“Harama bakma, haram yeme, haram içme.
Doğru, sabırlı, dayanıklı ol.
Yalan söyleme.
Büyüklerinden önce söze başlama.
Kimseyi kandırma, kanaatkâr ol.
Dünya malına tamah etme.
Yanlış ölçme, eksik tartma.
Kuvvetli ve üstün daramda iken affetmesini, hiddetli iken yumuşak davranmasını bil ve kendin muhtaç iken bile başkalarına verecek kadar cömert ol.”
***
Bu öğütler manzumesi Ahi Ocağının ilkeleri.
Orta Asya’dan Anadolu’yu yurt tutmak için gelen Türkmenler, coğrafyayı vatan yaparken onlara yol gösteren ilim ehli Alp-Erenler vardı.
İşte Anadolu’yu imar eden ahi teşkilatının kurucusu Ahi Evran’da bu Alp-Erenlerden birisi…
Bir takım kaynaklar hangi yıllarda yaşadığını, ya da hayal mi gerçek mi olduğunun tartışmasını dahi yapıyor.
Ancak gerçek olan bir şey var ki, Anadolu’da Ahi teşkilatları iş dünyasının ve esnafın örgütlenmesinde önemli bir işlev üstlendi. Bu ocaklar Türk ve İslam kültürünü sentezleyerek insan ahlakının ulaşabileceği üst noktada bir öğretinin yanı sıra, Anadolu’nun kalkınmasında da önemli bir misyonu yerine getirdi.
Bu ocakların piri Ahi Evran, tüm Anadolu’yu dolaşıp, İslam’ı anlatmanın yanı sıra, iş kollarının gelişmesine ve meslek örgütlerinin kurulmasına ve bu teşkilatların kuvvetlenmesine çalıştı.
Ahi Evran, Çarşı- Pazar kurup, bireylerin meslek sahibi olması çalışan bir müteşebbis,
kurduğu zaviyelerde gençlere milli ve manevi terbiye vermeye çalışan bir eğitimci-pedagog,
Türk halk kültürünü nesillere aktaran, insan ilişkilerindeki doğruları öğreten bir öğretmen,
Hoca Ahmet Yesevi’den aldığı terbiyeyi ve düşünce sistemiyle insanları yoğuran bir misyoner,
Yaşadığı dönemde halkı Moğol tehlikesine karşı bilinçlendiren ve örgütleyen, milli değerleri ayakta tutan ve bunlara yapılabilecek saldırılara karşı halkı örgütleyen asker,
Hikmetli bilgilerle dolu, devleti ve sistemi iye bilen, bu bilgileriyle Osmanlı devletinin kuruluşunda Osman Gazi’nin yanında yer alan bir devlet adamı…
***
Azerbaycan’dan Hoy kasabasından çıkıp, bir çok yeri dolaştıktan sonra 1205 yılında Kayseri’ye gelen Ahi Evran, burada deri atölyesi inşa eder.
Selçuklu hükumdarı Gıyaseddin-i Keyhüsrev’in yardımıyla da debbağları ve diğer esnafları bir araya toplayarak bir sanayi sitesi kurar.
Ahi Evran’ın öncülüğü, himayesi ve öğretileriyle diğer şehirlerde de sanayi siteleri kurulmağa başlanır.
Bir süre sonra Konya’ya oradan Denizli’ye ve nihayetinde Kırşehir’e gelen Ahi Evran,burada Ahi birliklerinin teşkilatlanmasına hız verir.
***
Ahilik sadece bir meslek teşkilatlanması değildir. Aynı zamanda sosyal ve kültürel bir kuruluştur.
Kadınların da aktif katılımlarının sağlandığı bu ocaklar içerisinde yer alan kadınlar kolu, yetim ve genç kızları himayesine alıp, onların eğitimlerinden ev-bark sahibi olmalarına kadar her türlü yardımı yapmaktadır.
Ayrıca kadınlar kolu, genç kızların evlendirilmesi, yaşlı kadınların bakımı ve kimsesizlere yardım gibi sosyal konulanda önemli etkinlikler yapmakta, Ahi zaviyelerinde gelen konuklara hizmet de etmektedirler
Ahi ocakları içerisinde kurulan ve daha sonra gelişip büyüyen kadınlar kolu, Anadolu Kadınlar Birliği adıyla dünyada kurulan ilk kadın örgütlenmesidir.
***
Ahi teşkilatı, bünyesindeki otuzu aşkın meslek örgütlenmesiyle Türkler’in Anadolu’ya yerleştikleri dönemde ilim ve bilgiyi insanların hizmetine sunmuş; sadece çeşitli meslek kollarında üretim yapmakla kalmamış, bilim adamlarının projelendirdiği bir takım buluş ve makineleri de insanların kullanmasını sağlamıştır.
