MENÜ ☰
ATA-AÖF’te Sınavsız İkinci Üniversite Ön Kayıtları Devam Ediyor
Büyük Erzurum Sofrası
Erzurum Haber Gazetesi » Yazarlar » Esad’ı dinlerken, Saddam’ı hatırladım…
Mehmet Şener
Esad’ı dinlerken, Saddam’ı hatırladım…


Nasıl olmuşsa olmuş, günün birinde tilki ormanlar kralı aslanı tuzağa düşürmüş…
Nasıl olmuşsa olmuş, günün birinde tilki ormanlar kralı aslanı tuzağa düşürmüş… Kral tüm uğraşmalarına rağmen, tilkinin kurduğu tuzaktan kurtulamamış. Orada, öylece debelenip dururken, o ana kadar belki de varlığından bile haberdar olmadığı fare, kralın imdadına yetişip, “Kralım” demi. “İstersen ben seni bu ağlardan kurtarırım. Ama bir şartım var.”O anda hiçte pazarlık edecek durumda olmayan aslan, belki de kral olmanın verdiği o mağrur edaysa sormuş:

-Nedir o şartın?

-Kralım ben seni bu ağlardan kurtardıktan sonra, sen de bundan sonra beni hep beraberinde bulundurmanı istiyorum.

Kral da olsa naçar durumda… Bir fareyle pazarlığa oturmayı hazmedemese bile, içerisinde bulunduğu çaresiz durumu göz önüne alarak, ” tamam” diyor.

Fare başlıyor, keskin dişleriyle kralı sarıp sarmalayan ağları kemirmeye… Derken kral artık düştüğü tuzaktan kurtulup, derin bir nefes alıyor. Hemen yanı başında kahraman edasıyla duran fareye hiç aldırış etmeden, başlıyor son sürat koşmaya.

Fare, kralın arkasından avazı çıktığınca bağırıyor:

-Kralım, hani artık ben de yanında olacaktım, öyle söz vermiştin ya…

Kral bir ara durup fareye bakıp diyor ki…

“Tilkinin tuzağa düşürdüğü, farenin de kurtardığı krallığın da, ormanın da ta buradan Şam’a kadar neyini neydim…”

….

Dün Suriye’nin dişçi diktatörü iki ay aradan sonra kamara karşısına çıktı ve sanki binlerce insan O’nun ve zalim kardeşinin verdiği emirle öldürülmemişcesine, sırıtarak konuştu.

Televizyonların canlı yayınladığı bu konuşma, diktatör Başer’in halkını nasıl sinek mesabesinde gördüğünün tipik bir örneğiydi.

Güya referandum yapacakmış, umumi af ilan edecekmiş, seçim yapacakmış falan filan……

Adam bunları söylerken bile kin ve nefret içindeydi:

Nasıl olurda “Başkan’ın kulları” başkana karşı ayaklanır?

Bir zamanlar Saddam da aynısını yapmıştı.

Tabii ki Saddam da şimdi Başer Esad’ın yaptığı Amerika’ya çok güvenmişti.

Biz o tarihte bu sütunda şunları yazmışız.

Bir kez daha hatırlayalım istedik……

İşte o yazı……

Haber, basında “flaş” logosuyla verildi:

-Irak’ın devrik lideri Saddam 30 gün içinde asılacak!

Bırakın bir diktatöre karşı sempati duymamı, demokratik kurallar içerisinde bile kendisine “seçilmiş kral” süsü verenleri dahi haz etmiyorum.

Saddam Hüseyin, eli kanlı bir diktatördü… Herkes bu konuda hemfikir. Uzun seneler boyu ülkesini despot bir idare altında zulüm ederek yönetti. Muhtemelen bu zulüm yılları içerisinde binlerce masum insan sırf  bu zalim diktatörü sevmiyor diye hayatından da olmuştur.

Fakat Saddam’ın belki de ölümlerin en dehşetini hakkediyor olmasına karşın, uğradığı akıbeti Irak halkı adına  hiçte onurlu bulmadım.

Kukla yönetimin sözde mahkemesi, diktatör Saddam’ı, başta “toplu katliama sebep vermek” olmak üzere, bir çok suçtan idama mahkum etti! Sözde yargının, hikayeden de temyiz mahkemesi olur.

İşgalci Coni’lerin potin yalayıcıları hemen kolları sıvayıp, Saddam için idam sehpası hazırlamaya koyuldu. Irak’ta iki türlü insan var:

Bir grup, hayatlarını namlunun ucuna sürerek, ölüme seve seve koşarcasına işgalcilere karşı direnip; bağımsız Irak için mücadele ediyor. Bu gruptakiler, bizim Milli Mücadele kahramanlarına benziyor. Bizim vatanperverlerimiz de, yedi düvelin işgaline ve türlü oyununa rağmen, “Ya istiklal, ya ölüm” parolasıyla, bir kuşluk vakti ölüme randevu vermişlerdi. Sağ kalan gazi, ölen şehit olacaktı…

Öyle de oldu nitekim.

