MENÜ ☰
Büyük Erzurum Sofrası
Erzurum Haber Gazetesi » Yazarlar » Dünya Kadınlar Gününü Kutlamıyorum!
Cahit Hınıslıoglu
Dünya Kadınlar Gününü Kutlamıyorum!


8 Mart 1857 ‘de ABD’nin New York kentinde 40.000 kadar dokuma işçileri daha iyi koşullarda çalışma istekleri  greve kadar götürdü. Bir tekstil fabrikasında greve başlayan işçilerin bu hareketi polisi harekete geçirdi. Polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda çoğu kadın 129 işçi can verdi. O günden sonra dünyanın değişik ülkelerinde bir kangrene dönüşen kadın hakları küçük kıpırdanmalarla kadınların sbir çatı altında toplanmaları cemiyet ve dernekler kurmalarına kadar gitti.

Bu harekata ayak uyduran Türkiye kadınları da 1921 yılında ilk kez  “Emekçi Kadınlar Günü”   olarak kutlamaları başladı. 1975 ve onu izleyen yıllarda  bu kutlamalar kapalı mekanlardan sokaklara taşındı. Türkiye 1975 ‘Kadın Yılı’ kongresi yapıldı. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nden sonra dört yıl süreyle herhangi bir kutlama yapılmadı. 1984’ten itibaren her yıl çeşitli kadın örgütleri tarafından “Dünya Kadınlar Günü” kutlanmaya devam ediliyor.

Buraya kadar yazılanları okuduğunuzda şunu diyecesiniz bana . Biz bu konuları zaten internetten alıp okuyoruz. Siz niye zahmet ettiniz…. Evet bu konuda pek bilgisi olmayan veya ilgilenmeyenler için ön bir bilgi olarak yazıma koydum. Konuyla uzaktan yakından ne kadar ilgili olduğunu ise sizlerin yazının sonunda yorumlarınıza sunuyorum.

Kadın = İnsan

Kadın = Eş

Kadın = Şiddet

Kadın = Obje

Kadın = Cinsellik

Kadın = Reklam

Kadın = Sermaye

Kadın = Töre

Kadın = Anne

Yüce Allah,  Hz. Adem babamızdan sonra kadını yani  Hz. Havva annemizi yarattı. Çünkü insan neslinin çoğalması bir kadınla olacaktı. Ve de öyle oldu. Bu kadın zaman içerisinde erkekler için bir arkadaş, bir sırdaş ve bir yoldaş olarak sunulanların hepsini kendinde barındıran bir eş oldu. Erkeğine sadakatli, evine karşı sorumlu, yuvanın sıcaklığını sağlayan en büyük unsur , yani kadın. Erkek dışarıda günlük yaşantılarının sıkıntısını  uygulama aracı olarak gördüğü  eşine karşı kullanma kolaylığını seçti.Ve eve geldiğinde dışarıdaki sıkıntıların sorumlusu olarak eşini gördü.. Dışarıda çözemediklerini bir deney kobayı olarak gördüğü yine aynı kişide yani kadında denemeye başladı… Yani şiddet kadın için artık kaçınılmaz bir yaşam tarzı idi.

Bu uygulama ekranlardan seyrettiğimiz kadarıyla şirazeden çıkmış, ölçüsü kaçmış, hayvanisi duygularla kadınına şiddeti uygulayan ve sonucunda dayak, işkence, yaralama ve ölümle biten onlarca, yüzlerce adli vakaları oluşturdu.

Planlanmışçasına uygulamalar peşi sıra geldi… Cinsel malzeme olarak gördüğü kadın,  vazgeçilmezliğinin doyumuna ulaştırmanın bir aracı olarak gördü… Sonra bu uygulamayı maddi kazançlar uğruna obje ile süsledi… Kazancın sermayesi olarak gördüğü, eşyanın tabiatına kadın albenisini koydu. Bu cinsellikle bütünleyip malın satılmasında çok yol kat etti. Bugün halen daha  bu çirkin ama hoş görülen bir olgu artık sistemin bir parçası oldu. Reklamlarda her ürüne güzel bir kadın modeliyle süsleme sanatı da burada başladı.

Güneyde ve Doğu’da   çocuk yaştaki bu kızların vakti gelmeden kadın yapma zorbalığı ile karşılaştı. Artık o kültürde başlık parası, kilosuna göre altın, kanlı davaların diyeti, bir de çok çocuk doğurma fabrikası olarak gördü. Kendi rızalarıyla satılan bir mal olarak gördükleri ve namus düşmanları için bir eşya görüntüsü idi artık kadın… Hem de rafta çürümeden, bozulmadan, her zaman para eden kıymetli  paraya dönüşen bir mal …

Onlar için artık kadın, sevemez, aşık olamaz ve eş tercihini yapamaz bir varlıktı. Çünkü kadın saçı uzun aklı kısa idi. O düşünemez, aklı ermez bir varlıktı…

Oysa bu kadar hakir gördüğü ve basite indirdiği bir insanı hem de karşı cinsteki bir insanı ana olarak hiç algılayamadı. Acaba  kendini eser gibi gören bu erkek, onun varlığıyla bugünlere geldiğini, dünyaya gözlerini açtığı o günden beri onu koruyup, kollayan o değilmişçesine…

Sabahlara kadar uykusuz kalan, yemeyip yediren, giymeyip giydiren, eline bir çöp batsa, yüreğinde hisseden, yaşamı boyunca ona dualarla yol gösteren anne…

Ey Anne…

Başının ağrıdığı zaman sıcak kucağına sığınan, en mutlu gününde seni hatırlamayan,  kendi nefsine hizmet ettiğin zaman değer veren, çocukları için bir hizmetçi, hanımı için huysuz bir yaşlı, yaşlandığında yüzüne dahi bakmayan bir yük olarak gören.  Cennetin bile ayakların altında olduğunu unutan bu nesli  ne olur affet…

Ey yüzünü dahi hatırlayamadığım canım annem…

Her ne kadar senin yüzünü hatırlayamasam da, her kadın gibi sende güzelsindir mutlaka, canım annem…..

Ben senin Kadınlar Gününü kutlamıyorum…

Çünkü senin günün bir gün değil,

bir yıl değil,

bir ömürde olsa yine az olur…

Ben senin gününü zaten her gün kutluyorum….

 

 

📆 04 Mart 2013 Pazartesi 16:03   ·   💬 0 yorum   ·   ⎙ Yazdır

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

ERZURUM'DA HAVA

ERZURUM
Esentepe Avrupa Konutları
YENİ SAYI

YAZARLAR

RÖPORTAJLAR

ANKET

Üzgünüm, şu anda etkin anket yok.

BAĞLANTILAR