MENÜ ☰
Büyük Erzurum Sofrası
Erzurum Haber Gazetesi » Dünyadan, Genel, Manşet, Sivil Toplum, Siyaset, Toplum, Yazarlar » GÖÇ EDENLER Mİ.! GÖÇE SEBEP OLANLAR MI.! SUÇLU KİM.?
Ahmet Gökhan YAZICI
GÖÇ EDENLER Mİ.! GÖÇE SEBEP OLANLAR MI.! SUÇLU KİM.?


Göç; İnsanlık tarihi kadar eski yine etkileri ve sonuçları ile hala güncelliğini koruyan evrensel bir sorundur.!

Özellikle 20 yüzyıl sürecinde küreselleşmenin yol açtığı sosyal-demografik- kültürel- ekonomik-sıyasal ve askeri olay ve olguların yoğunlukla günümüz dünyasının başına bela ettiği hayati bir vakadır.!

Yaratıldığı çoğrafyadan, var olup kendini bulduğu ana yurdundan;

-Kimi can ve mal güvensizliğine, 
-Kimi gelir dengesizliği ve adaletsizliğe..
-Kimi siyasi istikrarsızlıklara
-Kimi etnik ve dini iç çatışmalara
-Kimi sosyal ve hukuki adaletsizliklere
-Kimi baskıcı jakoben rejimlerin  yol açtığı İnsan Hakları İhlallerine
-Kimi yaşadığı çoğrafyanın yetersizliğine ve çaresizliğine 
-Kimi iş gücü talebinin azlığına..

Doğal bir İnsani tepki ve reaksiyon olarak ortaya koyduğu istemli veya istem dışı beşeri reflekslerdir aslında…

Daha yaşanabilir dünya, ülke, şehir söylem ve sloganları ile kendi insanına hizmet etmek ve yönetmek için yola çıkan lakin; Dünyayı, Ülkeyi, Şehri , Çoğrafyayı daha yaşanmaz bir eksene kaydıranların aslında sebep olduğu, yol açtığı İnsanlık dışı bir beşeri vebal ve sonuçtur GÖÇ.!

Aslında; Ülkelerin gelir ve gider, üretim ve tüketim denklemi içerisinde, sosyal ve beşeri adaletsizliğin serencamıdır.!

Özellikle 2001 11 Eylül saldırılarından sonra, ABD ‘nin küresel emellerini korumak üzere başlattığı Ortadoğu ve Asya’daki uygulamaları söz konusu bölgelerde insani hareketliliği artırmasından en fazla payını alan ülkeler, Türkiye, Rusya , Ukrayna gibi ülkeler olurken,

Avrupa Birliği Ülkeleri üzerlerine gelen tehlikenin farkına 2005 yılında vararak ‘Avrupa Birliği Sınır Güvenliği Birliğini kurarak ve ülkemiz gibi bazı devletlere ekonomik destek ve vaatlerde bulunarak kendilerince zararı hattın ötesinde en asgari düzeye indirmeye çalışmıştır

Maalesefki yol geçen hanına  dönüşmüş sınır  güvenliğine ve geçişlerine önem vermeyen bizim gibi ülkeler demografik istilaya fazlası ile maruz kalarak, günümüzün en önemli sorunu ile baş başa kalmıştır.
Aslında Küreselleşmenin ve Küresel Tek Dünya Devletini kurmak isteyenlerin yönettiği ve ülkelerde, şehirlerde, görevlendirdiği zihniyeti ve kişileri..

Dünyayı , Ülkeleri, Şehirleri şirketler üzerinden yöneten ve tüm dünya insanlığını kendi şirketlerinin ve şirket devletlerinin devamı için köle sınıfına sürükleyen, yönetilenin, çalışanın, iş görenin emeğini kendi sermayesine dönüştürenleri..

Etnik-ideolojik ve Dini izim ve inançları üreterek böl-parçala ve yönet stratejisi ile aslında kendi varlıklarını yönetenleri..

%95’lik Dünya nüfusunun emeğini sömürmeyi ve yönetmeyi başaran yaklaşık % 5 lik kesimin yol açtığı gelir adaletsizliği ve dengesizliği ile büyük bir çoğunluğu yardım almaya mahkum ve mahcup edenleri..

Kendi şirketlerinin ve sermayelerinin güvenliği için kurdukları ulusal ve uluslararası güvenlik şirketlerini, paramiliter sivil ve resmi kuruluşları tüm insanlığın başına jandarma olarak görevlendirenleri..