Ahi ocakları, o günkü teknoloji ile su saati, otomatik musluk, otomatik su tulumbaları, kendi kendine su döken makina, su fışkırtan fıskiyeler ve yüzlerce yeni buluş Ahi Ocaklarının desteği ve himayesiyle gerçekleştirilmiştir.
Devlet de Ahi ocaklarına önem vermiş, esnafı ve üreticiyi desteklemiş, bu ocaklardan yetişen bilim adamlarını himaye etmiş ve Anadolu’ya refahın yayılmasını sağlamıştır.
***
Ahi ocaklarının kuruluşunun üzerinden yaklaşık sekiz yüz yıl geçti. Türklerin Anadolu’yu yurt tutmasında çok önemli sosyal-kültürel ve ekonomik rol üstlenen Ahi ocakları artık yok.
Aslına bakarsanız Ahi teşkilatları Osmanlı’nın gerileme dönemiyle birlikte işlevini ve etkinliğini kaybetmeye başlamıştı.
Osmanlı imparatorluğunun çöküş sebepleri arasında bu ocakların etkinliğini yitirmesi de sayılmakta…
Toplumun büyük bir kesiminin sanata yönlendirilmisini ve fertlerin sanatla uğraşıp aynı zamanda üretim de yapmaları amaçlayan , işsizliği en aza indiren Ahi ocaklarının üstlendiği bu misyona bu gün de ihtiyaç var. Esnaf ve sanatkarın, işsizin, sokaktaki halkın yönetim birimleriyle olumlu ilişki kurmasını sağlayan Ahi ocaklarına bu gün de dünden daha çok ihtiyaç var belki…
***
Günümüz eğitim sisteminde teknik ve mesleki eğitim veren okulların çoğaltılması amaçlanıyorken, geçmişte bu okullar mesleki atelyeler şeklinde tabana yayılmış bir vaziyetteydi. Öyle ki, bu atelyelerdeki ustalar ve çıraklar toplumun ihtiyaç duyduğu ürünleri üretmekte ve bir takım icatlara da imza atmaktaydı.
Kısaca günümüzde yapmağa çalıştığımız teknik öğretimi, ahi birlikleri başarıyla gerçekleştirmişti.
***
Anadolu’nun hemen her şehrindeki meslek kuruluşlarını bir çatı altında toplayıp üretim yapan, ürettikleri mala Türk Malı damgasını vuran ocaklar kapanalı yıllar oldu.
Günümüzde gelişen ve ‘Globalleşen !’ dünyada ‘Küresel Sermaye’ nin üretimi karşısında direnmeye çalışan esnaf ve zanatkarımız daha ne kadar direnebilir bilmiyorum.
Küçük el sanatlarından tutun da, tekstile, otomotiv sanayiine kadar hemen her sektörde yabancılar, egemenlikleri ve sömürüleri var.
Kimse yabancı ya da yabancı sermaye düşmanlığı yaptığımı sanmasın.
Ben sadece herkesin gördüğü ve rahatsız olduğu fotoğrafı bu sütunlardan bir kez daha göstermek istiyorum o kadar…
Bu millet Kurtuluş savaşını, küçük atelyelerde ürettiği silah ve mermi ile kazandı.
Şimdi sıra ekonomik kurtuluş savaşında, büyük sermaye karşısında yok olan, kalanların da direnmeye çalıştığı bir dönemdeyiz.
Bence en önemli hedef; küçük ve orta ölçekli işyerlerimizi ve zanaatkarlarımızı yaşatmak olmalı…
***
BİR AYIBI ORTADAN KALDIRALIM…
Ahilik haftasının başladığı bu günde ve bu haftada gelin bir ayıbı ortadan kaldıralım.
Anadolu’da Ahilik denince akla ilk gelen şehir Kırşehir olmakta…
Halbuki Kırşehir’in dışında bazı kentlerde Ahilik merkeziydi.
İşte o kentlerden birisi de Erzurum…
Erzurum, Ahi Önderi Tuman Baba’nın mezarına sahip bir kent. Ancak birçok kişi bugün bu mezarın yerini dahi bilmiyor.
Esnaf Odaları Birlik Başkanı Rasim Fırat, uzun zamandan bu yana bu mezarın çevresinin açılması ve türbenin ortaya çıkarılarak çevresinin düzenlenmesi hususunda çaba harcıyor.
Ancak sesine kimse ses vermiyor.
Buradan yetkililere sesleniyoruz. Gelin bu Ahi önderinin mezarını layık olduğu biçimde düzenleyelim ve etrafında her yıl Ahi törenleri düzenleyelim…
Erzurum’a da bu yakışır…
FERİDUN FAZIL ÖZSOY
Bir yanıt yazın