçlu!
***
Fransa ilk hançerleyen değil, biliyoruz.
Merak ettiğim şu:
Bugün Ermeniler’in sözde kararlarını kabul etmiş 20 dünya ülkesine karşın, bizim yanımızda kim, hangi ülke bulunuyor?
***
Şunun şurasında nisan’a 4 ay ya var, ya yok!
Nisan geldi mi yine sancılanmaya başlayacak, yine “Amerika soykırım diyecek mi, demeyecek mi” beklentisi içine gireceğiz.
***
Sanırsınız kum torbasıyız, vuran vurana.
E yeter artık!
Bunun bi yolu olmalı…
Ya da sonu!
Bu kadar stres ve sıkıntı, sanki başka işimiz yokmuş gibi, etkiliyor bizi.
***
Birkaç gündür empati yapmaya çalışıyorum.
Hani “Ermeni yalan söylüyor, Fransız uşaklık ediyor” diyoruz ya…
Yarın birileri çıkıp, en çok Türk’ün katledildiği illerin başında yer alan Erzurum’a gelse mesela ve “Hele şu iddialarınızı kanıtlayacak delillerinizi bi gösterin” dese…
Dese yani, sahi ne der, ne gösteririz, merak ediyorum doğrusu.
***
Koca Erzurum, bi Erol Kürkçüoğlu’nun umuduna kalmış, bir de Savaş Eğilmez’in.
E şükür ki, onlar da var…
Ya olmasaydılar!
***
Davamızda haklı mıyız, evet.
Ermeni iftira mı ediyor, evet.
Ölen, işkence gören, kurşuna dizilen, yakılarak hunharca katledilen benim insanım mı, evet!
***
Daha ne diyeyim?
O kadar çok evet’imiz var ki…
Sıralıyorsunuz, bitmiyor!
***
Amma velakin, sıra bu acı gerçekleri, yani insanlık suçunu, yani Türk’ün katledilişini dünyaya anlatmaya geldiğinde iyiden iyiye çuvallamışız!
Kızmayın bana.
Gerçekler her zaman iç yakar.
Sorarım size…
Ne yapmışız acaba, hangi gayretimiz olmuş kendimizi anlatma, lobi oluşturma adına kocaman bir “hiç”ten başka!
***
Bir katliam müzemiz…
Şehrin en göze batan noktasına dikili bir soykırım anıtımız…
Kitabı, dergisi, broşürü, CD’si ile kendimizi anlattığımız, haklılığımızı kanıtlayan çalışmalarımız var mı?
Varsa bilelim yani.
***
Anlatılanlar…
Dedelerimizden, ninelerimizden dinlediklerimiz halâ çoğumuzun hafızasında!
Acımasız, insafsız, kahpe cinayet şebekeleri kim gelmişse önlerine yaşlı dememiş, kadın, çocuk dememiş, öldürmüş.
Kan oluk oluk akmış Erzurum’da.
Şehir yıkılmış, insanlar yakılmış…
Zulüm başından yağmış benim ecdadımın.
***
Ama ilginçtir, yanan değil, yakan “yandım” diyor…
Zulmeden yalan üstüne yalan sıralıyor da…
Şöyle adam gibi savunma yapanımız, itiraz edenimiz çıkmıyor ya, en çok buna yanıyorum.
***
Biz ne yaptık bugüne kadar?
Söyleyeyim: Şov yaptık!
Birden bire değiştik ki sormayın.
İlk iş olarak Erzurum’un düşman işgalinden kurtuluşunun bayramında, şehrin Ermeniler’den temsili kurtarılışını “Bu devirde  böyle şeyler çağdışı kaldı. Zaten ayıp da oluyor”  deyip, iptal ettik.
Yetmedi, ipte sallandırılan bir hain maketi, “çocuklarımız olumsuz etkileniyor” diyerek depoya kaldırdık.
Anıtlarımızı gittik şehrin “en gizli” yerlerine diktik.
“Hepimiz Ermeniyiz” diye meydanları dolduranların sesini bastıracak bir “milli koro”yu bile oluşturamadık Erzurum’da.
Onlar “Hepimiz Ermeniyiz” diye bağırırken, kulaklarımızı tıkadık biz, görmezden, duymazdan geldik bu küstahlığı.
Yazık!
***
Bitmedi, dahası var hele.
Sonradan “büyükşehir” ilan edilen Erzurum Belediyesi ve o belediyenin gelmiş, geçmiş meclisleri, acaba şimdiye kadar Ermeni mezalimi ile ilgili hangi milli kararı aldı da ilan etti?
Hangi mezalim belgeleri bastırıldı, hangi film projeleri desteklendi, hangi kahpeliklerin anlatıldığı oyunların sahnelenmesine imkan tanındı?
Zulüm kitaplaştı mı, zulüm!
***
Buna bakarım ben.
Yoksa lafla olmuyor, yürümüyor işler.
Baksanıza gitti sonunda Paris’te karaya vurdu peynir gemimiz!
***
Sormak gerekmez mi: “Yurtdışından kimler getirilmiş Erzurum’a?”
Hakkımızı savunan, haklılığımızı  kabullenen yabancı bilim insanı veya bir siyaset adamı vitrine çıkartılmış…
Çıkartanlara da destek olunmuş mu?
Kime gösterilmiş Yanıkdere ve Alaca’da ortaya çıkartılan toplu mezarlar…
Çocuklarımız bile farkında değil tabyaların ve orada yaşanan olayların.
***
Ermeni zulmünden zarar gören insanların kurduğu bir dernek veya cemiyet var mı Erzurum’da?
***
“Erzurumlu mezalim mağdurları”nın davacı olduğu bir hukuk mücadelesi biliyor musunuz?
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) gitmek kimsenin aklına gelmiş mi?
***
Nerede bu memleketin sayısı her geçen gün daha da kabaran avukatları, hukukçuları?
Maşallahları var…
Seçim dönemi geldiğinde önemli kısmı aday olmak için girer kuyruğa…
Ama bi memleket meselesinde göremezsiniz çoğusunu.
Niye, bilemiyorum.
Kim bilir, belki yalnız bırakılıyorlar.
***
Biçift laf daha etmek gerekirse…
Bu ülkenin yığınla hukukçusuna ve tarihçisine rağmen Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Ermeni yalanları karşısında haklılığını kabul ettiremiyor, yazarı, çizeri, gazetecisi gerçekleri anlatma konusunda “zavallı” kalıyorsa…
Derim ki, tarih fakültelerinin kapısına kilit vurmakla işe başlanmalı…
Ardından hukuk fakülteleri kapatılmalı
Gazeteci yetiştirdiklerini iddia eden iletişim fakülteleri imha edilmeli…
Ve Ekspres’de dahil, tüm gazeteler çöpe atılmalıdır, çöpe.
***
Bir avuç Ermeni ile başa çıkamamanın cezası böyle olmalıdır.
Onuru kırıcı!
…………

