Ne güzel bir duygudur yapıcı eleştiri. Belki de birçok kişinin eleştiriden nefret etmesini biz sağladık. Zira yaptığımız eleştirinin boyutu öylesine değişti ki eleştiriden ziyade hakaret oldu. “ Dost acı söyler” lafını yıllar sonra öğrendik ki “Dost acıyı tatlı söyleyendir”
Şimdi bunu niye mi yazıyorum? Biraz daha bağrımızı geniş tutalım. Eleştiriyi yapıcı boyutta yapalım, eleştiri yaparken güzellikleri yakıp yıkmayalım istiyorum. Şu şehirde çok güzel gelişmeler yaşanıyor, bunları da görelim istiyorum.
2011 Kış Oyunları Erzurum için gelişmenin dönüm noktası oldu. Yapılan tesisler Türkiye’nin gündemini oluşturdu. Yanı başımızdaki Kayseri bile kıskançlık krizine girdi. Hatta Kayseri Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki, “Erzurumlular bu işi başaramaz, biz oyunlar ve tesislere talibiz” diye haddini aşan açıklamalar yaptı. Erzurum, oyunlardan yüz akıyla çıktı.
Gerçi biz Erzurumlular olarak bu oyunları alacağımıza dahi ihtimal vermemiştik ama bir mucize oldu ve oyunlar bize verildi. Oyunların akabinde yine o olumsuz tablo kendini gösterdi. “Tesisler çürümeye terk edilecek” denildi. Hiçbirimiz güzel tarafından bakmadık. Her zamanki gibi eleştiri sınırları aşıldı. Elbette bu yapının oluşmasında yerel idarecilerin de payı var. Zira onlarda da aynı yapı hâkim. “Biz en iyisini yaptık, eleştirmeye kimsenin hakkı yok” görüşünü savundular. Bu tavır da son derece yanlış.
Sonuç itibariyle tesisler çürümeye terk edilmedi elbette ama galiba bizim beklentimize de cevap vermedi. Biz sanıyorduk ki; her kış burada olimpiyat ayarında yarışmaların biri bitip diğeri başlayacak. Atlama kuleleri yaz kış tam kapasite çalışacak. Palandöken’deki şampiyonalar spor kanallarının canlı yayınlarıyla ekrana gelecek. Tabi ki ilk etapta böyle olmayacaktı, gerçekçi olmamız gerekir.
Belki böyle olmadı ama Türkiye Kayak Federasyonu’nun yaptığı organizasyonlar, Türkiye Buz Hokeyi Federasyonu’nun etkinlikleri ve Türk Telekom Atlama Kuleleri’ndeki yarışmalarda sıradan değildi. Toplumda belki kış oyunlarının etkisini yaratmadı ama prestijli çok şampiyona yapıldı. Bu durumu da göz ardı edemeyiz.
Aslında bizim tartışmamız gereken konu şu olmalıydı. ‘Bu tesisler yapıldı. Bugüne kadar kaç sporcu yetişti, bu sporcular ne gibi dereceler aldı?’ Ama bunu yapmadık. Erzurum’un birçok dalda çok fazla lisanslı sporcusu var. Bu sporcuların başarısı ne düzeyde buna bakmak lazım.
Yüzümüzü 3 sporcu güldürdü. Erzurum, 2011 yılında ilk kez tanıştığı kayakla atlama dalında 3 madalya kazandı. Birinciliği bir sporcunun teknik hatasından kaybettik. Bence bu durum bile iyi olmamıza yetti. Sadece eleştirmekle bir yere gelemediğimiz aşikârdır.
Durum şunu gösteriyor. Bize nicelik değil nitelik lazımdır. Kış sporlarında iddialı bir kentin iddialı sporcuları olmak zorundadır. Ve her şeyden önemlisi bu kent her konuda birlik olmalıdır. Eğer bir eleştiri yapılacaksa bu dedikodu değil, hakaret değil, olumlu ve yapıcı olmalıdır.
En son yapılan Dünya Gençler Snowboard Şampiyonası’nı kaç Erzurumlu gidip izledi? Bırakın vatandaşı şehri yönetenler bile zahmet buyurup iki adım ötedeki Palandöken’e çıkmadı. Bu kafayla bize 50 yeni tesis yapılsa nafile. Önce biz elimizde olana sahip çıkacağız. Şuan kış sporları tesislerinin birçoğunu Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğü işletiyor. Kayak merkezlerinin özelleştirilmesi gündemde… Bu belirsizliğe biran evvel son vermek lazım. Profesyonel işletme bu yatırımlar için şarttır. Devlet zihniyetiyle bir yere varmamızın imkanı yok. Fakat bu özelleştirme yapılırken de ahbap-çavuş ilişkisi kurulmamalıdır. Sırf ‘Birileri kazansın’ diye bu tesisler peşkeş çekilmemelidir. Vatandaş bu işi iyi takip etmelidir, şehrin geleceğiyle oynanmamalıdır.
Son cümle; kentimize madalya getiren büyük yürekleri alınlarından öpüyorum.
Bir yanıt yazın