MENÜ ☰
ATA-AÖF’te Sınavsız İkinci Üniversite Ön Kayıtları Devam Ediyor
Büyük Erzurum Sofrası
Erzurum Haber Gazetesi » Yazarlar » Kırkçeşmeli Hesna Hoca
Belkıs Altuniş Gürsoy
Belkıs Altuniş Gürsoy
Tüm yazıları için tıklayınız.
Kırkçeşmeli Hesna Hoca


Hayatlarının henüz ilk yıllarını yaşayan ve kendilerini yeni yeni fark etmeye başlayan çocuklar pencereden baktıklarında veya sokağa çıktıklarında Mushaf-ı Şerif veya cüz keseleri boynundan asılı çocukları görerek imrenirlerdi. Bu çocuklar böyle nereye gelip gidiyorlardı. Bu geliş gidişler her hâlde bir büyüme alameti idi. Evin dışında bir hayata malik olmak erk taşımak, güç kazanmak işaretiydi. Bu merhaleye ulaşamamış çocuklarda bir an önce yetkin olma, bu mertebeye erişme endişesi ufaktan ufaktan yeşerirdi.

Evet, anane dört yaş dört aylık çocukları” hocaya gitmek” tabir ettiğimiz bir çeşit mahalle mekteplerine göndermeyi öngörüyordu. Trafik endişesi olmadığından bu yakın mesafe içindeki kısa yolculuk güvenliydi. Ayrıca o muhitte yaşayanlar birbirlerini bildiklerinden ve yekdiğerine sahip çıktıklarından herhangi bir sıkıntı söz konusu olmazdı. Her mahallenin cami müştemilatı içindeki bir odanın veya bazı aile ocaklarındaki bir bölmenin böyle bir amaçla kullanıldığı olurdu.

Erzurum’da Kurşunlu cami bünyesindeki imam lojmanında Hesna hanım, Kırkçeşme mahallesi çocukları için böyle bir imkân hazırlamıştı. Hocanın eşi caminin imamı olup “efe” namıyla anılırdı. Öğrenciler arada sırada karşılaştıkları efeye korkuyla karışık bir saygı beslerlerdi. Ev, topu topu iki gözden ibaretti. Bu gözlerden biri bu maksada hizmet ederdi. Dört ile on dört yaş arası kız ve erkek çocuklar bu hocaya gelirlerdi. O yıllarda erkek çocuklar okul dışında kalan zamanlarını genellikle çırak olarak geçirdiklerinden olsa gerek sayıca kız öğrenci nüfusu ağırlıktaydı. Okul öncesi çocukların devamlı, okul çağındakilerin ise yaz tatilleri ile yarı yıl tatillerinde hocaya gitmeleri usuldendi.

Yerler hasır kaplıydı. Her çocuk evinden getirdiği kendi yer minderinde otururdu. Hocanın önünde ahşap bir rahle vardı. Bunun dışında irili ufaklı birkaç rahle daha bulunurdu ki, bunlar ancak o ortamdaki kıdemli çocukların tekelindeydi.

Bu sade odayı bir sınıf olarak kabul edersek, farklı yaş grubu ve seviyedeki 25-30 çocuğun bu okulun mevcudunu teşkil ettiğini söyleyebiliriz. Çocuklar gün boyu ya kendi vazifelerini yüksek sesle çalışır olduklarından ya da biraz daha kenara veya köşeye çekilmiş bulundukları hâlde gizli gizli konuşup gülüştüklerinden bu mekân, seslerin birbirine karışmasından doğan büyük bir gürültü ile her daim arı kovanı gibi uğuldardı.

Hoca, yeni gelen çömez denilebilecek öğrencileri kalfaların riyasetine verirdi. Kalfa denilen bu kıdemli öğrenciler uhdelerine verilen çömezlerin ödevlerini yapmasına yardımcı olan bir çeşit yarı öğretmendiler. Ayrıca sükûneti ve düzeni sağlamak, öğrencilerin ufak tefek sıkıntıları ile meşgul olmak gibi sorumlulukları da mevcuttu. Kalfasından ders alarak konusunu öğrenen öğrenci dizleri üzerinde hafif hafif ilerleyerek hocanın rahlesine doğru yaklaşırdı. Diğer çocuklar derslerini teker teker hocanın huzurunda okuyor olduklarından sıranın gelmesini beklemek gerekirdi. Vakti gelen çocuk kalfa ile iyice pişirdiği konusunu bir kere de hocanın önünde tekrar ederdi. Yanlış ve eksik okumaları hoca düzeltir, eğer yeterli görürse bir sonraki bahse geçmeyi uygun bulurdu. Konuların ilerleyiş tarzı böyle idi.

Hocaya gitmenin çok eğlenceli ve zevkli yanları da vardı. O zamanın kız çocuklarının hemen hemen tamamı yaldız koleksiyonu yapardı. Çikolata ve şekerlemelerin sarılı olduğu parıltılı, renkli, desenli yaldızlar birer mücevher hükmündeydiler. Muhtevası yenilen bu ışıltılı minik ambalajlar bir müze malzemesi imişcesine ilgili çocuğun avucuna düşerdi. Bu ışıltılı küçük kâğıt kare veya dikdörtgenler, sağ elin işaret parmağının tırnağı ile ütülenir, pürüzsüz bir hâle getirilirdi. Evde bu yaldızları düz bir satıh üzerine tek tek yayarak seyretmek, mükerrer olanlarını tespit edip ayırmak büyük bir mutluluk sebebiydi. Bu müthiş hazine, Kur’anların, cüzlerin arasında itina ile biriktirilirdi. Hocada birkaç çocuk bir kenara çekilerek yaldız demetlerini açar büyük bir zevk ve gururla birbirlerine gösterirlerdi. Birinde olup da diğerinde olmayan desenler, uzun süren çekişmeler ve pazarlıklar sonunda değiş tokuş edilirdi. Sayının çokluğu kadar desen ve renklerin çeşitliliği, parçaların hasar görmemiş, yıpranmamış olması matluptu.