Öztürk AKKÖK

📆 28 Aralık 2011 Çarşamba 11:58   ·   💬 2 yorum   ·   ⎙ Yazdır

“Ermeni kapıda, uyan Erzurum!” için 2 yanıt

  1. Serap DURMAZPINAR dedi ki:

    Fransa’dan once 20 Ulke kabul ettigin de çok merak ediyorum neden Turkiye olarak boyle bagirip, çagirip yaygara koparip, çiglik atip sesimimizi çikarmadik? Bu problemin uzun bir geçmisi var malumunuz. Her nisan’da kotarilip kotarilip onumuze koyuluyor ve ne yazikki yetkililer is isten geçtikten sonra bagirip çagiriyorlar. Sunu hepimiz kavramaliyiz bagirip çagirmakla hiçbir sey elde edemeyiz. Ermeni diasporasi gibi Turk diasporasi da olusturmaliyiz. Buna derinden çalisilmali, bu isin uzun vadeli oldugu kavranilmali ona gore adimlar atilmalidir. Her Ulke’deki Turkler, Turk dernekleri lobi faaliyetlerinde bulunmalidir. (brosur dagitilmali, konferanslar verilmeli, sergiler açilmali v.s) Bunun için de Turk hukûmeti lobi faaliyeti gosteren bu derneklere yardimci olmalidir. Turkiye’den bilim adamindan tarihçisine, hukukçusuna kadar yardim almalidir. Protesto gosterilerini Paris’te 3-4 bin Turk degil, 300-400 bin Turk yagabilmeliydi. Orgutsuzlugumuz her yerde belli. T.C devleti yurtdisindaki Turk’lere sahip çikmiyor maalesef. Baskin Oran’in kizina sahip çikilmadigi gibi çunku ermeni katliamini kabul etmedi. Reddettigi için Fransa belediye seçimlerinde adayligi kabul edilmedi. Kim arkasinda oldu? Hangi Turk yetkilisi bu olayi gundeme getirdi? hukuk mucadelesi verdi? Fransa’dan konu hakkinda onlarca ornek verilebilir ama neye yarar ki? Konusulacak soz çok ama kaybimiz da sadece bundandir. Lafi birakip eyleme geçmek lazimdir. Olayi ciddiye almazsak o peynir gemimiz sadece Fransa’da degil tum Ulke’lerde karaya vurur… Selamlarimla…

    Serap Durmazpinar Kuruhasanoglu / France

  2. emre dedi ki:

    öztürk abicim size gerçekten ama gerçekten katılıyorum bizde ki akedemisyenler sadece ünvan alayımda nasıl olursa olsun diyorlar o ünvanların nasıl alındığınıda çok iyi biliyoruz kimse beni söyletmesin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

ERZURUM'DA HAVA

ERZURUM
Esentepe Avrupa Konutları
YENİ SAYI

YAZARLAR

RÖPORTAJLAR

ANKET

Üzgünüm, şu anda etkin anket yok.

BAĞLANTILAR