Başkentteki kadar olmasa da, Erzurum da şu günlerde hayli hareketli günler yaşıyor. MHP milletvekili Deniz Bölükbaşı’nın Erzurum’da başlattığı tartışma, o kadar büyüdü ki sonunda, Meclis’teki o talihsiz sahnelerin vücuda gelmesine yol açtı.
Erzurum’un sınırlarını aşıp önce Ankara’yı, ardından da bütün yurdu çepeçevre kuşatan bu atmosferin nereye kadar sürüp gideceğini artık kestirmek çok güç…… Baksanıza ne AK Parti vites küçültüyor, ne de MHP geri adım atıyor. CHP’nin de yandan müdahil olduğu bu müthiş kapışma besbelli ki, Türkiye’yi iyiden iyiye bir erken seçim havasına sokacak.
Görünen o ki, ancak bu sayede taraflar kozlarını paylaşabilecekler. Dünkü yazımızda da işaret etmeye çalışmıştık, siyasi tartışmaların içine, kadın ve din gibi hassas konular girince sonucu belirleyecek hakem, sandık ve dolayısıyla millet olur.
Bu sebeple, Ankara’da artık tansiyonun normale dönmesi çok da kolay değil…… Çünkü kimse savunma yapmak istemiyor. İktidar da hücumda, muhalefet de…
Neyse…
Biz yine Erzurum’a dönelim. Dedik ya, Erzurum şu birkaç günden beri hayli hareketli. Heyetlerin biri gidiyor, öteki geliyor. Önce, MHP Deniz Bölükbaşı ile nabız yokladı, ardından AK Parti, Sağlık Bakanı Recep Akdağ ile karşı salvoda bulundu. Akdağ, Bölükbaşı için “monşer” deyince, Deniz Bölükbaşı hiç de şık olmayan bir üslupla, “sen de karikatür bakansın” cevabını verdi. Oysa merhum babası Osman Bölükbaşı aynı tabloyla karşı karşıya kalsaydı, daha esprili ama daha şık bir yakıştırma yapardı.
Erzurum için hayli “bereketli” bir hafta oldu……
İhracatçılar Birliği müthiş bir gövde gösterisi ile yıllık rakamları açıkladı. Erzurum’da açıkladı. Bu sayede gazetelerin ekonomi sayfalarıyla birlikte televizyonların ekonomi programlarında Erzurum’un adı sıkça geçti. En azından soğuktan ve olumsuz bölge şartlarından söz edildi. Bu önemli ziyaretin ardından da, Ege’deki hemşerilerimiz sıla-i rahim yaptı.
Keşke bu tür geziler sık aralıklarla tekrarlanabilse… Böylelikle hem uzun yıllara dayanan bir hasretlik olmaz, hem de bu kıymetli hemşerilerimiz memleketleri hakkında daha doğru ve taze bilgi sahibi olurlar.
Misal; Mine Tüzemen Hanımefendi’nin kuşkusuz ki kötü bir niyet taşımadan yaptığı değerlendirmede olduğu gibi, hem yanlış tespitler ortaya çıkmazdı, hem kimse kimseyi incitmemiş olurdu.
Dün baktım, başta Sinan Özçaylak olmak üzere, bazı meslektaşlarım Mine Hanım’a haklı serzenişte bulunmuşlar ve “bu tespitleriniz doğru değil” demişlerdi.
Haklıydılar…
Gerçekten de Mine Tüzemen Hanım maksadını aşan bir değerlendirmede bulunmuştu. Fakat inanıyoruz ki, O’nun da muradı, Erzurum’u karalamak değil, memleketinin bu noktanın çok daha ilerisinde olmasını görmektir.
Biliyoruz bazı çevreler, acımasız bir önyargıyla Erzurum’u İran’ın Kum şehrine benzetirler. Hani İran’ın Kum şehri, medreseleri ve mollalarıyla ünlü ya…
Özellikle 28 Şubat Süreci’nde Doğan Grubu’na mensup yayın organlarının en çok sevdiği yakıştırma Erzurum için buydu…
Besbelli ki, ta sekiz on yıl öncesine ait bu şablon kafalarda öyle bir yer etmiş ki, bazıları bilmeden de olsa o şablonun tesirinde kalabiliyorlar.
“Oruç tutmayanlar dövülüyor, kız çocuklarının başı cebren örtülüyor”
Oysa…
Denilmiş olsaydı ki, “Erzurum’da oruca ve başörtüsüne karşı hassasiyet mevcuttur” daha doğru bir tespit yapılmış olurdu.
İstanbul’un Fatih’inde de vaktiyle başı açık hanımlar tacize uğruyordu. Buradan hareketle, “İstanbul mürtecilerin kuşatmasına girdi” demek mümkün olur muydu?
Tutunuz ki, Erzurum’da buna benzer birkaç münferit hadise oldu. Mümkün; burası büyük bir şehir ve zaten muhafazakar bir yapıya sahip… Ama bu demek olmaz ki, Erzurum’da başını örtmeyenler şiddete ve tacize maruz kalıyor.
Aslında çok da önemli bir mesele değildi.
Mevzubahis Erzurum olunca, değerli meslektaşlarım da aşırı reaksiyon gösteriyorlar. Öyle ya, bu şehrin karını-kışını biz çekiyoruz. Ama siz dışarıdan gelip, hariçten gazel okuyorsunuz, buna hakkınız yok; demek istiyorlar.
Bu mesele dileriz ki, başka heyetler için bir ders olsun… Çünkü Erzurum basını, izan ve insaf sahibi olmakla beraber, tepkisini sert bir üslupla gösteriyor. Yani rakım ve iklimle mütenasip bir ruh hali…
Gündem bu denli yüklü olmasaydı bugün, Yakutiye Belediyesi’ni yazacaktık. Artık yarına kaldı. Dün Belediye Başkanı Ali Korkut’un davetlisi olarak sabah kahvaltılı bir toplantıda biz de bulunduk.
Ali Bey, o toplantıda hem bir yıllık icraatını anlattı hem de bundan sonrası için hazırladığı yol haritasını gösterdi. Orada en çok ilgimizi çeken güzergah ise, “kentsel dönüşüm” kısmı oldu. İnşallah yarın bu konuya değinmeye çalışacağız.
Dünkü önemli gelişmelerden biri de, ESP yani Erzurum Sivil Toplum Platformu, adına Mustafa Güvenli tarafından yapılan yazılı açıklama oldu. Bugün Palandöken’e okuyacağınız bu açıklamada önemli sorular soruluyor ve Erzurum için elzem olan yatırımların akıbeti araştırılıyor.
Esasında bu tür konular üzerine kafa yorup, sorular sorarak cevaplar aramalıyız…
Çünkü Erzurum’a yararı olacak şeyler bunlardır. Bugün bize ayrılan yer bittiği için, ilk fırsatta bu hususta da dilimiz döndükçe katkı vermeye çalışacağız.
Bir yanıt yazın