‘Toplum sana uymuyorsa, sen topluma uyacaksın’ denir. Bunun uygulamasını en iyi göreceğiniz yer Erzurum’dur. 90 bin öğrencinin bulunduğu bu kentte maalesef öğrenciler bu kente fazla bir şey katamamış, aksine öğrencide bu kentin dokusuna uymuş.
Elbette bu çokta kötü bir durum değildir. Eğer kent yeteri kadar sosyal yaşantısını, ekonomisini bir çizgiye oturtmuşsa gelen öğrencinin bu şehre katacağı tek şey ekonomiye ve sosyal hayata ek katkı sağlamaktır.
Oysa Erzurum henüz gelişmekte olan bir kenttir. Ekonomisi üretimden ziyade tüketime yöneliktir. Sosyal yaşantısı ise yok denecek düzeydedir. Toplumsal tepkinin olmadığı şehirde gelen öğrencide bu zincire dahil oluyor.
Önceki gün 7 üniversite öğrencisi toplu taşıma araçlarındaki sorunları protesto etmek için eylem yaptı. Ellerindeki dövizlerle gösteri yapan öğrencilere halk deli gözüyle baktı. Koskoca üniversitede sorun yaşayan acaba sadece 7 öğrencimi vardı? Yoksa diğer öğrencilerde ‘aman eylem yapsak ne olacak’ diyerek yaşanan sıkıntılara boyun mu eğmişti. Yedi öğrencinin eylemini hangi yetkili dikkate almıştır.
Benim güzel şehrimde bugüne kadar siz hiç vatandaşların bir sorun için eylem yaptığını gördünüz mü? Elektriğe, doğalgaza, toplu taşımaya zam gelir ses yok. Yollar çukurdan geçilmez, her geçtiğinde içinden bin küfür eder ama o sorunun yetkilisini karşısında görünce ceketinin düğmelerini ilikler. Belki bireysel olarak tepki gösterir ama hiçbir zaman toplu olarak haksızlık için bir araya gelip tepkilerini dile getirmez. Erzurumluları bir tek şehit cenazelerinde topluca tepki gösterirken birada görebilirsiniz.
Eee şehrin dokusu böyle olunca gelen öğrencide bu mahalle baskısı altında Erzurumlu gibi hareket edip Erzurumlu gibi düşünmeye başlıyor. Yani bu kente gelen topluluk değişim yaratmak yerine bu topluma uyuyor.
Bu davranış şehrin teslimiyetçi yapısının bir dışa vurumudur aslında. Bu kent varoluşundan bu yana her daim devletinin, vatanının yanında olmuş insanlardan oluşur. Ancak artık dünya değişti. Toplumsal tepkinin olmadığı yerde maalesef başarıda olmuyor. En iyisini istemek Anayasal bir haktır aslında. Yapılan her düzenlemede halkın iradesi vazgeçilmez ana unsundur. Belki de bu kadar yavaş gelişmemizin altında istemesini bilmememiz yatmaktadır. Bu demek değildir ki başkaldıralım, terör estirelim. Ancak bize reva görülen haksızlıklarında hesabını soralım. Ödediğimiz vergilerin, verdiğimiz oyların hakkını isteyelim. Bu şehri bir adım daha nasıl ileri götürebiliriz bunun hesabını yapalım. Ben değil biz olalım.
Sözün özü şudur. Bu kentte on üniversite de kurulsa, milyonlarca öğrencide gelse, biz değişmediğimiz sürece dışarıdan gelende bu çarka uyacaktır. Nasıl olsa ‘Erzurumlu kanaatkardır’ diyerek hakkımız olan şeyin en azı bize sunulacaktır. Bizde paşa paşa önümüze sunulan en aza ‘çok şükür’ diyerek bu şehrin kalkınmasını zihniyetimizle engellemiş olacağız. Haksızlığa tepki göstermemekte o haksızlığı yapmakla eşdeğerdir. Dinimiz ne emrediyor. Haksızlığa karşı susan dilsiz şeytandır…
Bir yanıt yazın