Hayatta bir Pazar kurulur her yaşayan için….
O pazarda o kadar çok satacak şeylerimiz olur ki alıcısını beklerken…
Bazen sattığımız küçücük ama güzel bir iyilik süsler tezgahın en güzel yerini…
Bazen çok kötü ve zehirleyici meyveleri de bulundururuz bir köşede…
Bazen çilek tadında, bir kiraz güzelliğinde….
Bazen bir zakkum olur, alanları zehirler dururuz…
Bu pazar kurulur kurulmaz, başlarız tezgahı dodurmaya…
İyisiyle, kötüsüyle, çürüğüne, sağlamına bakmadan satmak için…
Kimisine hayır, kimisine şer oluruz bu tezgahtaki meyvelerle….
Karı-zararı kardeş görürüz ahmakça fikirlerimizle….
Pazar kapandığında hayatımızı da düreriz farkında olmadan…
O Pazar da yaşananlar, anımsanır birileri tarafından sonra….
Ve biri biterken pazarın bir diğeri için tekrar kurulur düzen…
Evet yaşam her birimiz için bir hikaye….
Hem de yaşanmış gerçek kesitleriyle bir hikaye…
Bu hikayenin geçtiği mekan, zaman ve yer zaten belli…;
Hayat Pazarı….
Adresi; Dünya
Kahramanları; Her doğan insan
Süresi; Hiç bitmeyenzamanda ‘Ezelden, ebede’…
Artistleri; Bir jön yani iyi karakter, bir de kötü adam,
Hikayenin ana teması; İnsanın ameli, hikaye içerisinde kendinden oluşuyor…
Olaylar geliştikçe hikaye akıl almaz bir heyecan ve sürükleyici bir hal alıyor….
Bu hikayede gerçekler, çocuklukla yaşlılık arasında hep yaşanıyor…
Yani doğumdan, ölüme kadar….
Oysa hayat o kadar uzun ve bitmez bir yolculuktur ki,
Bitmesi demek pazarın kapandığı saatte malını toplayanın gitmesi ile,
Yeni bir pazarcının tezgahını pazarda açmasıyla yenisen başlıyor olması…
Ta ki, bu yolu bitirecek izin verirse…. dahi düşünmesine bile fırsat vermez her anında…
Alınan her nefes, sonsuzluğa uçan bir kelebek gibi süzülür hayallerimizden…
O kelebeğin kanatlarında ki her renk, hayatın safhalarını işlerde kaderimize….
Uzar gider sonsuzluk ülkesine….
Bir pazar yeri değilmidir? hayatın hikayesi…
O pazara doğarken girer, ölürken günü ve saati geldiğinde,
Pazar yerindeki satılamayanları toplar da gider….
Hesabını zaten görmeye fırsatı da kalmaz ya…
Hesabı tutan‘O’ kudret ehli verir kararı…..
Bu pazar da kazanmak ve kaybetmek hep vardır….
İyi ve güzel meyveleri tezgahında satarken, hem alıcısı çok olur, hem kazancı….
Kimi zamanda karışık meyveleri tezgahta sergilerken hayat….
Bir oyun oynar sinsice…
Bazen hile ile çürükleri de sağlam diye sunar…
Farkına varmadan ‘vay be yuttu’ dercesine sevinir de be ahmak…
Zaman zamanda vicdanı ile kalır da arada….
Tezgahını gözden geçirir anlık hissiyatıyla…
sağlamları ayırıp tezgaha koyarken, çürükleri yollar çöpe….
Kendi için istemediğini , başkalarına yaşatmak istemez…..
Hep güzele ve hep iyiliğe aşılıysan hayatta….
Pazarın hayrına ve şerrine de uyarsın bu duruşunla…
Mesele üzüm yemek mi, bağcıyı dövmek mi….
Bu pazar da… kimse kimseyi dövemiyor inan….
Sattığın senin hayatın, aldığın yine senin…..
Günahın ve sevabın tezgahta sergide…..
Balık bilmez ise Halik biliyor zaten….
Pazarın açıldığı saatlerde başlarsın bunları satmaya….
Pazar yeri kapanırken toplarsın tezgahında kalanları….
Dedimya hayatımız bir pazarda satışta…..
Doğduğumuz gün açılan Pazar, öldüğümüz günde kapanıyor….
O baki hayatın pazarı her doğan için yeniden kuruluyor, bir hevesle…
Alıcısını bekliyor her gün batımında……
Cahit Hınıslıoğlu
Bir yanıt yazın