Topraklarını ve her türlü mukaddeslerini -Ki, bu gruptakilerin tek mukaddesi vardır o da para ve egemenlik- işgalcilerin çizmeleri altında çiğneten öteki grup ise adi işbirlikçilerden oluşmaktadır.

El ele ve omuz omuza verip, özgür ve demokrat bir Irak için diktatör Saddam’ı devirmeyi göze alamayan kancık işbirlikçiler, kurtuluşu emperyalistlere ihale edip, akıllarınca yangının küllerinden yeniden doğmayı hayal ettiler.

Daha dünün şakisi, emperyal muhibbi şimdi “devlet başkanı” sıfatıyla, eski bir diktatör de olsa Saddam’ın idamını onaylayacak.

Alkış tutanların gerekçesi nedir bilmiyorum ama ben bu sahneden yalnızca tiksinti duyuyorum.

Tarihe dönüp, Milli Mücadele’ye bakıyorum. Bizde de nice hainler, işbirlikçiler, ucuz adamlar, canı peş para etmeyecek pis korkaklar varmış ama çok şükür ki, bizde Damat Ferit dahil hiç kimse şu Irakta’ki şakiler kadar şerefsiz değildi.

Bir gün gelip de, idam edilecek bir diktatör için yüreğimin kanayacağını hesaba katamazdım.

Çünkü ben Saddam’ın kendisine değil, Irak’ta oynanan komedyaya bakıyorum:

Bir ülke, petrol kaynakları yüzünden içerideki hainlerin destek ve işbirliği ile didik didik edildi. Dünyanın en büyük kütüphanesi bu ülkedeydi ve işgalden sonra tarumar oldu.

Nice umutlar, hayaller, gelecek planları, sevgiler, aşklar, hasretler, sevdalar her şey ama her şey yerle bir oldu…

Geride idam sehpası ile arasında birkaç metre kalan devrik bir diktatör ve yangın yerine dönen bir ülke kaldı…

Bir de bu yangından, daha doğrusu çöplükten gagası ile artık toplayan leş kargaları var…

Bu yüzdendir ki, Irak’ı, tilkinin tuzağa düşürdüğü, farenin de kurtardığı bir krallığa benzetiyorum.

Eskinin şaki başısı iki gözü iki çeşme hamisi işgalcilere yalvarıyor:

“Amandır, sakın ha! Ne olursa olsun buradan gitmeyin, bizi işgale, ülkemizin kaynaklarını sömürmeye devam edin, hatta halkımızı topluca öldürün ama ne olur gitmeyin.”

Çünkü biliyorlar ki, devrik diktatörün başına gelenler er ya da geç hainlerin de akıbeti olacaktır.

Bir çocuk şiir yazmıştı Irak’ta…

“Amerika bize demokrasi getirmek adına ölüm ve gözyaşı getirdi” mısralarıyla başlayan…

Yüz binlerce insan hayatını kaybetti, tıpkı bir ülkenin geleceğinin kaybolduğu gibi…

Saddam idama giderken, geride yanmış, yıkılmış virane bir Irak ve bu harabenin üzerinde krallık kurma sevdasındaki işbirlikçiler kalacak.

Bir de bir kenarda sessiz çığlıklar içerisinde yanan ülkeleri için ağlayan milyonlar ve geleceklerini kaybetmiş olan çocuklar…

İşgal altında bayram geçirmenin ne demek olduğunu bizden daha iyi anlayan bir millet olabilir mi?

İşte bu yüzden Irak halkını anlıyorum…

Şair diyor ki, “Bayram varmış, seyran varmış dışarıda, mahkumlar bilmez, gardiyanlar söyler”

Söyleyin haydi, kaç yüreği vatan aşkıyla yanan Iraklı yarın bayram veya yılbaşı diye sevinip göbek atacak; kaç Iraklı haydi söyleyin…

İşbirlikçiler ve işgalciler hariç…

Bir kez daha, hayatlarının baharlarında, aziz canlarını seve seve feda ederek bu cennet vatanı bize bırakan tüm ecdadımızı rahmet ve şükranla anıyorum.

…Ve Mustafa Kemal’i daha iyi anlıyorum…

Mehmet ŞENER

 

📆 22 Haziran 2011 Çarşamba 11:34   ·   💬 0 yorum   ·   ⎙ Yazdır

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

ERZURUM'DA HAVA

ERZURUM
Esentepe Avrupa Konutları
YENİ SAYI

YAZARLAR

RÖPORTAJLAR

ANKET

Üzgünüm, şu anda etkin anket yok.

BAĞLANTILAR