Sıkılan çocuk hocadan müsaade alarak sokağa çıkardı. Genellikle bu izin durumları hesaplı olurdu. Üç-beş arkadaş aralıklarla izin ister, dışarıda buluşur, beş taş, köşe kapmaca, saklambaç, seksek gibi oyunlar oynardı. Çağrılmak endişesi ile dolu geçen bu sınırlı sürede oynanan bu kaçamak oyunlar serbest zamanların meşgalelerine nispetle çok lezzetli gelirdi.

Bu okulda başka mutluluk vesileleri de vardı. Ebcet’e çıkan çocuğun erkekse takkesine, kız ise başörtüsüne hoca tarafından el konulurdu. “Baş kapma” tabir edilen bu saadete ermiş çocuğun hocaya hediye getirmesi âdettendi. Ancak o takdirde takke veya eşarbını geri almaya hak kazanırdı. Hediye ; bazen bir havlu, bir oyalı yazma, bir leçek, el örgüsü nakışlı bir çift çorap bazen bir kutu lokum, kuru yemiş, kete, kurabiye, tatlı gibi bir yiyecek cinsi olabilirdi

Cüzleri bitirip de Kur’an-ı Kerim’e çıkmak önemli bir basamak sayıldığından kutlanırdı. Öğrencinin yakınları hazırlık yapar, öğleye doğru ellerinde tepsiler, paketler olduğu hâlde çıkagelirlerdi. Bu ikramlar sınıfça toplu olarak yenilirdi.

Ama en donanımlı törenler hatim indirme merasimleriydi. Hatim indiren öğrenci şayet kız ise anne, abla, yenge, hala gibi büyüklerinin altınlarını boynuna ve kollarına takar, şık bir elbise giyer, başına kenarları iğne oyası ile bezenmiş krep temur beyaz veya açık renkli bir namaz örtüsü örterdi. Erkek çocuklar da hatim indirirken en güzel kıyafetlerini giyinip kuşanır, büyüklerinin köstekli saatlerini takarlardı. Hoca böyle günlerde diğer çocuklara da daha bakımlı olmaları konusunda tembihte bulunurdu. Aile üyeleri tepsi tepsi kurabiye, kete, börek ve tatlılar, çeşit çeşit kuru yemişler ile elleri kolları dolu olarak gelir ve bu törene katılırlardı. Hatim duası yapıldıktan sonra bütün çocuklar bu yiyeceklerden hissedar olurdu. Hatim indiren böylesi bir başarıyı yakalamış olmanın haklı sevincini yaşarken, yakınları ve hoca sakinleri de bu mutluluğa ortak olurlardı. Bu seviyeye ulaşmış çocuklar, tecvitle okuma, Mızraklı İlmihal gibi daha üst konulara geçerlerdi.

Perşembe günleri yarım gün eğitim alınırken cuma günleri tam gün tatil olurdu. Perşembe öğle saatlerinde bütün çocuklar, sınıfın duvar kenarlarında bir halka teşkil edecek şekilde dizlerinin üzerinde otururlardı. İki el yumruk yapılmış ve başparmaklar bitiştirilmiş olduğu hâlde dizlerin üzerine konulurdu. Oturma sırasına göre her bir çocuk o haftanın ödevi olan sureyi ezbere okurdu. Yanlış veya eksik okuyanı hoca düzeltir, bazı kelime ve sesleri tekrar ettirirdi. Bu şekilde her öğrenci bütün okunanları her hafta defaatle dinlemiş olduğundan sureleri kolayca ezberleme şansı bulurdu. Bu faslı geçenler otuz iki farz, ilmihal bilgisi gibi daha ileri aşamalardaki konulardan sorumlu olurlardı. Hoca dersinin hakkını veren öğrenciye bir sonraki sureyi haftalık ödev olarak verir, başarısız bulduklarına da “bir hafta daha bu bahse çalış” derdi.

Hem öğrenme, hem toplum hayatına ve kurallara adapte olma hem aidiyet duygusunu geliştirme hem de eğlenme imkânları sunan bu eğitim sisteminde aileler hocalara ücret öderlerdi. Perşembe günleri “haftalık” tabir edilen bu ücreti ödeme günüydü. Çok cüzi, sembolik bir rakam olan bu parayı getiremeyen çok sayıda öğrenci olurdu. Hoca bu durumu fark etmemiş görünür, ses çıkarmazdı.

Hesna hoca, yıllar yılı büyük bir sabır ve gayretle Kırkçeşme mahallesi çocuklarına hizmet verdi. Nice masumun terütaze hafızasında, saf çocuk kalbinde yer tuttu. Bu havalinin nesilleri, disiplinli bir şekilde öğrenmenin ilk hazzını onunla tattılar. Yolu bu mütevazı sınıfa uğramış nice kimse hatıraların tozlu dehlizlerinde dolaşırken bir yerde Hesna hocanın silik hayali ile buluşacaktır.

📆 03 Şubat 2014 Pazartesi 16:57   ·   💬 0 yorum   ·   ⎙ Yazdır

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

ERZURUM'DA HAVA

ERZURUM
Esentepe Avrupa Konutları
YENİ SAYI

YAZARLAR

RÖPORTAJLAR

ANKET

Üzgünüm, şu anda etkin anket yok.

BAĞLANTILAR