Yine etnik, dini , kültürel ve siyasal farklılıkları körükleyerek, ekonomik dengesizlik ve adaletsizlikleri kanunlaştırarak, sosyal ve hukuki ihlal ve ihmaller ile toplumsal ve evrensel kutuplaşmalara, çatışmalara zemin hazırlayarak , balkonlardan, ekranlardan eserlerini zevkle izleyenleri sorgulamadan ve hakimiyetlerine son vermeden…

Sadece Göç edenleri, Mültecileri, Sığınmacıları sorgularsak, yargılarsak, mecbur ve mahkum bırakıldığımız bu süreci sadece mecbur ve mahkum bırakılan insanlara fatura edip onlarla çatışırsak , küreselcilerin ve onların müstevlilerinin sermayesi ve mezesi olmaktan öteye geçemeyiz…

Dünya…Yiyenlerle-Yemeyenlerin, Çalanlarla-Çalmayanların, Hırsız Olanlarla-Olmayanların, Yolsuzluk yapanlarla- Yapmayanların, Haksız Kazanç elde edenlerle- etmeyenlerin  asıl mücadele etmesi gerektiği bir zemini , etnik, dini, siyasi ve kültürel dogmalar ile ötelemeye çalışan küreselciler ile hesaplaşmadan , bu sorunları çözemeyecek ve daha büyük sorunlarla heba olacaktır maalesef…

Tüm insanlığa Kader olarak dayatılan bu Kadere asla İman etmeyen İnsanlara, kurtarıcılara fazlası ile ihtiyaç duyulduğu bu zeminde…

Nerdesin…Ya Resulullah..

Hani Alemlere Rahmet Olarak gönderildiğin Peygamber olarak, Hani Allah’tan aldığın emirler ile tüm insanlığı yönetmeye çalıştığın bir Devlet Başkanı olarak Üç gündür hiçbir şey yiyememiştin.! Hani Kızın Fâtıma’ya giderek evinde yiyecek bir şeyler olup olmadığını sormuştun
–Kızım! Sende yiyecek bir şey yok mudur? Ben çok açım.
Hazret-i Fâtıma -radıyallâhu anhâ-;
“–Canım Sana fedâ olsun babacığım! Yemin ederim ki bende size yedirecek bir şey yoktur.” diye cevaplar almıştın

Hani Ey Efendimiz.! Başka bir gün kızın Fâtıma, yeni pişirdiği arpa ekmeğinden bir parça da peygamber babasına getirmişti. Hazret-i Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem- kızına;
“–Vallâhi kızım.” der. “Üç gündür baban bir şey yememiştir demişdinya , tebası aç ve yokluk içindeyken bırakın tok yatmayı günlerce oruç tutarak hani aç kalmıştınya Ya Resulallah bizde sana öyle açız ve muhtacız Ya Resulallah.! 

Hani bir yolculuğunda, Yemek için mola verilir. Arkadaşlarının her biri bir vazife üstlenir. Hazret-i Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de;
“–Ben de ateş için odun toplayayım.” der.
Arkadaşları önüne geçmek isterler:
–Ey Allâh’ın Rasûlü! Siz dinlenin, biz o işi de görürüz.
Peygamberimiz bütün ciddiyetiyle cevaplar:
“–Gerçekten bunu isteyerek yapacağınızı biliyorum. Ancak ben bir topluluk içinde ayrıcalıklı bir durumda bulunmaktan hoşlanmam. Bunu Allah da sevmez.” buyurup ve odunları toplamaya koyulmuştunya.!

Hani Efendimiz.! Mescidi Nebevinin inşaatında ashabınla birlikte kerpiç taşıyıp çalışmıştınya , bu gün tüm dünya İnsanlığı bu rahmete, merhamete, adalete , İmana hasret Ya Resulallah , Senin ahkamını kesenlere, satanlara, pazarlayanlara değil…Sadece Sana ve Allah’a muhtaç Ya Resulallah.!

Sanmaki; bıraktığın yerdeyiz. 
Bir meçhul mekandayız…

Günahla çakılmış sel üstünde 
Yokuş aşağı akmaktayız..

Sanma ki; Sen gibi yüreğimize taş bağladık 
Taşlarla can yakmaktayız…

Gel sultanım; kalburlarla yarına 
güneş taşıyoruz…

Sanma ki; mutluyuz saadeti geçtik 
Ümit bile edemedik…

Kimimiz vahşi, kimimiz hamza 
kapında bekliyoruz…. YA RESULALLAH.!

selam saygı dua
Ahmet Gökhan Yazıcı

📆 03 Temmuz 2023 Pazartesi 13:33   ·   💬 0 yorum   ·   ⎙ Yazdır

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

ERZURUM'DA HAVA

ERZURUM
Esentepe Avrupa Konutları
YENİ SAYI

YAZARLAR

RÖPORTAJLAR

ANKET

Üzgünüm, şu anda etkin anket yok.

BAĞLANTILAR